Eğitim bahsi açıldığında; çoğunlukla, beşeri sermayemizi istenilen nitelikte yetiştiremediğimiz, evrensel normları yakalayamadığımız, eğitimin yeterince demokratikleştirilemediği, kız çocuklarının okullaşmasında istenilen noktada olmadığımız, okullar arası başarı farklarının bulunduğu, öğrenciler üzerinde sınav baskısının varlığı, eğitimde yapılacaklar konusunda mutabakat bulunmadığı, öğrenci sayımızın bazı ülke nüfusundan fazla olduğu için kaliteyi yakalayamadığımız, uzun süre bekleyip geri kalınca reformlarda kurtuluş aradığımız, öğrencilerde yaratıcı öğrenme yaklaşımı benimsetilemediği ve okul iklimi konusunda yapılacak çok şeyin olduğu gibi birçok başlıkta tespit ve yargılarda bulunulmaktadır.
Herhangi bir konuda fikir beyan edebilmek için önce geçmişini bilmek, bugünü tespit etmek ve geleceği konusunda öngörülerde bulunmak gerekiyor. Son yirmi yılda ülkemizde eğitim konusunda devletin MEB eliyle yaptığı reform, iyileştirme ve çalışmaları anlatmaya kalktığınızda saatlerce konuşmak veya bir kitap yazmak gerekiyordu. Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer’de Temmuz–2022’ de “Türkiye’de Eğitimi Yeniden Düşünmek” adıyla yüz yetmiş dokuz sayfalık bir kitap yayımladı. Kitabın ismine bakarak ilk anda geleceğe odaklı “2023 Eğitim Vizyon Belgesi” tarzı bir içerik beklentisi oluşsa da tamamen somut problem çözme yaklaşım odaklı yapılanlar, yapılmakta olanlar ve yakın zamanda yapılacak işlere yer verilmiş.
Giriş paragrafında belirttiğim alt başlıklardan oluşan “iyileştirme alanlarına genel bakış” adlı birinci bölüm ve “iyileştirme alanlarına yönelik atılan adımlar” başlıklı iki bölümden oluşan kitapta ülkemizde eğitimin dünü, bugünü ve yarını konusunda veriye ve bilgiye dayalı oldukça özet ve net bilgilendirmeler yazılmış.
İkinci bölümde Covid-19 salgını sürecinde yüz yüze eğitime dönüş, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması, fikri mülkiyet ve eğitim, mesleki eğitimde paradigma değişimi, Mesleki Eğitim Merkezlerinde yeni dönem, matematik için el ele, eğitimde sosyal politikalar ve fırsat eşitliği, mesleki eğitimde 1000 okul projesi, özel çocuklar için eğitimde fırsat eşitliği, Milli Eğitim Şurası, güvenli okullar, güvenli okul iklimi, kütüphanesiz okul kalmadı, Spor, Güzel Sanatlar ve Tarım Liselerinin eğitiminde yeni yaklaşımlar, köy okullarına yeniden hayat verme, 81 İl’e Ölçme Değerlendirme Merkezi, Öğretmenlik Meslek Kanunu, yeni bir teftiş yaklaşımı ve eğitimde kalite güvence sistemi, öğretmen ve okul yönetici eğitiminde paradigma değişimi, öğrenci başarı araştırması ve kalite güvence sistemi, temel eğitimde 10.000 okul projesi, çevre dostu 1000 okul ve sonuç başlıklarında yeterli açıklamalara yer verilmiş. Onbir sayfada 142 maddelik kaynakçadan yararlanıldığı anlaşılan kitap klasik alıntılama ve dipnot yöntemi kullanılmadığı için akıcı ve sürükleyiciliğini korumuş.
Her yazarın kitabını birilerine atfetme geleneği bozulmadan “Güzel Ülkemin Fedakâr Öğretmenlerine” yazılı giriş sayfası ayrılmış olmasını bir eğitim sisteminin okulları kadar, okulların da müdürleri kadar olduğu savına karşı asıl başarısının da öğretmenlerinin çabasıyla olacağını akla getirmektedir. Tüm öğretmenlere her iki dönemde başarı belgesi vermesiyle beraber önem ve değer verdiğini göstermektedir.
Eğitimde 2000’li yıllardan sonra başlayan dönüşümde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşanan tüm sorunlardan olumsuz etkilendiği bunların telafisi için uzun yıllardan gelen sorunların da üstesinden gelebilmek için önceliğin okullar arası varolan başarı farklılıklarından kaynaklı eşitsizliğin giderilmesi için potansiyel sorun alanlarına öncelikle odaklanıldığı belirtilmektedir. Eğitim sistemlerinde değişim ve dönüşümü gerçekleştirecek olan ve en fazla yatırım yapılması gereken kritik unsurun öğretmenlerin güçlendirilmesi, okul öncesi eğitimde okullaşma oranının artırılması, okullar arası imkân farklılıklarının azaltılması, mesleki eğitimin güçlendirilerek iş gücü piyasa dinamiklerine göre arz-talep tabanlı zemin oluşturulması gibi dört alana yoğunlaşıldığı anlatılmaktadır.
Öncelikle eğitimde başarının sadece okul içi değil okul dışı birçok faktörle ilişkili olduğu gözardı edilmeden öğrencinin çevresinden getirdiği farklılıkların başarısını olumsuz etkilememesi için okulların dezavantajları telafi etme rolünü artırmaktadır. Özellikle okul öncesi eğitimin bir toplum için ekonomik getirileri üzerine odaklanıldığı, önemine vurgu yapıldığı ve sonraki yılların akademik başarısını derinden etkilediği belirtilmektedir.
Artık dünyanın gelişmiş ülkelerindeki eğitim sistemleri incelendiğinde; başarılarını, zorunlu eğitimin kaç yıl olduğu değil öğrencilere eğitim sürecinde kazandırılan beceri farklılıklarının etkilediği, ülkenin ekonomik büyümesinde gerekli olan temel becerilerin kazandırılma düzeyi belirlediğine vurgu yapılmıştır. Özetle PISA sınav puanlarındaki artışın gelecek yıllarda GSMH üzerindeki etkisi araştırılmaktadır.
Ülkenin her bir köşesine eğitimin yaygınlaştırılması, derslik sayısı artarken öğretmen sayısının da artırılmasına önem verildiği bu sayede 1,2 milyon öğretmene ulaşıldığı, okullaşma oranlarının ortaöğretimde % 90’lar yükseköğretimde % 44’ler seviyesine çıkarıldığı belirtilmiştir. Geçmiş yıllarda yaşanan antidemokratik müdahaleler sonucu başta katsayı ve kıyafet olmak üzere Meslek Lisesi ve İmam Hatip Liselerinin zor dönemler yaşadığı, nitekim iyi bir eğitim sisteminin hitap ettiği Türk Toplumunun ihtiyaç ve taleplerini karşılayabildiği ölçüde başarılı, işlevsel ve demokratik olduğu kabul edilmelidir. Adaletsizliği yanında diğer lise türlerinde de nitelik sorunlarına yol açmıştır.
Kız çocuklarının okullaşmasında ailelerinin ekonomik durumu, ebeveynlerin eğitim düzeyi, eğitime verilen önem, kültür, bölgenin koşulları, okul ve derslik yetersizliği gibi birçok neden yanında antidemokratik uygulamaların olumsuz etkilediği tespit edilmiştir. Bugün ilköğretimde % 94, ortaöğretimde % 87,79 ve yükseköğretimde % 48,5 ‘lere ulaşılmıştır.
Farklı öğrenci gruplarını eşdeğer performans düzeyine çıkarabilecek çalışmalar yapılarak okullar arası başarı farklılıklarının azaltılması eğitim sistemlerinin ana hedeflerinden biridir. Ortaöğretim ve yükseköğretime geçiş sınav başarıları dikkate alındığında öğrencilerin okul dışı desteklerin de etkisi olduğu düşünülürse okul başarısının ölçülmesi zorlaşmaktadır.
Eğitim sistemimizde var olan ana belirleyici iki sınavın mevcut durumun bir sebebi mi sonucu mu olduğu konusu tartışmalıdır. Eğitim sistemindeki tüm sorunların çözülmesi halinde sınavlara ihtiyaç kalmayacağı tezinden vazgeçerek sınavsız veya sınırlı sayıda öğrencinin sınava girdiği sisteme mesleki tanıtım rehberlik ve yönlendirmenin etkili yapılmasıyla ulaşılması mümkün olabilir.
Bizim gibi genç nüfusa sahip ülkelerin eğitim sistemi için sürekli iyileştirme kültürünün benimsenerek ihtiyaç duyulduğunda üzerinde yeterli tartışma ve mutabakat sonrası uzun zaman aralıklarıyla reformlar yapılmasının daha doğru olabileceği düşünülmelidir.
Mesleki eğitimde gerçekleştirilen dönüşümlerle; okul atölyelerinde ve işletmelerde yaparak ve üreterek öğrenilmesi, kurulan ar-ge merkezlerinde yeni fikirlerle son on yılda 29 patent alınmışken sadece 2021 yılında 200 üzerine çıkılmıştır. Bilsem 184 patent–394 faydalı model–2063 tasarım–16 marka toplam 2657 ürün başvurusunda bulunulmuştur. Olgunlaşma Enstitülerinde 7482 ürün tasarım tescil başvurusunda bulunulmuştur.
Piyasa temsilcisi iş sahiplerinin etkin katılımıyla müfredatın güncellenmesi, yönetim kurullarıyla sürece katılım sağlanması ve işbirliği protokolleriyle işletmelerde beceri eğitimi, öğretmenlerin mesleki gelişim eğitimleri yapılması, başarılı öğrencilere burs verilmesi ve mezuniyetlerinde istihdamlarının sağlanmış olması katsayının olumsuz etkisinin kalkmasıyla yeni dönem başlamıştır.
Bakanlıklar, üniversiteler ve önemli kurum-kuruluşların desteğinde özel ve güncel konularda başlatılan alan dallarda artık LGS ilk yüzde birlik diliminden öğrenci gelmeye başlamıştır. Döner sermayelerin aktif kılınmasıyla çalışan-üreten ve kazanan öğrenciler okullarının ve mesleki eğitimin değerinin farkına varmışlardır. Ancak tüm bu ilişkilerin hukuksal yaptırımı olmayan işbirliği protokolleriyle yürütülmesi sisteme mevzuat olarak eklenmediğinden zorunluluk bulunmaması sürdürülebilirliği konusunda soru işareti oluşturmaktadır.
Okullarımızın öncelikle öğrencilerinin kendilerini güvende hissettiği; her türlü zorbalık ve tehditlerden uzak sıcak, hoşgörülü bir ortama sahip olması yanında kişisel özellikleri gözeten, ilgili ve öğrenme ihtiyaçlarını karşılayabilen, aidiyet hissedecekleri ortamlar olması halinde başarının olumlu etkileneceği öngörülmektedir. İlkyardım eğitimleri, afet ve acil durumlara yönelik kapsamlı eğitimler, akran zorbalığı, alkol-tütün-madde ve teknoloji bağımlığı gibi konularda 3,6 milyon öğrenciye, 1 milyon veliye, 92 bin öğretmene eğitim ve rehberlikte bulunulmuştur.
Destekleme ve yetiştirme kursları yanında öğrenme kayıplarını telafi edici programlar uygulanarak yüzyüze eğitime geçilmiş olduğu 2022 yılı sonu itibariyle okulöncesi eğitimde 3 yaşta % 50, 4 yaşta % 70, 5 yaşta % 100’e çıkarılması hedeflenmiştir. Kütüphanesiz okul kalmamış, 28 milyon civarı kitaptan 56 milyon kitaba ulaşılmıştır. Tüm kütüphaneler tekrar elden geçirilmiş sıfır atık kütüphaneleri de oluşturulmuştur. Yeni nesil Z-Zenginleştirilmiş kütüphaneler oluşturularak öğrencilerin nitelikli vakit geçirecekleri mekânlara dönüştürülmüştür.
Mesleki Eğitim Merkezlerinde daha önce sadece kalfalık-ustalık eğitimi ve belgesi verilmekteyken eğitim dört yıla çıkarılarak ilaveten açık öğretime gitmeden meslek lisesi mezunu olma şansı verildiği için öğrenci sayısı % 63 artmıştır. Usta öğreticilik eğitiminin uzaktan öğretimle alınmasına imkân sağlandı. İlk üç yıl aylık asgari ücretin % 30 ücretin tamamını devlet üstlendi. Dördüncü sınıfta asgari ücretin yarısına yükseltildi. Eğitime katılmayıp mesleğinde on yıl çalıştığını belgelendiren ustalar da doğrudan usta öğretici sınavına girebilmektedirler. Daha önce 87 OSB Mesleki Eğitim Merkezi var iken bu sayı tamamına 255’e ulaşmıştır. Değişikli öncesi 90 bin olan öğrenci sayısının 2022 yılı sonunda 1 milyona çıkması hedeflenmiştir.
Mevcut meslek liselerinden imkân farklılıkları, altyapısı zayıf, öğrenci başarısı, devamsızlığı, sınıf tekrarı ve terk oranı yüksek olan 1000 okul belirlenerek 1 milyon bütçeyle başlanan; finans, fiziki onarım, altyapı iyileştirilmesi, akıllı tahta, laboratuvar, yönetici ve öğretmen eğitimi, çok boyutlu destek programı, öğrenci ailelerinin eğitimi gibi çalışmalar yanında öğrencilere öğretim materyalleri, psikososyal gelişim desteği, deneyim paylaşımı, kariyer günleri, kültür-sanat ve spor etkinlikleri gerçekleştirilmek suretiyle iyileştirmeler sağlandı.
Özel eğitime ihtiyaç duyan bireylere yönelik kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla 306 bin 459 öğrenci, 135 özel eğitim anaokulunda 5 bin 452 öğrenci, 1007 özel eğitim uygulama okulunda 32 bin 674 öğrenci ve 187 özel eğitim meslek okulunda 13 bin 58 öğrenci eğitime devam etmektedir. özel eğitim meslek okulu mezunlarına yükseköğretim sınavlarına girme hakkı verilmiştir. Özel eğitim uygulama okullarında “beceri uygulama alanları” oluşturularak öğrencilerin görsel sanatlar, müzik, bahçe ve hayvan bakımı, beden eğitimi ve spor, duyu-hareket geliştirme olmak üzere beş yeni alan oluşturulmuştur.
Ancak özetiyle bir kitaba sığdırılmaya çalışılan son yirmi yılın birkaç yılında gerçekleştirilen çalışmalar bilinmeli, eğitim sistemimiz hakkında yorumda bulunulmadan önce gerçekten bir kere daha düşünmek gerekiyor. MEB düşünme safhasını çoktan geçip uygulama ve eyleme dönüştürmeye başlamış. Eğitim treni bir yandan hızla ilerliyor öte yandan çeşitli iyileştirmelerle daha iyi hizmet verilmesi için çaba sarfediliyor. Özellikle yapılanların vurgulandığı çalışmaların devam ettiği ve bu yılın sonunda koyulmuş hedeflere ulaşılacağının belirtiliyor olması eğitime güven ve ümidi daha da artırmaktadır. Bakanlığımıza, tüm eğitim çalışanlarına ve eğitim sistemimize güvenmeliyiz. Halkımız bu değişimi fark etmeli, gereksiz yere bir başka mahalle/ilçedeki okullara çocuklarını servislerde taşımaktan vazgeçmelidir. Eve yakın okul iyi okuldur. Onları yıllarca trafikte servisle saatlerini geçirmekten, hazır yemekten ve aileleri de ekonomik yükten kurtarmalıyız.