“Gençler daha yaratıcı olmak ister misiniz?”” Hocam benim aklıma bir şey gelmez şimdi.” “Hocam herkes yaratıcı olabilir mi?”” Aslında doğuştan sahibiz bu özelliğe.” Bu konuşmalar bir süre devam etti. Gençlerde proje yapmaya istek vardı. Keşke haftalık biyoloji dersimiz daha fazla olsa diye düşünmeden edemedim. “Ama ben şimdi size farklı bir düşünme tekniğinden bahsedeceğim” dedim sonra. STEM
STEM. “Hiç duydunuz mu?” Öğrencilerim bu konudan haberdar değildi. Dünya da uygulamaları bir süredir devam eden ancak ülkemizde yeni bir konu olan STEM temelde bakıldığında bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik başlıklarını içerse de aslında tüm branşların bir karması gibiydi. Önce STEM açılımını vermekle bir başlangıç yaptım. Şöyle düşündüm bu bir yaratıcılık terapisi olabilir. Çünkü önce kavramları vermiştim. Ve bu bir başlangıç yapmak demekti.
Öğrencilerimiz teknoloji dersini ve tasarım yapmayı az çok ortaokuldan biliyorlardı. Bilim, matematik ise bizim ilkokuldan bu yana öğrencilerimize bolca aktarmaya çalıştığımız bir şeydi. Yaratıcılık terapisinde kavramlarla başlangıç yapmak gerekliydi. Aslında bizim en çok yaptığımız şey öğrencilere kavramları vermekti. Ama ne yazık ki biz öğrencilerimizin yaratıcılığını tetiklemekte eksik kalıyorduk çoğu zaman. Geriye bir ek mühendislik kavramı kalıyordu.
Mühendisler ise baktığımız zaman teknik matematik ve sosyal veriler ışığında insanların kullanımına yönelik yeni sistemler üretme ve geliştirmekle sorumlu kişilerdi. Demek ki STEM projesi aslında lisede ya da diğer kademelerde öğrendiğimiz fen, matematik, sosyal konuları harmanlayıp insanlık yararına yeni tasarımlar yapmak demekti. Bu bilgileri öğrencilerime aktardıktan sonra biyoloji dersinde ikinci Dönem konuları olan ekosistem ve çevre sorunları başlıklı konuları anlatmaya başladım.
Bir yerinde” gençler gördüğünüz gibi ekosistem alarm veriyor. Ve insanlar olarak bizlerin acil bir şeyler yapmamız lazım” dedim. Çocuklarda “evet ama ne yapabiliriz” diye sordular. “Hadi o zaman telefonlarımızı alalım ve on dakika beyin fırtınası yapalım.” Çevre sorunlarına yönelik neler yapılabilir? Mesela yeni yaşam alanları tasarlayabilir miyiz?” Diyerek onlara müsaade ettim. Ve ardından sürdürülebilir şehir ne demektir? konulu bir video izlettim.
Yeşil şehir tasarımları nasıl yapılabilir konusuna bir sonraki dersimizde devam ettik. Burada yaratıcılık terapisinde kullandığım en temel kavram sürdürülebilir şehir oldu. Ayrıca çağlar boyu insanların canlıları modellemesinden bahsettik. Biyomimikri denilen bu alan bize çok yardımcı oldu. Bu kelimeleri araştırmaya başlayan çocuklar değişik projelerle geldiler. Daha sonraki hafta bu projeler üzerine tartıştık. Bir yandan da ekosistemde enerji akışı, biyokütle piramidi, besin zinciri konuları üzerine konuştuk. Ders içinde aralıklarla çocukları on dakikalık beyin fırtınası için gruplara ayırdım. Konu bitiminde hepimiz aklımıza gelen fikirleri ortaya koyduk. Malzemeler alındı ve tasarımlar ortaya kondu. Ve “Ekosistem ve STEM’ le Tanışma” sergimizi gerçekleştirdik. Bu arada öğrencilerimin performans notlarını da bu sergi çalışmasıyla vermiş olduk.
Sonuç olarak aslında yaratıcılık herkeste olan bir şey. Ama biz çocuklukta merak duygusu ve tasarım harikaları yaratan çocuklarımızı gerek ailede gerekse de daha sonraki kademelerde yeterince geliştiremiyoruz gibi görünmekte. Özellikle yeni sistemler ve modeller üretme konusunda yetkin olmayı gerektiren mühendislik düşünce yapısını çocuklarımıza aktarmamız da gerekiyor. Bu analiz yeteneğini ve üretim yeteneğini taşıyan çocuklar aslında kendi hayat modellemelerini de yapabilir hale gelebilirler.
Öncelikle yaşamını öğrenim hayatında aldıklarıyla harmanlayarak yeni modeller üretebilen bireyler önümüzdeki çağın bir gereği gibi görünüyor. Bu yüzden STEM yaklaşımda olduğu gibi proje üretim yeteneği ve bunu hayata uyarlama yeteneği kazandıran diğer proje tekniklerini öncelikle öğretim programlarımıza yerleştirmeli ve sonrasında buna uygun olarak ders saatlerini yenilemeliyiz. Gelecek ancak öğrendiği kavramlardan bilgi modellemesi yaparak kendi hayatına uyarlayan ve üreten insanların elindedir. Böylece kendine ve doğaya saygılı kendini kendinden var etmeye aday bireyler yetiştirmek mümkün olabilir gibi görünmektedir.