1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

Özel Okullarda Hormonlu Büyüme ve Yaklaşan Tehlike

Özel Okullarda Hormonlu Büyüme ve Yaklaşan Tehlike
0

Önceki yazımızda öğrenci oranlarının hormonlu büyümesinden bahisle aslında yükü (okulların büyüme oranındaki) okul öncesi ve lise okul türünün çektiğini ifade etmiştik. Bu yazımızda daha detaylı analiz yapmış olacağız. Şüphesiz özel okulların gidişatı hakkında yine değerli bilgiler bulacağız. Öncelikle inceleme başlıklarımız ve analizlerine bakalım. Değerlendirme yine son 4 yılın verileri baz alınarak yapılmıştır.

  1. Okul sayıları ve okul başına düşen öğrenci sayıları
  2. Derslik sayıları ve derslik başına düşen öğrenci sayıları
  3. Genel Değerlendirme

Sırasıyla verileri analiz edelim.

Ülke geneli özel okul sayısı 2014-2015 döneminde 7.474 iken 2017-2018 döneminde % 56,46 artarak 11.694 olmuştur. En büyük artış % 86,46 oranla ortaöğretim kurumlarında olmuş olup, % 68,23 artışla ortaokullar bunu takip etmiştir. Okul öncesinde artış oranı % % 46,78 olup  ilkokullarda artış oranı % 34,27 olmuştur. Bu 4 yıllık süre içerisinde okul başı öğrenci sayısı genel itibarı ile %4,91 artmıştır. Yani 110 iken 116 olmuştur.  Artış sadece ortaöğretim düzeyinde % 25 olup (150 iken 187 olmuştur) kalan tüm kademelerde düşüş vardır. Sırası ile ilkokullar % 14,36 (169 dan 144 e) düşmüş, ortaokullar %8,23 (188 den 172 ye) düşmüş ve okul öncesi % 6,19 (48 den 45 e) düşmüştür.

Özel okul sayısı en çok 2015-2016 döneminde bir önceki yıla göre % 28,19 artarak rekor kırmıştır. Burada hiç şüphesiz dersanelerin okula dönüşmesi çok etkili olmuştur. Bir sonraki 2016-2017 döneminde artış oranı % 4,93 olmuş ve 2017-2018 döneminde de artış % 16,32 ile yüksek gerçekleşmiştir. Artışlar en yüksek olarak ortaokul ve lise kademelerinde olduğu için sınav odaklı, teşvik odaklı  ve dönüşüm ağırlıklı bir artıştan söz etmek mümkündür.

Okul sayısında son dört yıldaki artış % 56,46 iken ;

  • Okul başına düşen öğrenci sayısı % 4,91 artmış,
  • Derslik başına düşen öğrenci sayısı % 14,94 azalmıştır. (Artan sadece %4,50 ile lise kademesidir)
  • Öğretmen başına öğrenci sayısı % 0,81 azalmıştır. (Artan sadece % 14,30 ile lise kademesidir)
  • Özel okul öğrenci sayısında genel artış % 64,14 olmuştur. (Lisede artış % 133,10 olmuştur)
  • Özel okul derslik sayıları % 92,98 artmıştır. (Ortaokul ve liselerde % 123 artış olmuştur)
  • Özel okul öğretmen sayıları % 65,48 artmıştır. (Liselerde artış % 103,94 olmuştur)

Dolayısı ile okul sayısı % 56 artarken, derslik sayısının artışı % 93 seviyesinde olmuştur. Lakin artışların tamamen sınav odaklı bir anlayış ürünü artış olduğu çok açık bellidir. Ayrıca artan derslik sayısı kadar hiçbir oranda  (lise öğrenci sayısı hariç) artış yakalanamamıştır.  Bu durum artan kapasitelerin aslında dolmadığını net bir şekilde,  birçok veride ispat etmektedir. Bu istatistiği açmak için derslik kapasitelerine göz atmakta yarar vardır.

Derslik sayıları 2014-2015 döneminde 61.228  iken 2017-2018 döneminde % 92,98 artarak 118.155 olmuştur. En büyük artış % 123,43 oranla ortaokullarda olmuş, % 123,07 artışla liseler bunu takip etmiştir. Okul öncesinde artış oranı % 87,61 olup,  ilkokullarda artış oranı % 46,77 olmuştur. Bu 4 yıllık süre içerisinde derslik başı öğrenci sayısı genel itibarı ile %14,94 azalmıştır. Yani 13 iken 11 olmuştur.  Artış sadece ortaöğretim düzeyinde % 4,50 olup (12 iken 13 olmuştur) kalan tüm kademelerde düşüş olmuştur. Sırası ile ortaokullar % 30,90 (20 den 14 e) düşmüş, okul öncesi %26,60 (13 den 9 a) düşmüş ve ilkokullar % 21,65 (11 den 9 a) düşmüştür.

Bu analizi karlılık politikası ile karşılaştırmak faydalı olacaktır. Buradan bakıldığında derslik sayıları artarken derslik başına öğrenci sayıları düşmüş olup aslında okulların tamamında karlılık düşmüştür. Arz sürekli artarken talebin bu artış oranında artmaması normal olarak okul ücretlerinin de artması şöyle dursun düşmesine neden olmuştur. Çünkü dersliklerin yarısı boştur ve okullar bu derslikleri doldurmak zorundadır. Bu münasebetle tahminen ücretlerde enflasyonla ters orantılı bir seyir gerçekleşmiştir. Tabi ki yapılan yoğun kampanyalar da bunu tetiklemiştir. Sonuçta yeni açılan binlerce okul onbinlerce yeni öğrenciye ihtiyaç durmaktadır.

Derslik sayılarındaki artış ile öğretmen sayılarındaki artış da kıyaslandığında aslında güzel bir analiz elde edilecektir. Şöyle ki özel okul derslik sayısı genel olarak % 92,98 artarken öğretmen sayısında artış % 65,48 de kalmıştır. Özellikle ortaokul derslik sayısı % 123 artarken öğretmen sayısında artış % 63 lerde kalmıştır. Okul öncesi derslik sayısı % 87 artarken öğretmen artışı %38 lerde kalmıştır. Buradan anlaşılacağı üzere derslikler hem öğrenci itibarı ile hem de öğretmen itibarı ile karşılık bulamamaktadır.

Netice olarak Son 4 yıl geneline bakıldığında okul sayısındaki artış hormonlu bir artış olup bunu şu parametrelerden anlamak mümkündür.

  • Okul başına düşen öğrenci sayısı azalmaktadır.
  • Derslik başına düşen öğrenci sayısı azalmaktadır.
  • Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı azalmaktadır.
  • Öğrenci başına düşen karlılık azalmakta hatta zarara gitmektedir.
  • Kapasite kullanım oranları sürekli azalmaktadır.

Tüm bunlara ilave olarak piyasa hareketleri önümüzdeki yıl tahminen daha fazla negatif yönde hareket edecektir. Özellikle şu hususları bu tespitlere eklemek gerekecektir.

  • Dönem sonu temel liseler kapanacaktır. (düşük ücretli öğrenci kitlesi devlet okullarına yönelebilir)
  • Dönem sonu öğrencilere verilen eğitim desteği kesilecektir. (yaklaşık 350.000 öğrenci destek almaktadır)
  • Dönem sonuna dek yine binlerce okul açılmaya devam edecektir.
  • Sınav sisteminde önümüzdeki yıl itibarı ile değişiklik olacaktır.
  • Mali piyasalardaki belirsizlik ve daralma özel okul alışkanlıklarına etki edecektir.
  • Devlet okullarında hizmet kalitesi artma eğilimde olup özele ihtiyacı azaltmaktadır.
  • Devletin eğitime bakışında sürekli dalgalanmalar yaşanmakta ve devam edeceği görülmektedir.
  • Bu yılın enflasyon oranlarının ücretlere tam manası ile yansıtılması kesinlikle öğrenci kayıplarına yol açacaktır.

Dolayısı ile girişimcilerin artık yatırım yaparken çok detaylı fizibilite yaparak karar vermeleri önemlidir. Bu tespitler akabinde Milli Eğitim Bakanlığına da seslenmekte fayda görüyorum. Özellikle özel sektör açısından gidişatın net okunması ve sektöre öncülük edilmesi milli kaynaklarımızın israf olmaması için elzemdir. Bir özel okul yatırımı milyonlarca TL harcanarak yapılmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı derhal şu önlemleri almalıdır ;

  1. Hemen “Özel Okul Yatırımlar Dairesi” kurulmalı ve daha fikir aşamasında iken bakanlık yatırımcının yanında olmalı ve onu yönlendirmelidir. Görev tanımları sektörü doğru yatırıma yönlendirme olmalıdır. Yatırımların verimliliği buradan ölçümlenmelidir. Hatalı yatırımlarda yatırımcıyı durdurabilmelidir.
  2. Kontrolsüz açılan okullara dur denilmeli ve bölgesel arz talep grafikleri çıkarılarak hangi bölgelerin ne kadar kapasiteye sahip olduğu belirlenerek üzerinde yatırımcıya izin verilmemelidir.
  3. Yönetmelik ve yönerge değişikliklerinde maliyetleri artırıcı dayatmalardan uzak durulmalı buna karşılık ihtiyacın olduğu veya olacağı bölgelere yatırım yönlendirilmelidir.
  4. Öz sermayesi yeterli olmayan kurumlara açılış izni daha yatırım aşamasında iken verilmemelidir. Bu sayede yatırım paydaşları, mülk sahipleri, taşeronlar, öğretmenler ve diğer paydaşlar zarar görmeyecektir. Çünkü birçok işletme sermayesini, kardan telafi hayali ile eksik belirlemektedir.
  5. Eğitim yönetimi anlamında da kurumlar daha işin başında disipline edilmeli ve hatalı ve eksik kadrolara izin verilmemelidir.
  6. Teog sınavı ve üniversite sınavları sebebi ile kontrolsüz büyümesine göz yumulan sektörün nasıl ideal büyüme sağlayabileceği hususunda girişimcilerin eğitilmesi şarttır. Okullar gerçek misyonuna döndürülmelidir. Teftiş sistemi bu anlamda etkin olmalıdır.
  7. Özel okulların büyük bölümünün düşük standartlarda sadece sınav hazırlığı yapan kuruluşlar olarak teşekkül ettirilmesine göz yummaya devam etmek, yakın gelecekte ülkemizdeki olması gereken özel okul anlayışını tamamen yok edecektir. Bunun için eğitim ve gelişim kriterleri ortaya konmalıdır.
  8. Devlet yatırıma kendi zorlandığı yörelerde özel sektörü teşvik etmeli ve tıpkı meslek okullarında olduğu gibi burada yatırım yapan özel sektörü desteklemelidir. Örneğin İstanbul Avcılarda 5.000 öğrencisi olan devlet okullarının yükü azaltılmalı ve özel sektör bu manada yükü hafifletmek amaçlı desteklenmelidir.
  9. Eğitim Öğretim Desteği politikası gözden geçirilmeli ve yerel politikalarla en etkili bölgelere destek verilmelidir. Meslek Liselerinde olduğu gibi özel okullar da bu manada desteklenmelidir.

Sonuç itibarı ile şuan eğitim gören yaklaşık 1.350.000 – 1.400.000 arasında özel okul öğrencisi vardır. Özel okullarda son yıllardaki büyümenin temelinde kaldırılan dersanelerin yerini alması (hem okul hem kurs !..) ve teşvik sistemi etkili olmuştur. Bu büyüme esas fonksiyonu eğitim, yetenek gelişimi, kişilik gelişimi gibi birçok alanda insan eğitimi olan okulların fonksiyonunu bozmuştur. Dolayısı ile sağlıklı bir veri büyümesinden söz etmek mümkün değildir. Akademik tercih sebepleri ortadan kalktığında veya tek başına yeterli gelmediği durumlarda sektör çok acı bir tablo ile karşılaşacak ve yapılan bu milli yatırımlar heba olacaktır. Özel okullarda kapasite kullanım oranları % 50 nin altında olup bakanlığın bu oranın % 80 lerin üzerine çıkıncaya dek yatırımları durdurması gerekir. Yoksa yatırım yapan girişimciler ile yeni yatırım yapacak girişimciler sadece birbirlerini tüketecektir.

Adem İRİÇ

adem_iric@hotmail.com

Facebook Yorumları

1975 Yılında Ordu'da doğdu. İlk, orta ve Lise Eğitimini Korgan ilçesinde tamamladı. Karadeniz Teknik Üniversitesi İşletmecilik ve Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirdi. 2005 yılında Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ünvanı aldı. 2013 yılında Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Pazarlama İletişimi Anabilim Dalında Tezli Yüksek Lisansını bitirdi. "Hizmet Pazarlaması Bağlamında Ortaöğretim Kurumlarında Eğitim Dışında Verilen Hizmetlerin Müşteri Memnuniyetine Etkisi Üzerine Bir Araştırma" başlıklı tezi kabul edilmiştir. İletişim alanında Doktora eğitimi devam etmektedir. 1995 yılında başladığı çalışma hayatı 1999 yılı itibarı ile Eğitim ve yayın sektöründe değişik kurumlarda orta ve üst düzey yöneticilikle devam etmiştir. Çalıştığı süre zarfında Muhasebe, Finans, İnsan Kaynakları, CRM, Pazarlama, Kurumsal İletişim, Marka iletişimi, Yatırım Yönetimi, Eğitim Yönetimi ve Denetimi, Yayıncılık, Franchısıng yönetimi alanlarında tecrübe sahibi olmuştur. Muhtelif Sivil Toplum Kuruluşlarında aktif çalışmaları bulunmaktadır. Evli 3 çocuk babasıdır.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.