Her canlı kendini doğada bulur.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu yazıda paylaşacaklarım özellikle yaşamın ilk 8 yılında hele hele ilk beş yılında büyük bir öneme sahiptir. Biz yetişkinler için çevremize baktığımızda gördüğümüz ağaçlar, kuşlar, bitkiler, çiçekler, böcekler yürürken bastığımız toprak, dinlenmek için oturduğumuz otlar vs. bunlar her zaman içinde olduğumuz yaşadığımız, bizler için sıradan görünen olağan şeyler olabilir. Gerçi içinde yaşadığımız koşullar ve kent yaşamı biz yetişkinleri de bu durumları olağan görmekten çıkarmaya başlamıştır. Biz de artık doğaya özlem duyuyoruz.
Şimdi biz gelelim asıl konumuza. İnsan da buna dahil her canlı kendini doğada bulur. Bir insan, bir bitki, bir hayvan, bir taş, bir böcek vs. doğanın içinde yaşama alışır, dayanmayı, dirençli olmayı, yaşamda kendine bir yer edinmeyi, sağlıklı olmayı başarır. Peki çocuk ve doğa arasında nasıl bir bağlantı kurabiliriz. Doğada çocuklarımız için o kadar güzel şeyler var ki. Bu şeyler çocuklarımızı hem zihinsel, hem fiziksel, hem sosyal hem ruhsal kısaca her açıdan o kadar olumlu etkiler ki, açıkçası doğa tek başına bir yaşam alanı olarak kaliteli bir okul, eğitim yuvası olarak düşünülebilir.
Bir filozof diyor ki “elimden gelse bütün çocukların köyde yetişmesini isterim”. Çünkü köy doğa ile iç içedir. Çocuk köyde özgürdür. İstediği gibi koşabilir, ağaçlara tırmanır, otlarda yuvarlanır. Toprağın bereketi, havanın temizliği çocuğun ruhuna işler. O çok sevdiği hayvanların sütünü içer, yumurtasını ve meyveyi dalından koparıp yer vs. Şimdi çoğumuz şehirlerde yaşıyoruz. Göklere yükselen binalar içinde üst üste yaşıyoruz. Yaşam alanlarımızda çoğunlukla betonlar var. Çocuklarımız gittikçe doğanın nimetlerinden yoksun kalıyor. Emin olun ki bu yoksunluk çocuklarımızın bir çok yönünü olumsuz etkilemektedir. Bir çocuk yerde bulduğu bir dalın üstüne binip onu at olarak hayal edip koşabilmeli. Topraktan çamurdan evler yapmalı, elleri kirlenmeli. Yere düşmüş olan yaprakları eliyle toplamalı, biriktirmeli onları bir yerde, ne kadar çok yaprağım var diye sevinmeli. Bir çiçeğin açmasına bir bitkinin yeşermesine aynı zamanda da kurumasına şahit olmalı. Yağmurda ıslanmalı, kar topu oynayıp kardan adam yapmalı.
Biz ne yapıyoruz, yoğun iş temposundan zaman bulursak alışveriş merkezlerindeki yapay oyun alanlarına götürüyoruz çocukları, bilgisayar oyunlarıyla eve kapanmalarına izin veriyoruz. Evde küçük odalarında tek başlarına oyuncaklarıyla vakit geçirmelerini sağlıyoruz. Televizyon karşısında ne olduğu belirsiz programlarla ilgi ve meraklarını boş yere harcamalarına seyirci kalıyoruz. Sanki bunları yapmak bize rahatlık sağlıyor. “Çocuk bir şeylerle meşgul olsun da” der gibiyiz! Şimdi bu çocuk özgürce hareket edemediği için nasıl fiziksel açıdan hareketli ve sağlıklı olacak. Ev ve alışveriş merkezi dışında bir yer görmediği için nasıl çok fazla şey öğrenip zihni gelişecek. Bu ortamlarda yaratıcılığı tetikleyen hayal gücünü nasıl kullanacak. Örnek olsun diye veriyorum, bir çocuk da sevgi kavramı bir hayvanı okşarken ona yemek verirken kendiliğinden oluşacak ve daha kalıcı olacaktır. Bir çocuk akranlarıyla bahçede oynarken, taşlardan kuleler yaparken sosyalleşecek, paylaşmayı, yardımlaşmayı öğrenecek. Yeri gelince koşarken düşecek, toprakla bütünleşecek bunu onu daha dayanıklı yapacaktır. Yağmurda ıslanıp belki hasta olacak ama bu durum onun ileride hastalıklara daha dayanıklı olmasını sağlayacak. Yaşam rengârenktir. Doğada yaşamın tüm renkleri vardır. Çocuklarımızın yaşamdaki acılara ve zorluklara alışması gerekliliği hayatın bir gerçeğidir. Yaşamın her rengini bilmeli çocuk, deneyimlemeli. Çocuğu bunlardan mahrum bırakmak bence onu yapılan büyük bir kötülüktür.
Çok kıymetli anne ve babalar. Burada söylenecek o kadar çok şey var ki. Ancak burada yazdıklarım sizler için bir ipucu olsun. Elimizden geldiğince çocuklarımızı doğayla baş başa bırakalım. Bırakalım doğa çocuklarımızı yoğursun yaşama hazırlasın. Her çocuk potansiyel olarak geleceğin yetişkin bir bireyidir. Doğanın bize sunduğu fırsatları çocuklarımıza sunmak onların gelecekte daha uyumlu, sağlıklı, yaratıcı her açıdan gelişmiş bireyler olarak yetişmelerinde önemlidir. Bizler geleceğe bir nesil hazırlıyoruz, iyi bir nesil güçlü bir toplum güçlü bir ülke demektir. Burada paylaştıklarım sadece dikkat etmemiz gereken noktalardan sadece biridir. Ancak bu konu çok önemli bir başlangıçtır. Farklı konularla ilgili yazılarımda görüşmek dileğiyle, şimdilik hoşçakalın…
Eğitim Uzmanı
İrfan UYGAR
Çok değerli büyüğüm, aynı toprağın vefalı insanı ;
Yazınız tek kelimeyle harika. İfade zenginliği çok geniş yelpazede yer almış. Çok önemli bir konuya değinmişsiniz Saygıdeğer Hocam.🙏🏻🙏🏻
Bu konuya istinaden şunu söylemek istiyorum. Yeni nesil Çocuklarına baktığımız zaman “Çocuk ve Doğa” bütünleşmesinde, şunu sezdim. Görüntü var, renk yok.
doğayı deneyimleyemiyorlar, doğanın kendisini değil, sadece görüntüsünü tanıyorlar.Oysa çocuklar görerek, işiterek, dokunarak, koklayarak, hissederek; doğrudan deneyimlerle doğayı tanımalılar. Renkli ve yaratıcı kaleminize, dimaınıza sağlık.
Saygılarımla, selâmlar . ..
Teşekkürler Eda, senin bakış açın çok değerli. Bendende selamlar saygılar..
Yüreklendirici yorumunuza çok teşekkür ediyorum. Bunu Saygıdeğer Hocam’dan duymak onur verici. ..