Pandemi nedeniyle hepimizin hayatına bir şekilde yerleşen uzaktan eğitim, beraberinde farklı soruları da getirdi. İlk başlarda ne yapacağız, nasıl yapacağız soruları yaygınken, son zamanlarda pandemiden sonra da uzaktan eğitime devam edecek miyiz sorularının arttığını gözlemliyoruz. Peki “uzaktan eğitim kalıcı olacak mı?”
Bu soruyu sormadan önce aslında sormamız gereken başka sorular bulunmakta:
- Pandemiden önce uzaktan eğitim yok muydu?
- Pandemiden önce kitap, TV ve internet gibi kaynaklar aracılığıyla eğitim yapılmıyor muydu?
Bu sorulara vereceğimiz yanıtlar pandemi öncesi olduğu gibi pandemi sonrasında da uzaktan eğitimin devam edeceğini gösteriyor. O zaman “Uzaktan eğitim kalıcı olacak mı?” sorusuyla aslında sorulmak istenen nedir? Zorunlu yüz yüze eğitimin yerini, tamamen zorunlu uzaktan eğitimin alacağı mı düşünülüyor? Bunun için uzaktan eğitim ve yüz yüze eğitim yoluyla nelerin yapılıp, nelerin yapılamayacağının iyi düşünülmesi gerekir.
Eğitime Erişim
Uzaktan eğitim, yüz yüze eğitime zaman ve mekan olarak erişim sorunu yaşayan bireyler için bu engelleri ortadan kaldırıyor. Ancak internet erişimi ve gerekli araçlara sahip olmayanlar için yüz yüze eğitim yerine tamamen uzaktan eğitim yapılması eğitime erişimi engelliyor. TÜİK (2020) verilerine göre:
Genişbant ile İnternete erişim sağlayan hanelerin oranı 2020 yılında %89,9 oldu. Buna göre hanelerin %50,8’i sabit genişbant bağlantı (ADSL, kablolu İnternet, fiber vb.) ile İnternete erişim sağlarken %86,9’u mobil genişbant bağlantı ile İnternete erişim sağladı.
Bu verilerden hanelerin %13,1’inden internete hiç erişim sağlanamadığı ve hanelerin %36,1’inin internete erişiminin sınırlı olduğu (mobil bağlantı hızı, kota sorunları vs.) anlaşılıyor. Bununla birlikte hanelerin sadece %50,8’inin internete verimli bir şekilde bağlanabildiği görülüyor. Hanelerin bir kısmının ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim seviyelerinde eğitimle ilgili olmadığını düşünsek bile internet üzerinden eğitime erişimi olmayan bireylerin varlığı uzaktan eğitime erişimin tam olmadığını göstermektedir.
Uzaktan eğitim, eğer maddi imkanlarımız da bulunuyorsa, zamandan ve mekandan bağımsız olarak istediğimiz yerden, istediğimiz zaman, istediğimiz eğitime erişimimizi sağlıyor. Bu nedenle zaman ve mekan konusunda sorun yaşayanlara fırsat sunduğunu belirtebiliriz. Ancak sosyoekonomik durumu iyi olmayan bireylerin aynı fırsatlardan faydalanabildiğini söylemek mümkün değil. İnternete erişimi olan bireylerin bile bağlantı hızı ve mobil internet kotası nedeniyle yaşadığı sorunları hepimiz gözlemleyebiliyoruz. Bu nedenle uzaktan eğitimin tek başına eğitime erişimi sağlama noktasından uzakta olduğunu söyleyebiliriz.
Eğitimde Etkileşim
Yüz yüze eğitimde olduğu gibi uzaktan eğitimde de etkileşim sağlanabiliyor. Ancak bunun önünde büyük engeller var. Özellikle uygulamalı derslerde öğrencilerin yaptıkları uygulamaları bire bir görebiliyoruz, anında dönüt verebiliyoruz. Ancak uzaktan eğitimde bu olmuyor, öğrenci soru sormadığı sürece uygulama ile ilgili öğrencilerin yaşadığı sorunların farkına varamıyoruz. Öğrenciler, kendilerine göre ciddi bir problemle karşılaşmadıkça ekran paylaşımı, görüntü ve ses paylaşımı yapmıyorlar. Düzenli ödev ve proje yoluyla bu sorunu çözmeye çalıştığımızda da karşımıza başka sorunlar (Öğrencilerin ödevlerden bıkması, zamanlama, sürekli dönüt verme, ancak dönütlerin dikkate alınmaması vb.) çıkıyor.
Öğrenen merkezli eğitimden bahsediyorsak normalde öğrencilerin yorumları, soruları ve öğrenci-öğrenci, öğrenci-öğretmen, öğrenci-içerik etkileşimleriyle dersin ilerlemesi gerekiyor. Ancak belirttiğim nedenlerle çoğu zaman bu etkileşim öğrenci-içerikle sınırlı kalıyor, öğrenci öğretmeni sadece dinliyor, karşılıklı bir etkileşim pek olmuyor. Sınıf içerisinde öğrencinin konuyu kavrayıp, kavramadığını anlamak daha kolay. Öğrenciler daha çok soru soruyor, birisine verilen yanıt hepsinin öğrenmesini sağlıyor. Soru sormasalar bile öğretmen, öğrencilerin anlayıp, anlamadığının farkına varabildiği için açıklama yapabiliyor.
Uzaktan eğitimde ise çoğunluk dersi dinlediğini ve konuyu anladığını söylüyor. Bir kısmı sorularını bire bir iletmeyi tercih ediyor. Farklı öğrencilerden benzer sorulara öğretmen tarafından ayrı ayrı yanıt verildiği oluyor. Olumlu tarafı ise öğrenci kendiliğinden araştırmaya yöneliyor. Bir sorusu varsa aklına geldiği gibi sormak yerine yanıtını önce kendisi buluyor. Ancak sorusunu ve yanıtını arkadaşlarıyla paylaşmadığı durumlar, sosyal öğrenmenin önünde büyük bir engel oluşturuyor.
Sonuç olarak eğitime erişim ve eğitimde etkileşimin sağlanması yönünden uzaktan eğitime baktığımızda bu haliyle uzaktan eğitimin tek başına eğitim ihtiyacımızı karşılamaktan uzak olduğunu söyleyebiliriz. Bu koşullarda uzaktan eğitimden tamamen uzaklaşmak da doğru değil. Fırsatları Arttırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketiyle herkesin bir şekilde eğitimin uzaktan olan sürecine erişimini sağlayabiliriz. Uzaktan eğitimin sağladığı avantajlardan faydalanılması ve yüz yüze eğitim süreçlerinin çevrimiçi eğitimle harmanlanmasıyla daha çok verim elde edebiliriz.