Eğitim her bireyin, ailenin hatta toplumun en önemli konusudur. Toplumsal yaşamda bir sıkıntıya şahit olduğumuzda hemen “eğitim şart” diyoruz. Nedeniyse eğitimle ideal bir insan yetiştirebileceğimizi ve ideal bir topluma ulaşacağımızı var sayarız. Okul öncesi anasınıfından itibaren çocuklara toplumun istediği, beklediği ve kabul ettiği davranışları kazandırmaya çalışıyoruz. Güzeli-çirkini, iyiyi-kötüyü ve doğruyu-yanlışı öğretiyoruz. Çocukken masum hatalar yapılabiliyor, bunların bazıları görmezden gelinir, bazıları uyarıyla geçiştirilir bazıları ise yaş grubuna göre terbiye amaçlı cezalandırılır.
İnsan canının yaşamının en değerli şey olduğunu öğreniriz. Hatta karıncayı bile incitmeyiz. Ama birileri neredeyse yirmi sene eğitim alır ve sonunda bir diplomaya ve unvana sahip olur. Bununla bir işe girer çalışan olur çeşitli sorumlulukları üstlenir. Hatta mühendis, avukat, doktor gibi toplumun önem verdiği ve güvendiği bir mesleğin temsilcisi olarak bir sivil toplum örgütüne Oda’ya kayıt olur. Kanunların verdiği yetkileri kullanır ve imzalar atar. Üniversite mezuniyetinde ve oda kaydında kendisine sözlü yazılı yeminler ettirilir ve etik meslek ilkeleri hatırlatılır. Ama eğitim, diploma ve yeminler yetmez bir meslek mensubunun yapmaması gereken şeyleri yapanlar da çıkar. İşte tam burada vicdan-merhamet-iş ve meslek ahlakı devreye girer. Askerlik de mesleklerden biridir ve savaşta bile uluslararası düzeyde düzenlenmiş kuralları vardır.
İyi okullarda iyi eğitimler ve geçerli diploma alanlardan bir kısmı, karşılığında bir kazanç-menfaat varsa kabul etmemesi gereken işleri ve durumları da görmezden gelebilir. En son ülkemizi yasa boğan 78 canımızın otel yangınında can verdiği olay ve yeni doğan çetesi buna en iyi örnek olsa gerekir. Son birkaç yıl içinde bunun gibi onlarca meslek adamlarının ihmalleri sebebiyle yaşanan kazalar, yıkılan binalar, göçen toprak yığınları, maden facialarını vd. şahit olduk.
Gün geçmiyor ki haberlerde gıdalarımıza, et ve süt ürünlerine tahşiş-hile yapanlar, olmaması gereken maddeleri karıştırıp daha çok para kazanmak uğruna insanların hayatlarını sağlıklarını hiçe sayanlar da birer meslek insanı değiller mi. Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği İGİAD düzenlediği son “Türkiye İş Ahlakı Zirvesi”nde konuşan iş insanlarından Sur Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Altan ELMAS; “Ahlak, insanın yaradılış bilgisine göre davranma bilincidir. Dinimizin biz Müslümanlara “oku” emri var, biz millet olarak az okuyoruz ve derinlemesine okumuyoruz.” Demişti. Yani her şeyden önce insan olmayı öğrenmeli ve ona göre davranmalıyız.
Ahilik döneminde esnaflar hukuki problemleri kendi aralarında çözerlerdi. Üretim ve ahlak bir arada yürütülürdü. Üretilen malların kontrolü yapılır ve şikâyetler yapıldığında her meslekte kümelenmiş esnafların kendi aralarında seçtiği meslek büyüklerince karara bağlanırdı. On ikinci yüzyılın başlarında Ahi Ocaklarında Fütüvvetnameler okunur. Ahiler; cömertlik, ikram etmek, alçakgönüllülük, affetmek, nefsini yüksek görmemek, tövbe etmek, doğruluk, dürüstlük, emniyet, vefa, öğüt gibi değerleri benimsemişlerdir. İffet, şecaat, hikmet ve adalet ahlak eğitimindeki ilkelerdir. Ahi Evran-ı Veli tarafından kurulan Ahilik Teşkilatının temel ilkeleri; “Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmaktır.”
Zirvede katılımcılara dağıtılan kitaplardan biri de Prof. Dr. Saffet KÖSE tarafından yazılan “İslam İş ve Ticaret Ahlakı” idi. Yazar kitabında; kazanç öncesinde-sırasında-sonrasında tacir, iş hayatı ve dijital ekonominin ahlakı başlıklarıyla konuyu ele alarak anlatmıştır. Bu anlatıları Ahilik Kurumu ve meslek ahlakı ilkeleriyle karşılaştırmaya çalışacağım.
Bu açıklamalarda kazanç öncesinde; “Ticaret için öncelikle güvenilir bir zemin ve ortam olması gerekir. Alıcı ve satıcı birbirleri hakkında iyi niyetli, hüsnü zan sahibi olmalı ve önyargılı davranmamalıdır. Her zaman helal kazancı hedeflemelidir. Hakkı olmayanı istemez müşterinin zayıflığından faydalanmaz. İşe besmele ile başlar böylece bilir ki başından sonunda kadar Allah onunla beraber yar ve yardımcısı olur. İşe erken başlar. Bereketin rızkın gökyüzüne gönderildiği pay edildiği saatlerde işinin başında bulunur. Kendisi gayret edip çalışır ancak rızkı verenin Allah olduğunu hiçbir zaman unutmaz ve bilir mi tevekkül ettiğinde Allah onu aç bırakmaz. Ticarette ortak olanların diğer ortakların hakkını gözetir ona ihanet etmez.”
“Kazanç sırasında ticaret yapan tacir; “ticarette dünya-ahiret dengesini gözetir. Ticarette şeytanın-nefsin yönlendirmesine karşı uyanık olur. Haramı fırsat ve ganimet olarak görmez. Çalışmasının ve kazancının az-çok değil bereketli olmasını diler. Alışverişte helalliğin ölçüsünün tam rıza ve gönül hoşnutluğu olduğunu bilir. Tükenmeyen en değerli sermayenin dürüstlük olduğunu bilir. Ölçüyü ve tartıyı düzgün tutar hile yapmaz ve kesinlikle aldatmaya-kandırmaya çalışmaz. Malın ayıp ve kusurunu gizlemez, alıcı fark etmese de kendisi açıklar. Alışverişte karşıdakini inandırmak ve ikna etmek için yemin etmekten kaçınır. Alışverişte karşılıklı olarak ikram-indirim-jest yapar.
Üretici ve tüketicilerin arasında aracıların kurduğu sömürü düzenine fırsat vermez. İki kişi aralarından alışverişe başlamış ve pazarlık yapıyorsa araya girip müşteri olmaz. Pazarlık adabını her zaman gözetir. Alıp-satarken kolaylık ve iyilik göstermeyi kendisine düstur edinir. Hak etmediği bir şeyin kul hakkı olduğunu unutmaz. Borçlu alacaklı ilişkisinde hakkını talep etmede ve borcunu ödemede nezaketi ölçü alır. Stokçuluk ve karaborsacılık yapmaz yapanlarla alışveriş etmez. Aynı malı birden çok kişiye satmaz. Kanuni olsa bile etik-ahlaki-helal olmayan kazançlardan uzak durur. Alışverişte kesinlikle faizle işlem yapmaz. Hediye adı ve arkasına gizlenmiş rüşvet konusunda çok hassas davranır.
Kişilerden kaynaklanmayan beklenmeyen ve umulmayan ani olağanüstü durumlar ortaya çıktığında her iki taraf içinde zararı tazmin edecek orta yolla çözümlenir. Ortada var olmayan henüz özellikleri belli olmamış bir ürünü satmaz. Kanaatkâr davranır, hırs ve tamahtan açgözlülükten uzak durur. Emanet bilinci gelişmiştir bu konuda hassas davranır. Güven alışverişte satıcıya teminat vermeye engel olmadığı için rehin, kefil ve kaparo konusunun akitte yazılması gerekir. Cuma günün özellikle ibadet vaktinde alışverişe ara verir.”
“İş hayatını devletin koyduğu kanunlar, örf ve gelenekler, kitap ve sünnette yer alan dini hükümleri dikkate alarak yapanlar aldanmazlar. Meslek sahibi olmak, iş kurmak ve teşebbüste bulunarak girişimcilik yapmak her zaman teşvik edilmiş ve takdir görmüştür. El emeği her zaman değerli bulunmuştur. Allah’ın rızkı çalışana vereceğine olan inancını yitirmeden işinin kıymetini bilmek ve onda sebat etmek gerekir. İşçinin yaptığı işin, işverenin ise işçinin hakkını vermesi beklenir. Gayri meşru, ahlak dışı ve helal olmayan kazançlardan uzak durmalıdır. İşverenler her zaman işi ehline yani ustasına ve becerikli olanlara yaptırıp hakkını eksiksiz ödemesi gerekir. Çalışmayı ve başarıyı takdir etmeli, yapanla yatanı bir tutmamalıdır.”
“Tacirler, kazanç sonrasında ne kadar dikkat ettiyse de kazancına farkına varmadan bilmeden hakkı olmayan gelirin karışabileceğini düşünerek sadaka verir. İş dünyası her zaman bilinmezlere gebedir. İşi refah günlerde olduğu kadar çalkantılı-sıkıntılı-kriz günlerinin de olacağını bilerek psikolojik alarak kar kadar zarara, kazanmak kadar kaybetmeye de hazır olur. Çok kazandığında fakirlerin hakkını gözetir onlara zekâtından verir. İhtiyaç sahiplerine verebilmeyi önemli bir meziyet görür. Kazandığında hamd ve şükür eder, yoklukta ise sabır ve dua ile Allaha yaklaşır. Zengin olduğunda fakirleri hakir görmez, görgüsüz davranmaz ve tevazuyu elden bırakmaz. Eski haline, çevresine, dost ve arkadaşlarına vefalı davranır.”
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen şu ibare ile eğitim sistemimiz; “…milli, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerlerimizi benimseyen koruyan ve geliştiren fertler olmalarına, ayrıca çağın ve geleceğin becerileriyle donanmış, bu donanımı insanlık hayrına sarf edebilen, bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı, kendi yaşantılarında inşa etmiş; aklıselim, kalbi selim ve zevki selim sahibi, bedensel ve sosyal bakımdan dengeli bireyler olarak yetiştirilmesini amaçlar.
Yukarıda iş hayatındaki insanların uyması gereken ayet ve hadislere dayalı iş ve ticaret ahlakı kuralları, eğitimin amaçlarında da yer alan milli, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerlerimizi desteklediğini kabul edebiliriz. Saffet Köse kitabında; “ticari hayatta dürüstlükten daha değerli bir ilke yoktur. Sadece kazanmanın hedeflendiği ve bu hırsın ortaya çıkardığı hileler ahlaki yozlaşma, tüketici haklarını ihlal, hem maddi zarar, hem sağlık, hem de çevre açısından tehlike saçmakta, ticari hayatı dinamitlemektedir… Kendi kendisine hesap soran vicdanı güçlendirmek ve onun hükmüne boyun eğmek ahlakın günlük hayatta en faz ihtiyaç duyulan ilkeleridir… Yozlaşmaya karşı yaygın ve örgün eğitim süreçlerinde ahlaki özü güçlendirici programlara yer vermek, iş yerlerinde buna devam etmek bir zorunluluktur.” Demektedir.
Ahilikte yazılı olarak belirlenmiş toplam 740 kuralın 124 kuralı çıraklar için geri kalanı da kalfa-usta-ahi ve şeyhler içindir. Ahilikte kişinin işinde ve hayatında uyması gereken temel prensipler şunlardır:
“Adil ve hakkaniyetli olmak, ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak, alçakgönüllü ve kanaatkâr olmak, anaya ve ataya hürmet etmek, başkasının malına ve emanete hıyanet etmemek, cömert, ikram ve kerem sahibi olmak, çalışkan ve gayretli olmak, daima hakkı kullanmak ve hakkı söylemek, dedikoduyu ve laf taşımayı terk etmek, dostluğa önem vermek ve tevazu sahibi olmak, güler yüzlü ve tatlı dilli olmak, hataları yüze vurmamak, ilim ehli olmak ve her daim yeni şeyler öğrenmeye çalışmak, insanların ayıp ve kusurlarını araştırmamak ve örtmek, işinde ve hayatında güvenilir olmak, iyi huylu ve güzel ahlaklı olmak, kaliteli iş ve hizmet üretmek, kimseye zulmetmemek ve merhametli olmak, komşularına ve çevresine iyilik yapmak, kötülük edenlere iyilikte bulunmak, kul hakkına dikkat etmek, mahiyetindekileri korumak ve gözetmek, müşteriye saygılı olmak ve müşteriyi aldatmamak, olana şükretmek ve olmayana sabretmek, sabır ehli olmak ve öfkesine hâkim olmak, sözünü bilmek ve sözünde durmak, yaptığı iyilikten karşılık beklememek” (https://www.ahievran.org/tr/detay/sayfalar/ahilik-prensipleri/207456)
Ahilik prensiplerinin ayet ve hadislerde geçen İslam iş ve ticaret ahlakı ilkeleriyle neredeyse birebir örtüşmesi tesadüfi değildir. Çünkü Ahi Evran-ı Veli; “Horasan-Maveraünnehir-Bağdat gibi büyük sanat ve ilim merkezlerinde bulunduğundan kendini çok yönlü yetiştirebilmiştir. Bu sırada Abbasi halifesi Nasır Lidinillah’ın kurduğu fütüvvet teşkilatını tanımıştır. Bu teşkilat gençleri yetirmeyi, dini ve mesleki birliği sağlamaya çalışmıştır. Feta; yiğit kelime kökünden türetilmiş Fütüvvet; tasavvuf anlamında fedakârlık, iyilik, yardım, hoşgörü, nefis terbiyesini amaçlar. Bir anlamda yaygın eğitim kurumu sayılabilir. Fütüvvetnameler, Kuran-ı Kerim ve sünneti esas almıştır.”
Bir kitap elime geçince tümünü baştan sona okumaya başlamadan önce arka kapak, içindekiler, dizin, önsöz, giriş ve sonuç bölümlerini mutlaka incelerim. Prof. Dr. Saffet Köse tarafından binbir emekle yazılan ikiyüzseksensekiz sayfalık “İslam İş ve Ticaret Ahlakı” kitabında ilgimi çeken bir hususu da paylaşmak isterim. Kitabın adından hareketle mutlaka içindekilerde “Ahilik ve Meslek Ahlakı” bir bölümle yer almıştır diye bekledim.
Bulamayınca dizin kısmında mutlaka konular içinde bahsi geçmiştir diye düşündüm. Ancak hayal kırıklığına uğradım maalesef bir kelime bile bulamadım. Batılı kişi, kitap, mekân, kavramların (Alman Medeni Kanunu, Britannica, Donald Trump, facebook, Google, homo economicus, İsviçre vd.) yer bulmuş olmasına rağmen Ahilik gibi Anadolu’da yüzyıllarca yıl topluma hizmet etmiş bir olgu ve kurumdan bahsedilmemiş hatta isminin bile geçmemiş olması dikkatimi çekti ve bir anlam veremedim.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında ülke genelinde formatör öğretmenler aracılığıyla tüm atölye ve meslek dersleri öğretmenlerine yönelik “Ahilik kültürü ve girişimcilik” seminerleri düzenlenmiştir. Ekim–2023 TTKB “Ahilik Kültürü ve Girişimcilik Dersi Öğretim Programı” 36 ders saatlik 60 kazanımdan oluşan seçmeli bir ders olarak eğitim sistemine kazandırılmıştır. Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesinde yer alan 74 stratejiden biri de toplumumuzun doğal bir kalite güvencesi sistemi olarak kabul ettiği ahilik kültürü ile modern eğitimi birleştirerek öğrencilerin karakter gelişimine katkıda bulunmak üzere ‘genç girişimci ahiler’ adıyla bir ahilik hareketi başlatmaktır. Bu çalışmanın lise düzeyindeki gençler faydalı olacağını düşünüyor emeği geçenlere teşekkür ediyorum.