Yeni bir araştırmaya göre gereğinden fazla süslenmiş sınıflar öğrencileri çok fazla görselliğe maruz bırakarak hafızalarını ve odaklanma becerilerini etkileyebilir. Bu araştırma, sınıf ortamı ile öğrencilerin hafıza, dikkat ve öz- düzenleme becerilerini de içeren kendini yönetme becerisi arasındaki ilişkiyi inceleyen en yeni çalışma. Öğretmenler sınıfı süslerken iyi niyetli olsalar da çoğu sınıf çocukların algıları için “fazla uyarıcı” bir hal alıyor ve bu durum “çocukların öğrenme kazanımlarını geliştirmek yerine onları engelleyebilir”, diyor çalışmayı yürüten psikologlar Pedro Rodrigues ve Josefa Pandeirada.
Süslemelerin öğrenmeyi nasıl etkilediğini anlamak için Rodrigues ve Pandeirada, yaşları 8 ila 12 arasında değişen 64 çocuğu iki gruba ayırarak onlardan dikkat ve hafıza becerileri gerektiren görevleri yerine getirmelerini istediler. Gruplardan birinin bulunduğu odanın duvarları araba, müzikal enstrümanlar ve ağaçlar gibi sıradan nesneler ve manzaralardan oluşan çok sayıda resimle süslendi. Diğer bir yandan, kontrol grubunun bulunduğu duvarlar ise boş bırakıldı. Çocuklar dikkatlerini ve hafızalarını test etmek için tasarlanmış bir dizi görevi yerine getirdiler. Örneğin, dikkatlerini ölçen bir testte bir dizüstü bilgisayarın ekranına dikkatlice bakmaları, ekranda X harfini gördüklerinde bir tuşa basmaları ve K harfini gördüklerinde de hiçbir şey yapmamaları gerekiyordu. Hafızalarını ölçen bir testte ise, çocuklardan farklı aralıklarla sarı renge dönüşen dokuz tane mavi kareyi incelemeleri ve sonra bu örüntüyü tekrar etmeleri beklendi. Çocuklara, ikisi hafıza, ikisi dikkat ile ilgili olmak üzere toplamda dört test uygulandı.
Süssüz duvarlı odadaki öğrencilerle karşılaştırıldığında, süslü duvarların olduğu odadaki çocuklar tüm testlerde daha kötü bir performans sergilediler. Bu, fazla sayıda görsel uyaranın dikkat dağıtıcı olabildiğini gösteriyor.
Araştırma ekibi, “ genel olarak, bu çalışmalardan elde edilen sonuçlar, çocukların çevreleriyle bütünleşmiş görsel dikkat dağıtıcı unsurları göz ardı etmekte zorlandığına işaret ediyor,” diye açıklıyor.
Sınıflar ilgi çekici olmalı, dikkat dağıtıcı değil!
Bu elbette, tüm duvarlar boş olmak zorunda demek değil. 2015 yılında İngiltere’deki bir araştırma ekibi tam 153 sınıfı analiz etti ve duvarlarda belli miktarda süsleme bulunmasının öğrenciler için en faydalı seçenek olduğunu keşfetti. Araştırmacılar, “duvarlardaki görseller sınıfa canlı bir hava katmak için tasarlanmalı, ancak fazla karmaşık bir hisse de yol açmamalı. Duvarların yaklaşık yüzde 20 ila 50 ‘lik bir kısmı boş bırakılmalı,” diye belirtiyorlar. Peki araştırmacılar öğretmenlerin ne yapmaları gerektiğini söylüyor?
- Öğrencilerin çalışmalarını sergileyin. Öğrenciler, öğrenmeleri konusunda daha fazla sorumluluk hissetmekle kalmayıp aynı zamanda ders konularını da daha iyi hatırlayacaklardır.
- İlham verici rol modeller kullanın. Panoya bazı kahraman ve liderlerin fotoğraf yada sözlerini asmak, özellikle öğrencilerin geçmişleri ve ilgi alanlarını da içeriyorsa onlara daha derin bir aidiyet ve ilham duygusu aşılayacaktır. Ortak yönleri bulmaya çalışan ancak simgesel veya klişe şeylerden kaçının, çünkü bunlar öğrencinin kendine güvenini zedeleyebilir.
- Günışığından faydalanın. Göz kamaştırıcı parıltı ya da dışarıdan gelen dikkat dağıtıcı öğeler gibi bir sorununuz yoksa, pencerelerinizi gereksiz süslemelerle kapatmayın. Sınıfları daha çok günışığı alan öğrenciler, daha karanlık sınıflarda çalışan arkadaşlarından matematik ve okuma alanlarında daha yüksek performans gösteriyorlar. Eğer pencere yoksa, sınıfın iyice aydınlatılmış olduğundan emin olmak da başarıyı artırabilir
- Duvar renklerini dengeleyin. Dört adet beyaz duvar ile yetinmek zorunda değiliz. Tek bir duvarı parlak, diğerlerini de mat bir renge boyamayı deneyin.
Araştırma ekibi bu durumu, “bulgularımız, çocukların bilişsel becerilerinin hala gelişmekte olduğunu gösteriyor,” şeklinde açıklıyor. Bir öğretmen, süslemelerle dolu bir duvarı kolayca görmezden gelebilirken, küçük öğrenciler buradan gözlerini alamayıp derse odaklanmada güçlük çekebiliyorlar.
Harvard’daki Gelişen Çocuk Merkezi’ne göre, bebekler tamamen gelişmiş kendini yönetme becerileriyle doğmazlar, bunları zaman içinde geliştirmeleri gerekir. İlgisizlik, taciz veya şiddet gibi olumsuz deneyimlerle ya da öğrenme bozukluklarına sahip olan çocuklar, dikkat eksikliği ve gelişmemiş öz düzenleme becerileri konusunda daha fazla risk altındadır. Yani sınıf ortamındaki dikkat dağıtıcılar, en çok yardıma ihtiyaç duyan bu öğrencilere zarar veriyor olabilir.
Bu çalışma, sınıfı ebeveynlerden ve öğretmenden sonra üçüncü bir öğretmen olarak gören ve sınıf ortamını, öğrenmeyi desteklemek için gerekli en temel unsurlardan biri olarak kabul eden yeni bir akıma dair en son yayınlanan çalışma. Bu fikir aslında pek yeni sayılmaz; daha önce de Reggio Emillia ve Montessori gibi eğitim yaklaşımları, pedagojinin ön plana çıkmasını sağlayarak sınıfların, öğrencilerin öğrenmesini şekillendirmede önemli bir rol oynamasını sağladı. Yapılan son araştırmalar da sınıfları öğrenmede oynadığı rolün ne kadar büyük olduğunu kanıtlıyor. Örneğin, 2014 yılında yapılan bir çalışma, küçük öğrencilerin duvarlar fazla süslü olduğu takdirde sınıfta çalışmayarak daha fazla vakit harcadıklarını buldu. Öte yandan, esnek sınıflar üzerine yapılan araştırmalar sınıflardaki ışık, renk ve oturma düzeni gibi fiziksel özellikler iyileştirildiği takdirde öğrencilerin akademik performanslarının yüzde 16’ya kadar geliştiğini gösteriyor.
Ana fikir: sınıf duvarları samimi ve canlı hissettirmeli, ancak fazla kalabalık olmamalı. Duvarın yüzde 20 ila 50’lik bir kısmını mutlaka boş bırakın ve geri kalan yerleri öğrencilerinizin çalışmalarıyla, ilham verici resimlerle ve öğrenmeye yardımcı olabilecek unsurlarla doldurun.