Jeffrey Young tarafından geliştirilen Şema Terapi Modeli, erken dönemdeki yaşantıların sonrasında yetişkinlik dönemine olan yansımalarının değişimine odaklı bir terapi yöntemidir. Dolayısıyla diğer psikoterapi modelleri gibi şema terapi de insan hayatında istenilen ve olumlu yönde değişimi amaç edinen bir modeldir. Şema Terapi aslında Bilişsel Terapi yaklaşımının içinden kendine has olarak çıkıp gelişen bir yaklaşım olmuştur. Daha kısa ve ayrıntılı açıklayacak olursak;
‘’Şema Terapi, değiştirilmesi zor çocukluk ve ergenlik döneminde belirgin kökenleri bulunan psikolojik rahatsızlıklar (Borderline Kişilik Bozukluğu) için tasarlanmış bilişsel, davranışçı, kişiler arası ve yaşantısal teknikleri birleştiren, bütünleştirici bir teori ve terapi yaklaşımıdır.’’
Yıllardan beri süregelen her çağın hastalığı olan depresyon, şu an ki yaşantılarımızda da yakamıza yapışmış bulunmakta. Nedenini sorguladığımızda maalesef ki birçok madde sıralayabiliyoruz. Psikiyatr ve psikologların bu hastalığın çözümü için uzun yıllardan beri kullandığı terapi yöntemi Bilişsel Davranışçı Terapi olmuştur. Günümüzde en çok kullanılan ve sonuç alınan terapi yöntemi olması bakımıyla çok fazla tercih edildi. Bunun yanında artık şema terapide işlev görmeye başladı ve bilişsel, davranışçı, yaşantısal ve psikodinamik unsurları içinde bulunduran bir terapi modeli olarak karşımıza çıktı. Bu modele göre psikopatolojinin temel kaynağı, erken dönem uyumsuz şemalar olarak görülmektedir. Erken dönem uyumsuz şemalar; bireyin bebeklik ve çocukluk dönemlerinde yaşadığı olumsuz deneyimlerin sonucunda oluşturduğu, bireyin kendisi hakkında yargılarını belirlediği ve sürekliliğini oluşturduğu temel inançlardır. Bu uyumsuz şemaların oluşumunda; çocuğun duygusal anlamda ihtiyaçlarının karşılanmaması ve sağlıksız ebeveyn tutumları önemli rol oynamaktadır. 18 uyumsuz şema bulunmaktadır. Bunlar; terk edilme, güvensizlik, duygusal yoksunluk, kusurluluk, sosyal izolasyon, bağımlılık, dayanıksızlık, iç içelik, başarısızlık, haklılık, yetersiz öz-denetim, boyun eğicilik, kendini feda, onay arayıcılık, karamsarlık, duyguları bastırma, yüksek standartlar ve cezalandırıcılık olarak belirlenmiştir. Uyumsuz şemalar, hayatımızın ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde herhangi bir tetikleyici olmadığı takdirde gizli kalıp kendini göstermeyebilir. Fakat tetiklendiklerinde ise çok güçlü olumsuz duygulanımlar yaratabilmektedirler.
Şema modeli depresif bozuklukların oluşumunu üç boyutta açıklamaktadır. Birinci boyutta erken dönem olumsuz yaşam deneyimleri (ihmal, karşılanmayan ihtiyaçlar, ebeveynlik tarzları vb.) yer almaktadır. İkinci boyutta uyumsuz şemalar ve bu şemaları tetikleyen durumlar bulunmaktadır. Üçüncü boyut ise uyumsuz şemaların devamlılığını sağlayan işlevsiz baş etme mekanizmalarını ve kişiler arası unsurları kapsamaktadır (Renner ve ark. 2013). Yukarıda da belirtmiş olduğum 18 uyumsuz şemanın nasıl ve ne zaman ortaya çıktığını bu paragraftan da anlayabiliriz. Genel olarak her dönem, içerisinde bu uyumsuz şemaları barındırır. Barındırmaması içinse, bireyin bebekliğinden itibaren bütün koşullara uygun yetiştirilmesi, her ihtiyacının karşılanması -hangi şartlarda ne gerekliyse- ve ihmalin hayatlarında olmaması gerekir. Bu durumda oklar ebeveynleri gösteriyor. Bireylerin ergenliklerinde yahut genç yetişkinlik dönemlerinde ağır depresyon yaşamalarındaki nedenler arasında çoğunlukla geçirmiş oldukları dönemlerin ya eksik ya da hatalı tamamlanması bulunuyor. Bir örnekle tamamlarsak; birey çocukluk döneminde olumsuz yaşantılar sonucunda başarısızlık şemasını kendisine işliyor. Yetişkinlik dönemine geldiğinde bu şemayı tetikleyen (işten ayrılma, akademik başarısızlık, maddi sıkıntı yaşama vb.) olaylar yaşandığında birey depresif duyguları daha yoğun yaşamaya eğilimli hale geliyor. Yani birey, çocukluk döneminde yaşadığı hasarı içerisinde büyütüp sonrasında tekrardan ortaya çıkarmak üzere bekletiyor.
Uyumsuz şemalarla depresyon arasındaki ilişkileri inceleyen çalışmalar yürütülmüştür. Halvorsen ve arkadaşları (2009) tarafından yürütülen araştırmada depresyon tanısı alan bireyler tanı almayan bireylere oranla 12 uyumsuz şemada daha yüksek puanlar almışlardır. Benzer şekilde Shah ve Waller (2000) tarafından yapılan çalışmada 16, Cooper ve arkadaşları (2005) tarafından yapılan çalışmada 9 uyumsuz şemanın seviyesi depresyonda olan bireylerde daha yüksek bulunmuştur. Bu bilimsel sonuçlara bakarak uyumsuz şemalar ile depresyon arasında güçlü bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz.
Bu bilimsel sonuçların daha da artmaması, üzerine eklenmemesi için çocuklarınızın gelişimsel, fiziksel, duygusal bütün ihtiyaçlarını karşılamak ve ebeveynliğin vermiş olduğu bütün sorumlulukları layığıyla üstlenip yerine getirmek siz değerli anne ve babalara düşüyor. İyi bir ailede büyüyen çocuk geleceğe bırakılan en büyük ve en güzel mirastır.
Saygılarımla,
Buse AYDIN
Kaynakça:
Cooper MJ, Rose KS, Turner H (2005) Core beliefs and the presence or absence of eating disorder symptoms and depressive symptoms in adolescent girls. Int J Eat Disord, 38:60-64.
Halvorsen M, Wang CE, Richter J, Myrland I, Pedersen SK, Eisemann M et al. (2009) Early maladaptive schemas, temperament and character traits in clinically depressed and previously depressed subjects. Clin Psychol Psychother, 16:394-407
Shah R, Waller G (2000) Parental style and vulnerability to depression: the role of core beliefs. J Nerv Ment Dis, 188:19-25.