Bir şeyleri hafife almak insani bir durumdur. Ama hayatta hafife aldığımız şeyler çoğu zaman en önemli şeylerdir. İçinde bulunduğumuz dönemde hepimizi önceliklerimizi yeniden gözden geçirmeye ve gerçekten önemli olan şeylere odaklanmaya mecbur kaldık. Hayattaki önemli şeyleri hafife almaktan nasıl vazgeçebiliriz ve sahip olduklarımızın nasıl farkına varabiliriz?
Peki neleri hafife alıyoruz ?
Elbette hafife aldığımız şeylerin başında sağlığımız geliyor. Tüm vücut sistemimiz gerektiği gibi çalıştığında, sağlık durumumuz nadiren aklımızdan geçer – özellikle gençken – bir noktada sorunlarla karşılaşabiliriz. Örneğin, aramızdaki şanslı sayılanlar için duyma yeteneğini, bir “yetenek” olarak hiç düşündünüz mü ? Bir de tam tersi farkındalığınızı arttırmak için kulaklarınızı iki elinizle kapatıp kısa süreliğine bir işitme engelli olduğunuzu düşünün.
Bir başka örnek verelim çevremiz aynı zamanda birlikte büyüdüğümüz şeylerdir. İçtiğimiz temiz su, gölgesinde dinlendiğimiz ve bize huzur veren ağaçlar, beslenme ihtiyacımızı karşıladığımız besin kaynakları ve şehir içinde nefes almamızı sağlayan parklar. Bu kaynakların daha çok betonlaşma, küresel ısınma, iklim değişiklikleri, salgın hastalıklar vb. etkenlerle giderek azalmasının insanoğlu tarafından önemsenmediği bir dünyada nasıl yaşayabiliriz hiç düşündünüz mü ?.
Özgürlüklerimiz, geçmiş nesillerimizin uğruna savaştığı, can verdiği ve aşılamaz denilen engelleri aşarak kazandığımız bir olgudur. Günümüzde diğer ülkelerde şimdiki nesiller hala özgürlüklerini kazanmak uğruna savaşıyor. Özgürlük kavramı hayatlarımızda o kadar sabit bir hale geldi ki, özgür bir ülkede yaşamanın ve çeşitli haklara sahip olmanın ne demek olduğunu gün geçtikçe daha az önemsiyoruz.
Arkadaşlarımızın çoğaldığını, ailemizin ve kurduğumuz ilişkilerin hayatlarımızı zenginleştirdiğini ve dijital yaşamlarımız ve sosyal medya ağlarımızın genişlediğini düşünme yanılgısı içindeyiz. Aksine gün geçtikçe yalnızlaşıyor, mahalle ortamının verdiği sıcaklıktan uzaklaşarak lüks sitelere taşınıyoruz. Her türlü teknolojiye ve kolaylığa sahip olduğumuzu düşünürken bizleri insan yapan değerlerden gün geçtikçe farkında olmadan uzaklaşıyor, bireyselleşiyor, önemsemiyoruz. Doğum günlerini unutmaktan her zamankinden daha fazla suçluyuz, bire bir sohbet için insanları ziyaret etmeyi bıraktık bu durum salgında önce de böyleydi. Metin ve e-posta yoluyla iletişim kurmayı tercih ediyoruz.
Ne kadar değerli olduklarını ancak yaşamda bu değerli şeyleri kaybetmeye başladığımızda fark etmemiz bile bizi durduramıyor. Peki neden bunları hafife alıyoruz?
Bu sorunun en güzel yanıtı her zaman orada olacaklarını varsaymamız ve asla gitmelerini beklemiyor oluşumuzdur. Sağlığımız her zaman orada olacak, çünkü her zaman oldu. Çevremiz her zaman orada olacak çünkü güneş hep vaktinde doğdu ve yaşadığımız her durumda yağmur yağdı. Sevdiklerimiz ve arkadaşlarımız orada olacak çünkü başka nerede olabilirler ki? İhtiyaç duyduğumuz her anda varlıkların tutarlı olduğu düşüncesi, bizi kalıcı oldukları yanılsamasına götürüyor.
Ulaşmaya çalıştığımız hedeflerin peşinden koşarken ve çeşitli problemleri çözmeye çalışırken sahip olduklarımızın farkına varmalı ve onları önemsemeliyiz. Hayatımızı anlamlı kılan tüm varlıklara ve yaşadıklarımıza daha fazla değer vermeli, sahip çıkmalı ve korumalıyız. Unutmayalım ki gerçek hayat, bize bir tür iç huzur, mutluluk veya neşe vereceğini umduğumuz büyük şeyi beklerken etrafımızda gerçekleşiyor.
Facebook Yorumları