“Mutluluk kolay değil: İçimizde bulmak çok zor, başka yerde bulmaksa imkansız.”
(Fr: Le bonheur n’est pas chose aisée. Il est très difficile de le trouver en soi, il est impossible de le trouver ailleurs.)
Mutluluk ile ilgili Nicolas Chamfort tarafından yapılmış, kısa ama bir o kadar da kapsamlı bir tanımlama ile mutluluk üzerine yazılmış kısa klasikler serisinden olan bir kitaptan bahsetmek isterim: “Mutlu Olma Sanatı”. Kitap ünlü filozof Arthur Schopenhauer tarafından yazılmıştır. Schopenhauer 1788-1860 yılları arasında yaşamış yazar, filozof ve eğitmendir. Alman felsefe dünyasında ilk isimlerden sayılır. Düşünürün felsefesi ve fikirleri kendisinden sonra gelen Tolstoy, Thomas Hardy, Proust, Wagner, Thomas Mann, Nietzsche ve Freud gibi büyük yazar ve sanatçıları da etkilemiştir. Tıp öğrenimi görmeye başladıktan sonra felsefe alanına olan ilgisinden yazdığı doktora teziyle felsefe bölümüne geçmiştir. 1819 yılında kendi felsefe sisteminin tüm temellerini topladığı eseri Die Welt Als Wille Und Vorstellung (İrade ve Tasarım Olarak Dünya), o yıllarda ilgi görmese de Berlin Üniversitesi’nde ders vermeye başlamasıyla yayımladığı diğer eserleri ile tanınmaya başlamıştır.
Mutlu Olma Sanatı
Schopenhauer, Mutlu Olma Sanatı’nda mutluluk ile ilgili kötümser ve olumsuz diye eleştirilen ancak yer yer gerçekçi olarak da yorumlanabilecek bir bakış açısıyla kendi felsefesini paylaşmaktadır. Mutluluğun özünü şunların oluşturduğunu söyler:
- neşeli bir mizaç
- mutlu bir ruh hali
- iç huzur
- dışsal faktörler
Kusursuz ve tamamen pozitif bir mutluluğun imkansız olduğuna değinerek başlar ve “Hayat Kuralları” olarak adlandırdığı kırk beş tane kuralı ve bunların mutluluk ile ilgilisini açıklayarak adım adım ilerler. Bu kuralların iki temeli vardır:
- Kendimize karşı davranışımıza ilişkin kurallar
- Başka insanlara karşı davranışımıza ilişkin kurallar
Bu kurallardan bazı alıntılar şu şekildedir:
“…dünyaya mutluluk ve zevk beklentisiyle dolu olarak adım atarız ve kader bizi hoyrat bir şekilde yakalayıp hiçbir şeyin bizim olmadığını, her şeyin ona ait olduğunu gösterene kadar bunu gerçekleştirmeye yönelik o aptalca umudu koruruz; nitekim kader yalnızca sahip olduğumuz ve edindiğimiz bütün her şey üzerinde değil, aynı zamanda kolumuz ve bacağımız, gözümüz ve kulağımız, hatta yüzümüzün ortasındaki burnumuz üzerinde bile tartışmasız bir hakka sahiptir.” (Hayat Kuralı No.1)
(Schopenhauer, Mutlu Olma Sanatı, s.11)
“…salt isteme ve yapabilme kendi içinde henüz yeterli değildir, aynı zamanda insan ne istediğini bilmelidir ve ne yapabildiğini bilmelidir. Ancak bu şekilde karakter gösterebilir ve ancak o zaman doğru bir şey yapabilir.” (Hayat Kuralı No.3)
“…Artık güçlü yanlarımızı büsbütün öğrendiğimize göre, sahip olmadığımız güçleri de göstermeyi denemeyeceğiz, bu tür gölge dövüşü nihayetinde hedefini ıskaladığından düzmece iş görmeyeceğiz. Zira insan tümüyle iradesinin tezahüründen ibarettir, dolayısıyla refleksiyondan hareketle, insanın olduğundan başka türlü olmayı istemesinden daha yanlış bir şey olamaz. Zira bu, iradenin kendi kendisiyle dolaysız bir çelişkisi değildir. Başkalarının niteliklerini ve özelliklerini taklit etmek, başkalarının kıyafetlerini giymekten çok daha onur kırıcıdır. Zira bu, insanın kendi değersizliğine ilişkin yargının kendiliğinden ifade bulmasıdır.” (Hayat Kuralı No.3)
“…Mutlular bazı şeylere nasıl katlanacağını bilemezken sayısız insanın doğuştan sakatlık, sefalet, düşük sosyal statü, çirkinlik, elverişsiz mesken gibi sayısız kalıcı kötü duruma hiç aldırış etmeksizin katlanması ve kapanan eski bir yara misali hiç hissetmemesi bundandır; zira onlar iç ve dış zorunluluğun, durumu değiştirecek bir şeye yer bırakmadığını bilirler.” (Hayat Kuralı No.3)
(Schopenhauer, Mutlu Olma Sanatı, s.14, 17, 19)
“Herkes farklı bir dünyada yaşar ve bu, kafalarının farklılığına göre değişkenlik gösterir: Buna göre dünya yoksul, boş, yalın ya da zengin, ilginç, anlamlı olabilir. Kaderin, koşulların, çevrenin herkesin dünyasında yarattığı fark bile bundan daha az önemlidir.” (Hayat Kuralı No.35)
(Schopenhauer, Mutlu Olma Sanatı, s.46)
“…Buradan anlaşılıyor ki çoğu zaman sadece kader ve sahip olduklarımız hesaba katılsa da mutluluğumuz aslında kim olduğumuza, bizim bireyselliğimize bağlıdır. Kader düzelebilir ve yetingenlik ondan çok şey talep etmez, “En büyük mutluluk, kişiliktir.” (Hayat Kuralı No.35)
(Schopenhauer, Mutlu Olma Sanatı, s.53)
Mutlu olma hali ve mutluluk felsefesi, insan olarak var olduğumuz sürece sorgulanacak kavramlardır. Günümüzde popüler olan “mindfulness” yani “anın farkında olma” akımı da özünde aynı kavramı barındırmaktadır. Her ne kadar teknoloji ve insanlık gelişiyor olsa da, tüm gün son teknolojilerin içinde ve onlarla çalışıyor olsak da, insan olma halinin getirmiş olduğu ruhsal ve psikolojik boyutlarımız, özünde mutluluk, anlam ve bütünlük (mental, bedensel ve ruhsal) arıyor. Ve bu bütünlüğü sağlayabilmek adına çeşitli eylemlerde bulunuyoruz. Bu amaca ulaşabilmek adına bir rehber görevi görebilecek bir kitap olan Mutlu Olma Sanatı, her insanın mutlaka okuması gereken bir kitap. Schopenhauer, dili ve üslubu ile her ne kadar pesimist bir profil çizse de, aslında fikirlerini kadercilik anlayışından beslediği için, bu anlayıştan doğan ve insan olarak kendi hayatımız ve genel üzerindeki yetki ve gücümüzün kısıtlılığına değiniyor. 21. yüzyıl dünyasında bile hala güncelliğini koruyan hayat kurallarında da okura mutlulukla ilgili derin sorgulamalar yaptırıyor.
Son olarak kitabı okumaya karar veren herkese keyifli okumalar diliyorum.
KAYNAKÇA
- (Schopenhauer Arthur, Mutlu Olma Sanatı, Can sanat yayınları, İstanbul, 2019.)
- Hübscher, Arthur, https://www.britannica.com/biography/Arthur-Schopenhauer, 9.5.21.