Biyolojik eğilim, tecrübe, kültür bireyi harekete geçirmekte etkili olabilmektedir. Sevilen bir yakının kaybında üzüntü yaşanır. Bu üzüntü duygusunun yaşanması sonucunda açığa çıkan yas tutma davranışı evrensel niteliktedir. Dünyanın neresine gidilirse gidilsin, sevdiklerini kaybeden insanların üzüldükleri, yas tuttukları gözlemlenebilir. Bununla birlikte bu yası yaşama tarzı kültürden kültüre farklı biçimlerde gerçekleşmektedir. İnsan, ilişkili olduğu diğer insanların duygusal dünyasını haber veren çelişkili davranış yansımalarını fark edebilir. Görünenin ardında gizlenen gerçekteki duyguyu görebilecek donanıma sahiptir. Bir başka deyişle, mutlu hissettiğiyle ilgili söylemlerde bulunan insanın yüz ifadesine gizlenmiş hüzün olabilir. Aslında bu insanın gerçekte hüzünlü hissettiğiyle ilgili kavrayış becerisi duygusal ve akılcı zihinden kaynaklanmaktadır.
İnsan düşünen ve hisseden olmak üzere iki zihne sahiptir. Bu iki zihin tarzı birbiriyle etkileşim içindedir. Akılcı zihin bireyin farkında olduklarına dair kavrama tarzını ifade eder; bu kavrama tarzı bilince yakın boyutta yer almaktadır. Duygusal zihin ise duyguların kendi sebepleriyle kendine özgü mantığının olmasıyla ifade edilmektedir. Duygular, akılcı zihnin işlemesine katkı vermektedir. Her iki zihin tipi birbiriyle etkileşim içinde çalışmakla birlikte beyinde birbirinden farklı ancak birbiriyle bağlantılı devrelerde bulunmaktadır. Duygular ve düşünceler birbiri için vazgeçilmez özellik göstermektedir (Goleman, 2017).
Duygusal olarak yeterli olmak ise duyguları hissedebilme ve ifade edebilme kapasitesiyle ilişkilendirilebilir. Gelişen durumlar karşısında verilen tepkiler açısından duygusal yeterlilik kavramı bir bakış açısı sunmaktadır. Buna göre, mevcut duruma verilen o zamana dair psikolojik tepkiler ile geçmişin izlerini temsil eden psikolojik tepkilerin ayrıştırılabilmesi de duygusal yeterliliği ifade eder. Duygusal açıdan verilen psikolojik tepkiler düşünüldüğünde geçmiş ve şimdiki zaman arasındaki ayrımlar berraklığını yitirdiğinde stres duygusu yaşanmaktadır (Mate, 2022). İnsan beyni, duyguların saklandığı bir tür mahzen niteliğindedir. Beden ve zihnin etkileşimli bir şekilde işlediği düşünüldüğünde, insan bedeni neye ihtiyacı olduğunu, neyi reddettiğini, zıt düştüklerini veya neye alerji duyduğunu bilen bir yapıdadır (Miller, 2021).
Duygusal zeka, doğası bakımından kendi içinde belli özellikler göstermektedir. Kendini harekete geçirebilme becerisi, ters giden durumlara rağmen yılmazlık, irade kontrolü yaparak hazzı erteleyebilme, psikolojik hali düzenleyebilme, sorunların hayatı büsbütün engellemesine izin vermeme, empati, umutlu olma, özbilinç, duyguları yönetebilme becerisi, ilişkileri sürdürebilme yetisi duygusal zekanın göstergelerindendir. Duygusal zihnin bazı özelikleri bulunmaktadır. Bu özellikler aşağıda yer almaktadır (Goleman, 2017):
Duygusal Bir Zihin Hızlı Tepki Verme Eğilimindedir
Duygusal zihin, rasyonel zihne göre daha hızlıdır. Herhangi bir olay veya durum karşısında bir an bile düşünmeksizin eyleme atılır. Bu özelliğinin evrimsel bir açıklaması mevcuttur. İnsanlığın ilkel zamanları düşünüldüğünde vahşi bir hayvan karşısında insanın durup düşünme eğilimi onun için hayati risk oluşturmaktadır. Bundan dolayı belli durumlar karşısında anında yanıt vermek insanın hayatta kalması için hayati bir değer taşımaktadır. Duygusal zihin hareketleri basit, sade, kesinlik hissi olan özellikler taşımaktadır. Rasyonel zihin ise bu durumdan farklıdır. Herhangi bir olaya verilen ani bir duygusal tepki sonrasında insanın söz konusu davranışı neden yaptığına dair görüşü onun rasyonel zihninin yansımasıdır.
Önce Duygular Sonra Düşünceler Aktif Olur
Rasyonel zihnin bir olayı veya durumu kaydetmesi, yaşantılara bir karşılık vermesi duygusal zihinden bir veya iki dakika daha uzun sürmektedir. Duygusal bir durum yaşandığında verilen ilk tepki kalpten gelmektedir. Düşünceler ise yaşantılar karşısında hangi duyguların uyanacağını belirlemek bakımından aktif rol oynamaktadır. Sevimli bir insanla muhatap olunduğunda buna uygun duygusal tepkiler verilmektedir. Mahcubiyet, sınav heyecanı gibi daha karmaşık duygu durumları söz konusu olduğunda duygular düşüncelerden çıkmaktadır.
Bir başka durum da, hızlı tepki verilmesi gereken yaşantılarda ise duygular düşüncelerden daha hızlı işlemektedir. Bu durumlar daha çok acil durumları içermektedir. Aşk, öfke, korku gibi duygular çoğu zaman bir seçime dayanmaksızın işler. Belli düşünceler sonunda açığa çıkacak olan duyguları kolaylıkla değiştirebilmek güç bir durumdur ancak çoğu zaman insan nasıl düşüneceğini seçebilir. Bununla birlikte insan, üzgün, neşeli, öfkeli vb. hisleri ne zaman yaşayacağını belirleyemez.
Simgesel Bir Çocuksu Gerçeklik
Duygusal zihin, çağrışımsal bir mantıkla işlemektedir. Zihin, bir gerçekliği çağrıştıran ögeleri onun aynısı olarak kabul etmektedir. Öykü, şiir, opera, tiyatro gibi sanat eserleri bu nedenle duygusal zihne hitap etmektedir. Benzer şekilde dini öğretiler de kendisine inananlara kalplerin duygu dilinden hitap ettiğinden dolayı duygusal bir yön de taşımaktadır. Duygusal zihin birçok açıdan çocuksu bir özellik göstermektedir. Çocuksu bir tarz, benmerkezci eğilimdedir ve kendi inançlarını göz ardı eden gerçeklerle ilgilenmezken görüşlerini destekleyenlere bağlanır.
Bugüne Yansıtılan Geçmiş
Geçmişin duygu yüklü anılarına benzeyen olaylar karşısında duygusal zihin geçmiştekine benzer bir tepki verme eğilimi göstermektedir. Başlatılan tepkinin belirginliği hislerin gücü oranındadır. Çocukluğunda şiddet görmüş bir çocuk, bu şiddet karşısında kaşlarını çatar; yoğun korku ve nefret duygularını yaşaması kuvvetle muhtemeldir. Bu çocuk yetişkinlik dönemine geldiğinde ise şiddet görme tehditi altında bulunmasa bile bir çocuğun şiddet görmesi haberi karşısında aynı tepkiyi belli ölçüde gösterebilir.
Duruma Göre Gerçeklik
Duygusal bir zihnin işleyişi büyük ölçüde duruma bağlılık göstermektedir. Bir başka deyişle, belli bir yaşantı insana hangi duyguyu veriyorsa, zihin bu duyguyu işlemektedir. Romantik bir yaşantıda veya sinirlenme durumunda farklı duygular açığa çıkmaktadır. Her duygunun kendine özgü bir repertuarı bulunmaktadır.
Eğitim Ortamında Duygusal Zeka Desteği
Eğitim ortamında duygusal zekanın getirdiği özellikler bakımından bazı çocuklar dezavantajlı konumda bulunmaktadır. Duygusal açıdan desteklenmeye ihtiyaç duyan çocukların ortak özellikleri şu şunlardır: Kaygılı ve depresif, odaklanma veya muhakeme problemleri, suç işlemeye yönelik yatkınlık, saldırganlık.
Kaygılı ve Depresif Olma:
Yalnızlık, korku, mükemmeliyetçilik, sevilmediğini hissetme, üzgün olma hislerinin baskın olduğu duygu durumudur.
Odaklanma veya Muhakeme Sorunları:
Yerinde durmakta zorlanma, düşünmeden hareket etme, okul ödevlerini yapmakta zorluk yaşama, zihnin bazı düşüncelere saplanıp kalması gibi özelliklerde kendisini gösteren durumdur.
Suç İşlemeye Yönelik Yatkınlık ve Saldırganlık:
Kendini zarara sokacak davranışlarda bulunma, yalan söylemeye eğilim gösterme, başkalarının eşyasına zarar verme, söz dinlemeye yönelik duyarsızlık, çabuk öfkelenme gibi özellikleri içermektedir.
Öfke patlamalarına yönelik yatkınlık davranışının temelinde ortada herhangi bir kasıt olmamasına rağmen, diğer insanların tavırlarına yönelik düşmanca bir tavrın algılanması bulunmaktadır. Çekingen, ürkek ve kaygılı çocuklar da duygusal bakımda dezavantajlı durumdadır.
Duygusal zeka kapasitesinin geliştirilmesi bakımından desteğe ihtiyaç duyan çocuklar için arkadaşlık eğitimi uygun bir yöntem olabilir. Arkadaşlık becerilerinin gelişimi konusunda verilen eğitim, çocukların sosyal gelişimlerini daha işlevsel bir hale dönüştürebilecek özellik taşımaktadır. Duygusal zekanın gelişimine yönelik eğitimler çocukların dünyasında duygusal özbilinç, duygu yönetimi, duyguların verimli kullanımı, empati becerisi kazanmayı sağlar.
Duygusal Özbilinç:
Kendi duygularını tanımlamayı içerir. Duygularını adlandırma bakımından farkındalık düzeyindedir. Hislerinin nedenlerini daha iyi düzeyde anlama kapasitesine sahiptir.
Duygu Yönetimi:
Engellenmişlik duygusu karşısında baş edebilme becerisi olan bireyler duygu yönetimi bakımından gelişmiş düzeydedir; öfke, kırgınlık vb. duyguları uygun bir biçimde ifade edebilirler. Daha az düzeyde yalnızlık ve sosyal kaygı durumu yaşarlar. Kendisi ve çevresi hakkında olumlu duygulara sahiptirler.
Duyguların Verimli Kullanımı:
Yüksek düzeyde sorumluluk ile ifade edilebilir. Yapılan işe yönelik odaklanma becerisi gelişmiş düzeydedir.
Empati:
Duyguları okuma bakımından gelişmiş düzeydedir. Bir başkasının bakış açısını kavrayabilme açısından avantajlı bir konumdadır.
İlişkileri Yürütme:
İletişim çatışmalarında çözüm yolunu arama, bulma ve sosyal problemleri çözme becerisiyle birlikte sosyal uyum bakımından gelişmiş düzeydedir. İlişkileri yürütme becerileri gelişmiş bireyler, arkadaşları tarafından daha fazla derecede aranır olma özelliği taşımaktadır.
Mavi Tuğba Ateş
Erken çocukluk eğitimcisi/Psikolojik danışman
KAYNAKÇA
Goleman, D. (2017). Duygusal zekâ (çev. B. Seçkin-Yüksel). İstanbul: Varlık Yayınları.
Mate, G. (2022). Vücudunuz hayır diyorsa (çev. D. Orhun). İstanbul: İletişim Yayınları.
Miller, A. (2021). Beden asla yalan söylemez (çev. C. Dansuk). İstanbul: Okuyanus Yayınları.