Hepimizin bildiği üzere yaşadığımız yüzyıl, teknolojik devrimin yaşandığı birçok teknolojik gelişmeye kucak açtığımız bir yüzyıldır. Dijital dünyaya her birimiz çok çabuk adapte olmaya başladık. “Dijitalleşme olmadan önce ne yapıyorduk?” sorusunun cevabını unutur olduk.
Adapte olmak, dijitalleşmenin içinde kayboluyor olmak hayatımızı ne derece etkileyecek ve bu ne kadar doğru?
Biz teknoloji eğitimcileri yeni nesillere; dijital vatandaş olabilmeyi, interneti etik ve güvenilir kullanabilmeyi, kod ekranına yepyeni bir dil sayesinde “Merhaba Dünya” yazdırabilmeyi öğretiyoruz.
Peki, çocukları yepyeni dijital dünyaya adapte ederken gerçek dünyaya “Hoşça kal” dediklerinin ne kadar farkındayız?
Bu durumun önüne nasıl geçebiliriz?
Dijital nesil, dijital dünyaya ayak uydurabilirken gerçek dünyadaki zaman yönetimi kontrolünü nasıl sağlayabilir?
Bu gibi soruların cevabını bulabilmek için biz eğitimcilere düşen sorgulamak, zamanımızı doğru yönetebiliyor olmak, hem dijital dünyadaki hem de gerçek dünyadaki dengeyi sağlayabilmektir.
Öğrencilerimle geçirdiğim ilk ders saatimde onlara sorduğum ilk sorulardan biri “Telefonu veya bilgisayarı günde kaç saat kullanıyorsunuz?” oldu.
Öğrencilerin çoğu bu soruya emin olmamakla birlikte ortalama 2-3 saat kullandıklarını belirtti. Çoğunun kaç saat kullandıklarının farkında bile olmadığını görüyoruz.
Hepimiz biliyoruz ki hem çocuklarımız hem de yetişkin bireyler günlerinin tamamını veya işlerinden arta kalan zamanlarını telefon, televizyon veya bilgisayarda geçiriyor. Zamanımızın neredeyse tümünü ele geçiriyor.
Çocuklarımızın çok fazla kendini kaptırmasından şikâyetçi olurken aslında onların rol modeli olduğumuzu çoğu zaman unutuyoruz. Evet, onları bu dünyaya adapte eden bizleriz. Peki, kontrolü neden sağlayamadık? Çünkü biz de bu dünyaya fazlasıyla kendimizi kaptırdık ve gerçek dünyadaki zamanımızı nasıl yönettiğimizi unuttuk.
Bir nevi her birimiz dijitalleşmeye bağımlı hâle geldik ve kontrolü kaybettik. “Biz şu an yeni bir çağdayız, bu durum çok normal” diyerek yolumuza baktık. Hayır, normal değil! Hayır, doğru değil!
Evet, eğer üretiyorsak ve dünyaya bir katkı sağlıyorsak zamanımızın belki çoğunu bu mecrada planlı bir şekilde harcayabiliriz. Ama zaman öldürüyorsak ve biz zaman öldürerek yeni nesle model oluyorsak orada suçlanması gereken çocuklar değil rol modellerdir.
Biz rol modellerin başlıca yapması gereken; doğru dijitalleşme nasıl olur bunun vurgusunu yapmak, planlı bir hayatın zamanı kaçırmamıza nasıl engel olduğunun bilincini uyandırmaktır. Demokratik bir ortam oluşturup planlar dâhilinde dijital dünyaya ayak uydurmayı öğrenmeliyiz.
Dijital nesillere dijital dünyada kaybolmayı değil; hedeflemeyi, planlamayı ve üretmeyi öğretmeliyiz. Günü tutmak mümkün değil fakat kaybetmemek her birimiz için mümkün.
HEDEFLE, PLANLA, HAYATA GEÇ KALMA!
BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE YAZILIM ÖĞRETMENİ
GİZEM FİDECİ