“Öğretmen kimdir?” diyerek başlarsak yeni gelişen eğitim modelleri açısından yanlış yapmış olmayız kanımca. Aslında eğitimin evrimsel sürecine bakarsak neden böyle bir soruya cevap aradığımızı bulmuş oluruz. Belki de bu sorguyu hala sürdürüyor olmamızın sebebi zamanın evrimi ile gelişen teknoloji.
Elbette popülasyonun bu kadar büyümesinin de bu sorgu da rolü var. İnsanlığın tarihi kadar eski bir süreç olan öğrenme hala üzerinde bir çok tartışmanın yapıldığı bir alan. Çünkü insanlığın arayışı hiçbir zaman bitmeyecek gibi görünüyor. Baktığımız zaman şu ana bir kuşak çatışması sorunu devam eder gider sürekli. Bu hiç bitmeyen arayışa anlam veren bir çatışma. Çünkü hiçbir insan diğeriyle aynı değil. Dolayısıyla da ne bir öğretmen diğeriyle aynı ne de bir öğrenci. Ama aynılık aslında öğrenme isteğinden. Bu istek yüzyıllardır büyüsünü koruyan pek çok alandan biri hala. Peki bir de tarihte geriye doğru gidersek zaman tünelimizdeki yolculuk bazen duracak bazen de hız kesmeyecek. Çünkü çoğu zaman öğrenme isteği değişik şekillerde ya baskılanmış ya da farklı alternatiflere tercih edilmiş durumda.
Ya gelecek diye düşünürsek belki de zaman tünelinde anda kalıp dünyanın durumuna dışardan bir bakmak gerekebilir. Sanıyorum bunu yaptığımızda göreceğimiz şey zaman tünelindeki yolculukta bazı yerlerde geride bazı yerlerde ileride olduğumuzdur. Aynı anda dünyanın değişik ülkelerindeki gerek ekonomik gerek sosyal ve gerekse eğitim uygulamaları çok farklıdır. Öyleyse belki de tarihteki evrimsel süreç kendini teknolojiyle ileriye götürse de dünyanın değişik yerlerinde hala insanlığın farklı arayışları mevcuttur. O halde sürekli ileriye doğru gitme isteği yaratarak öğrenmeyi desteklemenin yolu öğrenmeyi öğrenmekten geçmekte. Ve artık öğretmen dikte eden kişi rolünden öğrenciyle öğrenen ve uygun öğrenme ortamının hazırlanmasına katkı sağlayan kişi olma rolüne taşınması gereken bir modelin üyesidir. Bu modelde belirleyici olan teknoloji öğretmen merkezindeki eğitimi öğrenci merkezli konuma taşımaya devam edecektir.
Öğrencinin teknoloji kullanımına yatkın olarak yetişiyor olması öğretmeni de bu konuda kendini geliştirmeye itmektedir. Üstelik bazen yüz yüze bazen de uzaktan öğretimi tartıştığımız şu günlerde ortaya çıkan hibrit model yaklaşımı pandemiden sonrada önemini hissettirecek bir model olarak gözükmekte. Teknoloji pek çok araçla zenginleştirilmiş ders planları yapmaya olanak tanırken bir yandan uygulamada mevcut sınıf mevcutlarının fazlalığı üzerinde çalışılması gereken daha çok konu olduğunun da göstergesi.
Bunun yanı sıra hala sürece değil sonuca odaklı sınavlarla öğrencilerin liselere ve üniversitelere alınması başka bir çalışma konusu olarak ortaya çıkmakta. Teknolojinin getirdiği uygulamalarla zenginleştirilen derslerin aynı zamanda çeşitli projelerle desteklenerek süreç odaklı eğitime geçiş ve merkezi sınavlar yerine özel değerlendirmelerin yapıldığı giriş aşamaları düzenlenerek gelecek hibrit eğitim modelleri çalışmaları ile bireysel farklılıklarda yeniden gözden geçirilecektir. Burada akademik olarak öğrenciyi sınava hazırlama sorumluluğu öğretmenleri teknolojiden uzaklaştıran sorunlardan biridir. Bu sayede bireysel farklılıkları gözeterek her öğrenci öğrenebilir anlayışı ile hareket ederek kişiye özel eğitim modelleri geliştirilebilir.
Süreç odaklı başarıya odaklanarak ise merkezi eğilimden ziyade ürüne odaklanan bir anlayışla üst aşamaya geçiş sağlanacaktır. Böylece öğretmen ve öğrenci etkileşimi daha da anlam kazanarak hiçbir öğrenci kaybedilmeyecektir. Bireysel farklılıklara saygı duyan bu anlayışla ise kişileri öğrenmeye hevesli hale getirerek başarıda sürdürülebilirliği sağlamak mümkün olacaktır.