Kuşaklar arasındaki farklılıklar günümüzün en çok tartışılan konuları arasındadır. Dünya genelinde X, Y ve Z kuşakları en genç kuşaklar olarak bilinmekle birlikte 2000’li yılların başından günümüze kadar gelen dönemin hızlı gelişim ve değişim gösteren “Kristal” ya da “İndigo” çocukları olarak bilinen “Z” Kuşağı, bu üç kuşak içinde belirgin farklılıkları ile öne çıkmaktadır.
Yaptıkları her işi “görev bilinci” yerine “eğlenerek öğrenme” aracı olarak gören bu nesil için “oyun” vazgeçilmez unsurlardan biridir. Zamanlarının büyük çoğunluğunu sosyal mecrada geçiren bu nesil teknolojiyi sınırları kaldıran ve onlara yeni kültürler tanımaya fırsat veren doğal yaşamlarının bir parçası olarak tanımlamaktadır. Gelenekselleşmiş her türlü sistemin parçası olmayı reddeden, sorgulama yetileri üst düzeyde olan bu nesil önceki nesiller tarafından karmaşık, bilinmezliklerle dolu, anlaşılması ve yönetilmesi zor bir kitle olarak nitelendirilmektedir.
Milenyum çağında bilginin akış hızına kolaylıkla adapte olabilen, adeta “teknolojinin içine doğmuş” bu neslin kendinden emin duruşu, rekabetçi tutumları ve kendilerine haz iç disiplinleri aile ve sosyal çevrelerine uyum sürecini zorlaştırabilmektedir. Mekanikleşmenin ilk belirtilerinin somut olarak gözlemlendiği “Z Kuşağı” bireyleri “otorite” kavramını ciddi şekilde sorgulamakta ve kendi mantık süzgeçlerinden geçiremedikleri her türlü kurala karşı direnişlerini rahatlıkla gösterebilmektedir. Zekaları, yetenekleri ve sonsuz hayal güçleri ile toplumun aydınlık yüzü olurken; “sosyalleşme” ve “doğa ile iç içe olma” yetilerini teknolojiye kurban etmiş bu nesil diğer nesillerin bireyleri için yalnız, mutsuz, gergin, tatminsiz ve asi bir profil çizmektedir. Kendilerine sosyal platformlarda çeşitli kimlik ve roller bulabilen bu neslin bireyleri, aidiyet ve duygusal bağlar ile beslenmiş, olgusallıktan uzak davranışlar sergileyen X ve Y kuşağı ebeveynlerinde “yetersizlik” hissi oluşturabilmekte ve üstesinden gelinmesi zor iletişim problemlerine sebep olabilmektedir.
Üst düzeyde hızlı ve analitik düşünme yetilerine sahip, aynı anda farklı alanlarda çalışabilen bu neslin bireyleri bu yeteneklerini bireysellikten ekip çalışmasına aktarma konusunda zorluklar yaşamaktadır. Çabuk öğrenip çabuk unutan, bilgilerini kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya geçirme ihtiyaçları olmayan ancak doğuştan gelen yüksek özgüvenleri farklılıklarının bilincinde olan ebeveynler tarafından beslenen “Z Kuşağı” çaba, sabır, özveri gibi kavramlardan uzak değişken ve bağımsız yaşam tarzlarını benimsemektedir. Önceliklerinin önemsenmediği veya bireysel kararlarına saygı duyulmadığını düşünen bir Z kuşağı bireyi değer görmediğini ve kendisine yeterince kaliteli zaman ayrılmadığını hissederek çevresi ile iletişimini zayıflatıp içe dönük tavırlar sergileyebilir.
Bireysellikten uzak genel geçer kurallar, baskıcı tutumlar, kısıtlamalar ve cezalandırma yerine bu kuşağın özelliklerine uyum sağlayan ve hoşgörülü bir yaklaşım “Z Kuşağı” bireylerinin potansiyellerini üst düzeyde ortaya koymalarını sağlayacaktır. İster ebeveyn ister eğitimci olsun “Z Kuşağı” ile iç içe olan tüm bireylerin bu nesle özerklik tanıyan, yenilikçi ve girişimci ruhlarını besleyen ve onları motive eden bir tutum sergilemeleri gerekmektedir. Keskin çizgilerle belirlenmiş ve içselleştirilmemiş görevler yerine toplumun gelişmesinde ve iyileştirilmesinde sorumluluk almalarını sağlamak, faaliyet gösterecekleri her alanda teknolojiyi etkin şekilde kullanmalarına izin vermek, bilgiye aç ruhlarını beslemek, farklı alanlarda deneyimler elde etmelerini desteklemek, ezber bilgiden öte araştırmaya ve yaparak yaşayarak öğrenmelerine fırsat vermek, bireysel farklılık ve ihtiyaçlarına saygı duymak ve en önemlisi onlara başarının parçası olacakları hissini vermek, sınırlandırılmaktan hoşlanmayan bu neslin eğitiminde son derece önemlidir. “Z Kuşağı” mevcut sisteme uyum sağlamaktan öte mevcut sisteme anlam ve değer kazandırma isteği içindedir. Bu isteği destekleyici tutumlar sergilemek oluşabilecek tüm iletişim problemlerini ve nesil farkı sorunu ortadan kaldıracaktır.
Şeffaflık, ifade özgürlüğü, fırsat eşitliği, takdir edilme, inisiyatif kullanma gibi kavramları hayatının merkezine oturtmuş olan “Z Kuşağı” için ilham veren ve etkin dinleme becerisine sahip ebeveyn ve eğitimciler temel ihtiyaçlardandır. Tüketim toplumunu destekleme eğilimi gösteren bu neslin anlam arayışları ve duyarlılıklarını topluma faydalı hale dönüştürmek ve onlara bu alanlarda rehberlik etmek ebeveyn ve eğitimcilerin başlıca sorumluluğu olmalıdır. Globalleşen dünyada sürekli değişim ve yenilik arayan bu neslin isteklerini anlamak ve ihtiyaçlarını karşılamak elbette kolay değildir ancak ezber bozan bu nesli doğru anlamak ve doğru yönlendirmek içinde bulunduğumuz değişim ve dönüşüm sürecine çok önemli katkılar sağlayacaktır.