Sağlıklı ve çalışabilir durumda olan 15–65 yaş arasındaki kişilerden iş arayıp da bulamayanların olmasına basitçe işsizlik denilmektedir. İşsizlik, başta ülkemiz olmak üzere dünyanın her yerinde genel bir sorun olarak kabul edilmektedir.
Hükümetler teşvik ve destek gibi çeşitli politikalar üreterek bu sorunun hafifletilmesi için çalışmaktadır. Bir yanda açık iş pozisyonları diğer yanda da iş arayan insanlar varsa bu işgücünün uyumsuzluğudur. Her ülkede iş piyasasının sektörel dağılımına, yapısına göre sektörlerin belli nitelikte sürekli eleman ihtiyacı bulunur. Kimileri bunu piramide benzetirler. Tepede az sayıda üniversite mezunu beyaz yakalı, ortada eğitimli nitelikli mavi yakalılar ve tabanda daha az eğitimli meslek gerektirmeyeceği düşünülen çeşitli çalışanlarla piyasadaki işgücü ihtiyacı açıklanmaya çalışılır.
Kariyer, iş hayatına atılmış bir insanın belirlediği bir meslekte başlangıçtan zirveye kadar gösterdiği yolculuk ve çabadır. Bu yolculuk için kimi zaman ek eğitimler almak, belli zamanlarda farklı birimlerde ve pozisyonlarda çalışmak, bazen de belli sınavları geçmek gerekir. Mesleğinin en iyisi olanlar usta ve üstat olarak isimlendirilir ve onlara saygı duyulur. Mesleğe yeni başlayanlar ise mezuniyeti ne olursa olsun genellikle çırak muamelesi yapılır. İşyerlerinde, kurum ve kuruluşlarda eleman ihtiyacının karşılanması için iş ilanı yapılması, başvuruların alınması, mülakatlar yapılması, seçme kararı verilmesi, işe başlatılması, uyum eğitimi, hizmet içinde eğitim, kademelendirme, ücretlendirme, kıdem ve terfi işlemleri insan kaynakları birimince yerine getirilmektedir.
İş ilanlarında genellikle mezuniyet, meslek, yaş, cinsiyet, yabancı dil, belli yetenek ve beceriler (sürücü belgesi, seyahat engeli bulunmayan) ve tecrübe gibi uzayıp giden özellikler listelenir. Hani on parmağında on marifet derler ya tamda öyle. Bir eleman alalım ki elinden her iş gelsin istenir. Peki, yeni mezunların bunların hepsini nerede kazanabileceği ve kariyer yapraklarını biriktirebileceğini kimse düşünmez. Hem mühendis olacaksın hem iletişimin pazarlama yeteneğin olacak gibi.
Gençlerin çoğu üniversite mezunu olmak ister. Zanneder ki “diplomayı alırım ve hemen dolgun bir maaşla rahat bir işe girerim” beklentiler büyüktür. Kimseyi paraşütle tepeye yerleştirmezler. Önce en alt basamaktan başlarsın, yavaş yavaş hakettikçe ilerlersin. Gelecekte daha iyi pozisyonlara gelmek isteyenler hep umutla herkesten daha iyi ve çok çalışmak zorundadır. Referans ya da torpille işe girme devri bitmeye başlamıştır. Bu destek belki ilk tanışmaya belki işe girmeye de sebep olur ama kimse işine yaramayacak elemanı ömür boyu çalıştırmaz.
Bazı firmalar belli dönemlerde elemana daha çok ihtiyaç duyarlar. O anda aradığını bulamayacağını düşünerek gerçekte işe almayacak bile olsa ilana çıkıp başvuru alarak kayıtlı eleman havuzu oluşturmaya çalışırlar. İş arayanları mülakata çağırıp gereksiz ümitlendirirler. Bazıları ise rekabeti, ucuz işgücünde arayarak maliyetleri düşürmek daha çok kar etmek için ucuz işgücüne yönelirler. Aynı meslekten çok sayıda işsizin ve başvurunun olması da bu iştahı kabartır. Karşısındakinin de kendisi gibi bir insan olduğunu, ihtiyaçları bulunduğunu ve mutlu çalışanının daha nitelikli mal ve hizmet üreteceğini unutur. Bu düşüncede yönetilen firmalarda eleman değişimi oranı çok fazladır. Aslında kaybedilen her çalışan yanında ciddi bir maliyet, tecrübe kaybı ve firma itibarının azalmasıdır. Her çalışan değer görmek ister yoksa performansı azalır. Bazen küçük şeyler bile çalışanları mutlu edebilir. Kar etmek için dilden düşürülmeyen müşteri memnuniyeti yanında çalışan memnuniyeti de ihmal edilmelidir.
Kimi çalışmak isteyenler de iyi bir başlangıç yapmak adına beklentilerini yüksekte tutar işi beğenmez. Kimileri ise işyerinde aradığını bulamaz ve sıklıkla iş değiştirir. İşyerindeki iklime uyum sağlamak, kurum kültürünü benimsemek ve amaçların örtüşmesiyle memnuniyetle iş ilişkisi sürdürülebilir. İşini sevmek, azim ve sabırla pes etmeden çalışmak, sürekli kendini geliştirmek başarının yegâne şartlarındandır.
İŞKUR tarafından iş ve meslek danışmanlarınca yönlendirilen 18–29 yaşlarında gençler için 3–9 ay arasında günlük 75 TL ücret işbaşında eğitim programı destek ve teşviki uygulanmaktadır. Bu süre sonunda işverenle çalışan karşılıklı anlaşma sağlanabilirse iş sözleşmesi devam edip istihdam gerçekleşmiş olacaktır. Güzel bir çalışma bu inkar edilemez. Ancak öğrencilik döneminde, işbaşında uygulamalı meslek eğitimi sırasında işveren buluşmaları, kariyer günleri ve mülakat görüşmeleri yapılması önleyici hekimlik gibi daha sağlıklı bir uygulama olacaktır.
Son söz olarak; gençlere meslek seçimi, eğitim ve kariyer hayatıyla ilgili olarak gerekli yeterli rehberlik ve yönlendirme yapılmalı ve bunun için uygun ortamlar sağlanmalıdır. Tüm bunlara rağmen bazı şeyler iş hayatı içinde yaşayarak öğrenilebilecektir. İş dünyası farklı sürprizlerle doludur. Kimi iyi kimi kötü, görünen ve görünmeyen yüzü vardır. Görünmeyen yüzünün bir kısmını bu konuda yazılmış kitaplar okunarak öğrenilebilir. İşsizliğin ardındaki perdeyi aralamak isteyenlere, insan kaynakları uzmanı ve eğitim danışmanı yazar Tuğba Camuzoğlu’nun Gerçeğin Görünmeyen Yüzü kitabını tavsiye ederim.