“Virüs, yakın zamanda ortadan kalkmayacağına göre, çocuklarımızı hangi koşullar altında okullarına göndermeliyiz?”
Aslına bakılırsa bütün bir süreç, bu soruya verilecek cevapta.
Okulların açılmasına çok az kala hala zihinlerde soru işaretinin olması, bu soruya aydınlatıcı bir cevap verilmemesinden kaynaklı. Okulların yüz yüze eğitime başlamasının kademeli olarak ertelenmesi yerine bu süreç için tedbirlerin daha ayrıntılı kararı alınarak bir uygulama içeriğiyle açıklama yapılmasına ivedilikle ihtiyacımız var. Çocukların akademik kaybının olmamasına kafa yorduğumuz kadar hayatın bir gerçeği olan ve tüm dünyanın mücadele verdiği salgına karşı tedbirler noktasında çocuklarımızı okullarda eğitmeyi neden hedeflemiyoruz? Odak noktamız sadece ve sadece akademik kaygı mı olmalı? Asla. Bir toplumun gelişmişlik seviyesi bireyin öğretiminden önce eğitiminden geçiyor. Şu ansa toplumumuzun öncesinde eğitime ihtiyacı var, öğretime değil. Çocuklarımızın bu süreçte bir arada nasıl davranmaları gerekiyor? Bunun bilincine ihtiyacı var. Bunu da ancak okullarda öğrenerek sağlayabilirler. Bırakalım artık okulları akademik kaygıdan ibaret yerler olarak tanımlamayı. Bırakalım artık çocuklarımızın dönem sonu girecekleri sınava hazırlık için şimdiden okulları açmayı. Okulların kapıları sadece çocuklarımıza sınav için açılmamalı.
Eğitimde gündem sadece okulların ne zaman açılacağı ve nasıl telafi yapılacağı. Akademik sürecin telafisi elbet olur fakat yaşamın telafisi olur mu? Bu soruyu soracak duruma gelmeden esaslıca düşünmek şart! Okulsa sadece bundan ibaret değil! Şu an hayatın içinde ciddi bir sınav içerisindeyiz. Akademik telafi için çocuklarımızın hayatını riske atmak olası bir durum asla olamaz, olmamalı da düşüncesindeyim. Okul sadece akademik telafi ortamı değildir. Çocuklarımızın ruh halini o kadar düşünüyorsak hadi o zaman akademik telafiyi bir kenara bırakalım, okullarımızda tedbirler dahilinde onları motive edecek çalışma içerikleri üzerine yoğunlaşalım. Gerçekten çocuklarımızı düşünüyorsak akademik telafiyi bir gündem olarak kenara bırakıp onların ruh halinin önceliğimiz olması gerektiği üzerine tartışalım.
Özel okullar kapılarını çoktan açtılar bile öğrencilerine. Açma kriteri ise, ‘sınav’a hazırlık! MEB tarafından yapılan açıklama ise, sınav grubu öğrencilerin öğretimine yüz yüze başlayabileceği. Peki bu öğrencilerimizin diğerlerinden farkı nedir? Sadece dönem sonu girecekleri bir sınavın olması mıdır? Onlar için süreç risk taşımıyor mu? Okulların uzun bir zamandan sonra kapılarını ilk defa açma kriteri ‘sınav’ mı olmalıydı? Tartışılır.
Toplum olarak bilinçlenmeye ihtiyacımızın olduğu bir zaman diliminde okul kapılarının sadece akademik kaygı sebebiyle açılması olası sonuçları da doğuracaktır. Ki bu durum özel okul ve devlet okullar arası çalışmaların ve uygulamaların farklılaşmasına de sebep olacak ve eğitimde fırsat eşitsizliğini doğuracaktır. Bitmeyen eşitsizlik! Eğitim ve öğretimde ise, tüm çocuklarımız birdir, bir olmalıdır.
Dünya bambaşka bir hale evriliyor artık. Bu evrilmeye ayak uydurabilecek bireylere ihtiyacı var toplumun. Toplumu oluşturan bireylerin de eğitilmesi okuldan geçer. Okulun tanımı ise artık değişmeli. Dünya, hayat okulun tanımını çoktan değiştirdi de biz bir zihnimizde değiştiremedik.
Artık ivedilikle değişme, değiştirme zamanı!