Bir konuyu dert edinenlerin zihninde sürekli meşguliyeti dert edindiği konu hakkında farklı yeni fikirler ve çözümler bulmak oluyor. Ben de mesleki ve teknik eğitimi dert edinmiş bir meslek lisesi mezunu olarak kendi öğrenciliğimden, çocuklarımdan, meslektaşlarımdan, işbirliği yaptığım tüm paydaşlardan ve fiilen sürdürdüğüm görevlerde edindiğim tecrübelerden daha iyi nasıl yapılabilir diye hep düşünüyorum. Sosyal bir mesele olmasına rağmen mekanik ve analitik düşünerek “en muntazam nasıl çalışırı” bulmaya çalışarak modellemeye, yazmaya ve paylaşmaya çalışıyorum.
Okul öncesi kavramını bilerek kullanmayacağım çünkü bununla birlikte kreşleri, gündüz bakımevlerini, anaokulu ve anasınıfını fiilen düşününce bunlar zaten formal manada okul olduğu için okul öncesi kavramı mantıklı olmuyor. Okul öncesi deyince çocuğun bunların öncesinde ailesi, evi ve anne-baba ile geçirdiği süreyi anlıyorum. Anasınıfından başlayarak çocukların neşe ve mutluluk içinde akranlarıyla bir arada zaman geçirdikleri, oyunlar oynayarak farkında olmadan çok şey öğrendikleri, bir insan olarak hayatta ihtiyaç duyacağı temel duyguları hissetmelerini sağlamaya çalışıldığı dönemdir. Çocukların sağlıklı gelişimlerini izleyen öğretmenler, onların ilgi ve yeteneklerini keşfederek en iyi-güçlü olduğu severek-zevk alarak ve başarılı olacağı alanda anne-babayı da bilgilendirerek destek vermesiyle geleceğin mutlu-başarılı-üretken insanını yetiştirmeye çalışılmaktadır.
İlkokul ve ortaokulda ise yine bir insan olarak ihtiyaç duyacağı bilgileri, sosyal hayat için gerekli becerileri kazanmak yanında anasınıfında keşfedilmeye çalışılan ilgi ve yeteneklerin çocuğun konuşmaları, davranışları, ürünleriyle ve derslerdeki performansıyla daha belirginleşmeye başladığı dönemdir. Buraya kadar özel veya devlet okullarında tüm çocuklar neredeyse standart bir eğitim aldığı söylenebilir. Asıl fark ve sıkıntı; Anadolu, fen, sosyal bilimler, sanat, spor ve meslek liselerine tercih geçişte ortaya çıkmaktadır. Zira bu seçimle; eğer devam edilecekse yükseköğretimin temeli atılmakta, oradaki alan-meslek tercihine destek olacak ders-eğitim türü belirlenmektedir. Son beş yılda mesleki eğitime özel önem verilmesine rağmen maalesef öğrenci-veliler öncelikle Anadolu Liselerini tercih ettiklerinden ortaöğretimdeki öğrenci oranı yüzde yirmiyediye kadar gerilemiştir.
Elimde imkân ve yetkim olsa nasıl bir mesleki eğitim sistemi kurgulayarak hayata geçirmeyi isterdim diye sürekli düşünürüm. Her zaman hayalimdeki modeli canlı tutar sürekli güncellerim. Yani benim hayalimdeki mesleki eğitim modeli de ana hatlarıyla aynı kalsa da yeniliklere ve gelişmeye açık olduğundan gitgide olgunlaşıyor. Sektörel piyasadaki çalışma ortamı, şartlar, üretim şekilleri ve makineler yanında toplumsal yaşantımızdaki tükettiğimiz mal ve hizmetler farklılaşıyorsa eğitimin bu değişime ayak uydurmaması düşünülemez.
Ortaokul son sınıfa gelene kadar anasınıfından itibaren tutulan ve öğrencinin tüm çalışmalarının özetinin yer aldığı e-portfolyo artık çocuğun ilgi, bilgi, beceri ve güçlü olduğu alanlar hakkında somut sonuçlar verebilecektir. Bunun yanında sekizinci sınıfta mesleki ve tanıtım yönlendirme dersinde öğrencilerin lise tercihine esas ve kaynak olacak mesleklerin ve iş hayatının tanınması sağlanabilir. Bu tanıtım, sınıf ortamında rehber veya sınıf öğretmenin öğrenciler için hazırlanmış özel videolar ile başlayabilir. Öğrenciler üç beş kişilik gruplarla, her grubun yılsonuna kadar iki haftada bir ziyaret edilecek meslek grupları belirlenebilir. Her hafta farklı gruplar farklı meslek insanlarıyla bir iş günü geçirerek gözlemleyerek, sorarak, notlar alarak edindikleri bilgileri sınıf arkadaşlarıyla paylaşabilirler. Bu sayede ikinci dönemin sonunda yüzün üzerinde meslek hakkında öğrenci gözüyle güncel ve gerçek bilgiler edinmiş olacaklardır.
Okul ve meslek tercihinde en etkili olan aile/anne-baba faktörü için daha önceden çocuğu uygulanan mesleki gelişim testleri ve e-portfolyo üzerinden zorunlu olarak birinci ve ikinci dönemde en az bir görüşme yapılandırılmalıdır. Ayrıca aile hekimliğinde olduğu gibi sekizinci sınıf başında e-okul tarafından aileye ikametine en yakın daha önce mesleki rehberlik konusunda seminerlerden başarıyla geçmiş meslek lisesi, halk eğitim ve mesleki eğitim merkezindeki atölye ve meslek dersi öğretmeni danışman olarak atanmalıdır. Bu uzmanla da aile ve çocuk yapılandırılmış en az iki görüşme gerçekleştirmelidir. Bu sayede çocuk gereksiz zaman ve emek kaybetmeden sağlıklı ve isabetli bir yönlendirme yaparak kendisini bulacağı bir liseye geçiş yapabilir. Sekizinci sınıf toplam öğrenci sayısının yüzde onunu geçmeyen akademik test sınavlı öğrenci alan okullar için gereksiz yere dersaneye (özel kişisel gelişim kursu) gitmek zorunda kalmayacaktır. Hatta sınava başvuru koşulları arasına ortaokul not ortalaması yetmiş üstü olanların sınavlara girebilme şartı getirilebilir. Her türlü meslek örgütü tarafından da iş hayatını ve meslekleri tanıtıcı çeşitli faaliyetler gerçekleştirilebilir.
Ortaokul son sınıf öğrencilerinin başta Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi olmak üzere çeşitli liseleri ziyaretleri veya meslek lisesi öğretmenlerinin ortaokullara gelerek okul ve bölüm tanıtımları zaten yapılmakta olduğu için bunu öneri olarak yazmaya gerek duymuyorum. Bilerek isteyerek bilinçli olarak seçilerek kayıt olunan bir meslek lisesine gelen öğrencinin meslek öğrenme sürecini hayallerimden anlatmaya başlayabilirim. Öncelikle tüm dünya insanı için gerekli temel beceriler atölyesinde ev-iş ve sosyal hayatta gerekli becerilerin yaşanacağı zevkli bir atölye günü olan haftalık programda yer alan diğer tüm genel kültür derslerinin seçmeli ve sadeleştirilmiş konu içeriğinde olmalıdır.
Haftanın bir tam günü kişisel beceri ve etkinlik günü olarak ayrılmalıdır. Her öğrenci kendi ilgi-istek ve kabiliyetine göre ailesinin yazılı onayıyla okul dışında (çünkü bu ihtiyacı karşılayacak birimleri/atölye ve işlikleri teorik derslik haline dönüştürdük) öncelikle tüm kamu ve yerel yönetim imkânlarıyla gerekiyorsa özel kurslarda ücreti devlet tarafından karşılanmak kaydıyla notla değerlendirilmeyen serbest zaman geçirmelidir ki mutlu ve sağlıklı bir insan olabilsin. Müze, tiyatro, sinema, spor salonları, konservatuvar, sanat kursları, meslek kursları, belediye sosyal-kültürel etkinlikleri ve tüm sivil toplum örgütlerinin imkânları seferber edilmelidir. Mesleklerine göre tüm öğrenciler fuar şirketlerinin okullara önceden gönderdiği ücretsiz davetiyelerle ve belediyenin ulaşım-lojistik-destek imkânlarıyla mesleklerindeki yenilikleri görebilmelidir.
Spor ve sanat insanlarının başarısının sırrı olan bildiği-başardığı ve yapabildiği halde sürekli tekrar ve pratik zirveye ulaşmak için gerekli olduğu gibi meslek diploması alacak öğrencinin de okulda beklemek yerine ilk yıl okulun çekirdek meslek ortak atölyesinde, sonraki yıllar artan gün sayısıyla işletme gerçek iş ortamında üretimde mesleğini yaparak yaşayarak ve uygulayarak mesleğini öğrenmesi sağlanmalıdır. İşletmeye gittiği andan itibaren emeklilik sigorta primi ve her yıl artan son yıl asgari ücret kadar cep harçlığı, ücretsiz ulaşım, başarılı olanlara karşılıksız burs, ücretsiz iş kıyafeti gibi sosyal imkânlarla desteklenmelidir. Son yıl okuldan alacağı diploma yanında Meslek Yeterlilik Kurumunca akredite edilmiş belgelendirme kuruluşlarından ücretsiz sınava girerek ulusal ve uluslararası geçerliği olan “mesleki yeterlilik belgesi” almalıdır.
Meslek liselerinde halen var olan Anadolu Meslek Programı (AMP) ve Anadolu Teknik Programı (ATP) yanında Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) Programı da açılmalıdır. Her meslekte; temel-kolay, orta ve yüksek-zor düzeyde üç program yer almalıdır. Yılsonunda yeterli başarıyı sağlayanlar programlar arasında geçiş yapabilmelidir.
Atölye ve meslek dersleri öğretmenleri de eğitim gördükleri üniversiteden mezun olmadan yeterli süre mesleğinde işbaşında uygulamalı meslek eğitimi görmeli hatta mezuniyet sonrası mesleğinde iki yıl çalışanlar isterlerse KPSS şartı aranmadan öğretmenliğe öncelikle alınmalıdır. Halen meslek liselerinde görev yapan atölye ve meslek dersleri öğretmenleri her hafta farklı bir işletmede öğrencileriyle bir tam gün işbaşında uygulamalı meslek eğitimini işyerindeki ustayla birlikte gerçekleştirmelidir.
Meslek lisesi atölyelerindeki uygun mekânlar temel beceriler ve hobi atölyeleri olarak yedi gün onaltı saat başta Anadolu Lisesi öğrencileri olmak üzere halka açık hizmet vermelidir. Tüm meslek liseleri kendi alanlarında meslek edinmek/değiştirmek ve geliştirmek isteyenlere sertifikalı kurslar açmalıdır.
Son sınıfta tüm öğrencilere sertifikalı girişimcilik seminerleri ve kariyer günleri düzenlenerek mezun olmadan en az beş yapılandırılmış iş görüşmesi sağlanmalıdır. İşletmede beceri eğitimine öğrenci kabul etmeyen işyerleri belirlenerek gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır. Halen yürütülmekte olan işbirliği protokolleri ve hamilik projeleri mesleki eğitim sistemine dahil edilerek kalıcı ve sürdürülebilir hale getirilmelidir.
Üniversite giriş sınavlarında meslek lisesi öğrencilerine eğitim aldığı meslek alanlarından da sorular sorulmalıdır. Daha çok ATP programı öğrencilerinin lisans ve mühendisliğe geçişi kolaylaştırılarak AMP programı ise Meslek Yüksekokulu ve önlisansa kabul edilmelidir. Bu sayede öğrenciler daha çok başarılı olmaya, notlarını yükseltmeye ve programlar arasında yükselmeye çalışacaklardır.
Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk sınavında başarı şartı aranmaksızın ailesinin ekonomik durumu iyi olmayan tüm meslek lisesi öğrencilerine burs verilmelidir. Her meslek alanında ilk beşe giren öğrencilere firmalar işe alma, mezunlarda bu işletmeden en az üç yıl işten ayrılmadan çalışacağına taahhüdünde bulunmalıdır. Okulların tüm sosyal medya hesaplarında, web sitelerinde ve içi ve dış duvarlarında mezun olup üniversite kazanmış ve işe yerleşmiş öğrenci bilgilerine geniş yer verilmelidir. Bir zamanlar askeri lise öğrencilerine sağlanan imkanlar ve verilen önem meslek liselerine verildiğinde toplumda mesleki eğitim algı ve itibarı yerine gelecektir.
İstiyorum ki hiçbir okulumuzun iki insan boyu bahçe duvarı üstünde demir parmaklık ve jiletli teller olmasın. Gençleri liselerde zorla tutmayalım. Okul ortamı gençler için öyle cazip olsun ki dersleri olmasa da okulda kalıp dersler dışında kütüphanede, bilgisayar laboratuvarlarında projeler, bilim-sanat-tasarım-beceri atölyelerinde zaman geçirsinler.
Öğrenci, veli, okul yönetimi ve sektördeki işletmelerin el ele vererek süreci yönettiği bir mesleki eğitim modelinde; öğrencilerin yüzde yirmisi akademik ağırlıklı ATP programı ile üniversiteye giderek akademisyen, mühendis ve atölye meslek dersi öğretmeni olduğu geriye kalan yüzde seksen öğrencinin AMP ve MESEM programıyla işbaşında uygulama ağırlıklı program ile nitelikli aranan eleman olarak işe yerleşebilecektir. Böylelikle gereksiz olarak üniversite girişine dershanede hazırlanmak emek, zaman ve para harcamak zorunda kalmadan iş hayatına geçiş iş/istihdam ilişkisi gerçekleşmiş olacaktır. Aksi halde oniki yıl zorunlu eğitim üstüne bir-iki yıl üniversite hazırlık, kazanıldığında hazırlık varsa ve ders kalmazsa beş yıl bitmedi KPSS sınavına hazırlık için yine dersane ve bir iki yıl daha yirmi yıla yakın eğitim, sınavlar ve iş peşinde geçen mücadele otuz yaşına doğru hayata atılan bir gençlik acı bir gerçek. 2021 yılında yükseköğretim kurumları sınavlarına giren sayısı 4 milyon 149 kişi olmuştur. 2020 yılı KPSS sınavına 1 milyon 400 bin kişi başvuru yaptığı gözönüne alındığında bu sınavları kazanmak için gençlerin ne kadar çaba sarf ettiği anlaşılacaktır. Ailelerin ekonomik ve psikolojik olarak ağır bir yük altında kalmasına sebep olmaktadır. Bu işin özel öğretim kurumları ve yayıncılık sektörü başta olmak üzere ekonomik büyüklüğü devasa boyutlara ulaştığı görülmektedir.
En başarılı sistem ve model en basit olanıdır. En iyi sistem öğrenciyi, veliyi, öğretmen ve eğitim yöneticilerini yormayandır. Adrese dayalı ilköğretim ve lise olmasına rağmen insanları iyi okul adına uzak ilçelerdeki okullara servisle taşıtmayan, servis-yemek-zaman-güvenlik riski oluşturmayan model iyidir. İnsanları diplomalar değil becerileri başarılı ve mutlu kılar. Diploma değil yetenek ve beceri kazanma peşinde gençlere yol gösterici ve destek olmalıyız. Sistem olarak hiçbir gelişmiş ülkeyi örnek almamız gerekmiyor. Bizim ülkemizin üretim piyasalarının ekonomik ihtiyaçları-durumu ve insanımızın beklentiler kendimize özgü mevcut modelimizi revize etmemizi gerektiriyor.
İstiyorum ki gençlerin hepsi yetenekli birer meslek sahibi olarak üniversiteden sonra aynı şartlarla başlayacağı hayata beş-altı sene önce atılsınlar. Meslek lisesinden mezun olmadan bile üretmenin, kazanmanın ve faydalı olmanın hazzını yaşayıp özgüvenleri gelişsin. Anne-babalar çocukları işsiz-güçsüz-mutsuz evde oturduğu için üzülmesin. İş insanları aradığı nitelikli elemanları bulup daha verimli-kaliteli üretip dünyaya mal-hizmet satarak ekonomimiz güçlensin ve refahımız artsın. Bilmem çok hayali ve gerçekleşmeyecek şeyler mi istiyorum. Ya da bu hayallerimi gerçekleştirmek için çok fazla bütçe mi gerekli. Ben hayallerimi yazıyorum, paylaşıyorum her ortamda anlatıyor ve savunuyorum. Umarım birileri hayallerimi farklı, etkili, ilgi çekici ve gerçekleşebilir bulur.