1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

Özel Öğretim Kurumlarının Genel Durum Değerlendirmesi

Özel Öğretim Kurumlarının Genel Durum Değerlendirmesi
0

Değerli okurlar,Bugüne kadar yazdığımız makalelerde eğitim istatistiği üzerine yeterince bilgi vermiş olduk. Bu yazımızda pandemi krizi sürecinde Özel Öğretim Kurumlarının son durumunu izah etmeye çalışacağız. Öncelikle şu bilgilere bakmakta fayda umuyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığının 2014-2020 yılları arası İstatistiki verilerine göre ;

2014-2015 Eğitim Öğretim yılında 7.474 olan özel okul sayısı % 85 artarak (2019-2020 eğitim öğretim yılı verilerine göre) 13.870 olmuştur. Buna mukabil aynı dönemde öğrenci sayıları 823.515 iken % 78,28 artarak 1.468.198 olmuştur. Aynı dönemde öğretmen sayısı 90.316 iken % 93,49 artarak 174.750 olmuştur. Derslik sayıları ise %127 artmıştır.

Bahsedilen dönemde okul başına düşen öğrenci sayısı % 4 azalmıştır. Azalma en çok % 21 ile ortaokul kademesinde, % 18 ile ilkokul kademesinde yaşanmıştır. Derslik başına düşen öğrenci sayısı ise daha büyük bir azalışla % 21 olmuştur. Derslik başına düşen öğrenci sayısında esas azalış % 40 ile ortaokul kademesinde olmuştur. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı da % 8 azalmış ve bu azalmada en büyük payı ortaokul ve ilkokul kademesi almıştır.

Kısaca fiziki mekanlar (derslik ve okul sayıları) artarken, verimlilik ve kapasite kullanımı bu oranda artmamıştır. Öğrenci sayısı artan okul kademeleri ise okul öncesi ve Lise kademesi olmuştur. Bu husus özel okul öğrenci talebinin tam olarak tüm kademelerde karşılık bulmadığını yada bazı kademelerde arz fazlası olduğunu göstermektedir.

Bu dönemde Özel Öğretim Kurumlarını olumsuz etkileyen değişimlere baktığımızda;

2014-2018 yılları arasında öğrencilere teşvik ödemesi yapılırken, 2019 yılı itibarı ile bu teşvikler kaldırılmıştır. Özü itibarı ile devlete mali olarak ve memnuniyet olarak faydası olan teşviklerin aynı zamanda özel öğretim kurumları için hayati öneme sahip olduğu söylenebilir. Zaten Milli Eğitim Bakanlığı bu teşvikleri can suyu olarak kurumlara vermekte idi. Ayrıca bir öğrencinin Milli Eğitim Bakanlığı resmi okullarına olan maliyetinin daha altında bir bedelle özel öğretim kurumlarına yönlendirilmesi hem devlet okullarının üzerinden yük almakta, hem de öğrenci ve veli memnuniyeti sağlama açısından faydalı olmakta idi. Ayrıca devlete ödenen vergi, prim ve sağlanan istihdam katkıları da düşünülürse teşviklerin kaldırılma gerekçeleri anlaşılabilmiş değildir.

Etüt merkezlerinin çok acele bir şekilde yürürlükten kaldırılması, Özel öğretim kurslarının ise kanunen faaliyetlerini yürütemeyecek derecede şartlarının zorlaştırılması, kurumları hem faaliyet alanı açısından hem de mali açıdan daha da zor hale sokmuştur. Halbuki Milli Eğitim Bakanlığı bu alanların varlık nedenine müdahale etmeksizin resmi okullarda ve belediyeler bünyesinde kurs düzenlemesine giderek adeta rakip olarak konumlanmıştır. Ancak rekabet şartları özel öğretim kurumlarının aleyhine oluşturulmuştur.

2014 ila 2018 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı özel öğretim kurumlarında eğitim ve öğretim gören öğrenci oranını resmi kurumlara oranla % 15 seviyesine çıkaracak vaatlerde bulunmuş ve buna dair yasal düzenlemeler de yapılmıştır. Şüphesiz bu hedefe ulaşmak için verilen en büyük destek teşvikler olmuştur. Lakin 2019-2020 eğitim öğretim yılı ve sonrasında yeni teşvik desteğinin verilmemesi bu hedefi yolundan saptırmıştır. Buna mukabil özel öğretim kurumlarındaki öğrenci sayıları artışı durarak hızlıca gerilemeye başlamıştır. Vaziyete bu açıdan bakıldığında Milli Eğitim Bakanlığının Özel Öğretim Kurumlarında eğitim öğretim gören öğrenci oranını % 15’lere çıkarma politika ve hedefinden vazgeçtiğini görmek mümkündür. Çünkü 201-2020 eğitim öğretim döneminde % 8’i aşan özel öğretim kurumları öğrenci oranı şuan % 5 civarındadır.

2014-2015 Eğitim Öğretim döneminde dersanelerin kapatılması ile beraber artış gösteren Özel Okul girişimciliği, kursların kanunen yeniden düzenlenmesine rağmen artış hızını kesmemiş ve devam ettirmiştir. 2018-2019 Eğitim Öğretim dönemi sonuna kadar Milli Eğitim Bakanlığı politikası özel okulların artırılması ve kursların kontrollü şekilde varlığını sürdürmesi şeklinde idi. Tabi ki her politikanın istenen ve istenmeyen sonuçları olur. Bu açıdan Milli Eğitim Bakanlığı düşüncemize göre özel okulların derme çatma binalarda ve yeterince tecrübe sahibi olmayan girişimciler tarafından gelişigüzel açılmasına ve teşvik kaynaklı büyümeye razı gelmedi. Bu dönemde (2019-2020 Eğitim öğretim döneminden itibaren) Milli Eğitim Bakanlığı uygulamalarına bakıldığında özel okulların bir miktar gerilemesi ve hormonlu büyümenin durağan bir seyre girmesi istenmiş olabilir. Aynı dönemde Özel Öğretim Kurslarında bariz bir politika güdülmemiş ve kendi haline bırakılmıştır. İstatistiklere bakılırsa bu politikalar sonucunda özel okul ve çeşitli kurslarda sadece girişim sayısının arttığı ancak öğrenci artışı yaşanmadığı, aksine düştüğü gözlemlenecektir. Yani bu politika bilinçli şekilde uygulanmış olabilir.

Milli Eğitim Bakanlığı resmi okul yatırımlarını, derslik yatırımlarını ve öğretmen alımlarını devam ettirirken aynı zamanda uzaktan eğitim altyapısını kurmuş ve uzaktan eğitimin yüz yüze eğitimin bir parçası olarak kalacağını ve devamlı olacağını ilan etmiştir. Şüphesiz bu durum özel öğretim kurumlarına da aynı şekilde yansımış ve öğrenciler uzaktan eğitimle bir yılı aşkın zaman geçirmiştir. Uzaktan eğitim uygulamaları özel sektörü olumsuz etkilemiştir. Özel sektörün tercih edilmesinin sebepleri arasında, fiziki imkanların ve nitelikli eğitimcilerle yüz yüze eğitimin rolü büyüktür. Hal böyle olunca krizle beraber uzaktan eğitim uygulamaları, özel sektörü olumsuz etkilemiş ve özel okullardan devlet okullarına ciddi bir geçiş olmuştur. Çünkü uzaktan eğitime en büyük yatırımı şüphesiz devlet yapmıştır. Ancak pandemi şartlarında uzaktan eğitim dışında hiç örgün eğitim alma imkanı bulamayan sınıflarda (Okul öncesi, 8 ve 12. Sınıflar hariç) süreç daha sıkıntılı olmuş ve sadece uzaktan eğitim alan bu sınıflardan geçiş daha fazla olmuştur. Son zamanlarda ölçme ve değerlendirme ile ilgili alınan esnek kararlar bu süreci daha da tetiklemiştir. Dolayısı ile uzaktan eğitimin kaybedeni özel okullar ve kurslar olmuştur.

Devlet memuru olan öğretmenlerin şartları sürekli iyileşirken özel sektör öğretmenlerinin şartları gün geçtikçe daha da kötüleşmiştir. Bu dönem içerisinde her iki alanda eşdeğer öğretmenlerin özlük şartları arasında uçurum meydana gelmiştir. İstihdam konusunda da işsiz öğretmenlerin sayısı ciddi oranda artmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı 2023 vizyon belgesinde açıkladığı çalışma hedeflerini bu süreçte tamamen askıya alınmıştır. Biraz pandeminin ve biraz da motivasyonsuzluğun buna sebep olduğu aşikardır. Dolayısı ile 2020 ile 2021 yıllarında eğitim faaliyetleri hemen hemen askıya alınmış ve faydası beklenen çalışmalar da (uzaktan eğitim, hibrit eğitim) istenen etkiyi oluşturmamıştır. Bu hususun en büyük yansıması hiç şüphesiz eğitim bilincinin zayıflaması şeklinde olmuştur. İnsanlarımız pandemi öncesi eğitim gündemini üst sıralarda tutarken pandemi ile beraber sağlık ve ekonomik kaygılar eğitimi gölgelemiştir. Milli Eğitim Bakanlığı bu süreçte eğitim bilincinin yitirilmemesi ile ilgili etkili rol oynayamamış ve sadece açılma / kapanma ve buna dair işlemlerin bildirileri ile yetinmiştir. Dolayısı ile toplumda eğitim bilinci iyice körelmiştir.

Özel sektörün umutla beklediği çalışmalar maalesef bu dönemde de yapılamamış ve adeta göz ardı edilen ve unutulan bir sektör olmuştur. Bunun en bariz göstergesi Özel Öğretim Kurumları kanununda ve Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde son yılların en az değişiklikleri yapılmıştır. Oysa Özel Öğretim Kurumları şartlarını iyileştirici ve daha da özel olmaya yönelik çalışmalar beklemektedir.

Türk Milli Eğitim Sisteminin önemli bir parçası olan Özel öğretim kurumlarının kriz ortamında şuanki durumuna bakacak olursak;

– Özel sektörün pandemi süreci maliyetleri yaklaşık olarak 30 milyar TL ye ulaşmış durumdadır. Gelirler ve verilen destekler bunu karşılamaktan çok uzak durumdadır. Dolayısı ile özel öğretim kurumları mali olarak çok zor bir dönemden geçmektedir.
– Özel okullarda yaşanan öğrenci kaybı % 30’u geçmiştir. Tahminen şuan öğrenci sayısı 1 milyon’un altına düşmüştür. (2019-2020 eğitim öğretim döneminde 1.468.000 idi.)
– Kurslarda öğrenci kaybı % 60’ı geçmiştir. Kursların genel ekseriyeti 100 civarında öğrenci ile uzaktan ve yakından süreci atlatmaya çalışmaktadır.
– Bu süreçte 4.000’den fazla özel öğretim kurumu ya kapanmış ya da devredilmiştir.
– 80.000 civarında özel sektör çalışanı bu süreçte olumsuz etkilenmiş veya iş kaybı yaşamıştır.
– Yaşanan olumsuzluklar ve iş kayıpları münasebeti ile devletin de vergi kayıpları 3 milyar TL yi aşmış durumdadır.

Milli Eğitim Bakanlığımızın Özel Öğretim Kurumlarını olumlu etkileyecek olan aşağıdaki adımları atması durumunda Özel Öğretim Kurumları varlığını koruyabilecek, aksi durumda küçülmeye devam edecektir.

1- Öğrencilere verilen Eğitim Teşvikleri tekrar hayata geçirilmeli ve % 15 hedefi tekrar gündem yapılmalıdır.
2- Atıl durumda olan özel okul kapasiteleri Milli Eğitim Bakanlığı tarafından değerlendirilmeli ve milli ekonomiye katkı sağlanmalıdır.
3- Yüz yüze eğitim çalışmaları asla aksatılmamalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı genel bütçeden aldığı en büyük payı aşılama konusunda da almak için çalışmalıdır. Çünkü eğitim ülkenin en önemli meselesidir.
4- Kurslarda hukuki daralmanın kaldırılması ve rekabet ortamının süratle tesis edilmesi gerekmektedir.
5- Milli Eğitim Bakanlığı artık niceliksel yatırımları durdurup, niteliksel yatırımlara yönelmelidir.
6- Özel Öğretim Kurumları çalışanlarına özel sendika kurulması sağlanmalıdır.
7- Özel Öğretim Kurumları bu dönemde hak etmediği bir imaja büründürülmüştür. Türk Milli Eğitim sisteminin önemli bir parçası olan bu kurumlara hakettiği değer verilmelidir.
8- Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Özel Öğretim Kurumlarının öncü rolüne yatırım yapılmalıdır.
9- Özel Öğretim Kurumlarında çalışanların özlük şartları, tıpkı resmi kurumlardaki meslektaşlarıyla eşdeğer hale getirilmelidir.
10- Milli Eğitim Bakanlığı yabancı ilave kaynak alımına gerek bırakmayacak tedbirler almalıdır. Bu alanda yapılan israf sona erdirilmelidir.
11- Fatih projesi konusunda tekrar değerlendirme yapılmalıdır. Dağıtılan tabletlerin de işlerliğini denetlemeli ve sonuç alınamıyorsa vazgeçilmelidir.
12- Türk Milli Eğitim Sisteminde gerekli olan reformlar ertelenmemeli ve yapılmalıdır.
13- Hem kamuda hem özel sektörde atıl kapasiteler, israflar, çift başlı politikalar sona erdirilmeli ve bütüncül bir yönetim anlayışına geçilmelidir.
14- Özel müfredat uygulamak isteyen kurumlara yönelik daha yapılandırmacı bir yaklaşım beklenmektedir.

Bu kriz sürecinde sadece Milli Eğitim Bakanlığımıza değil hepimize ciddi sorumluluklar düştüğünün bilinci ile sevgiler.

Adem İRİÇ
adem_iric@hotmail.com

Facebook Yorumları

1975 Yılında Ordu'da doğdu. İlk, orta ve Lise Eğitimini Korgan ilçesinde tamamladı. Karadeniz Teknik Üniversitesi İşletmecilik ve Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirdi. 2005 yılında Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ünvanı aldı. 2013 yılında Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Pazarlama İletişimi Anabilim Dalında Tezli Yüksek Lisansını bitirdi. "Hizmet Pazarlaması Bağlamında Ortaöğretim Kurumlarında Eğitim Dışında Verilen Hizmetlerin Müşteri Memnuniyetine Etkisi Üzerine Bir Araştırma" başlıklı tezi kabul edilmiştir. İletişim alanında Doktora eğitimi devam etmektedir. 1995 yılında başladığı çalışma hayatı 1999 yılı itibarı ile Eğitim ve yayın sektöründe değişik kurumlarda orta ve üst düzey yöneticilikle devam etmiştir. Çalıştığı süre zarfında Muhasebe, Finans, İnsan Kaynakları, CRM, Pazarlama, Kurumsal İletişim, Marka iletişimi, Yatırım Yönetimi, Eğitim Yönetimi ve Denetimi, Yayıncılık, Franchısıng yönetimi alanlarında tecrübe sahibi olmuştur. Muhtelif Sivil Toplum Kuruluşlarında aktif çalışmaları bulunmaktadır. Evli 3 çocuk babasıdır.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.