Zorlayıcı kontrol diye bir kavram var, yani zorla kontrol altında tutmaya çalışmak.
Bakıldığında daha çok aile içi eşler arası ve ailenin çocuklar üzerinde baskısı şeklinde literatüre geçse de sosyal hayatta, iş hayatında ve her türlü yakın ilişkide örneklerini sıkça görmek mümkün aslında.
Korkuya dayalı, sürekli baskı ve ağır otoriter davranışın stratejik bir şekli olarak görülüyor zorlayıcı kontrol. Psikolojik manipülasyonun bir üst versiyonu gibi.
Bir insanın hayatını cehenneme çevirebilecek aşırı güç kullanımı olarak da tanımlanıyor. Amerikalı Evanstark tarafından ortaya atılmış bir kavram olan Coercive Control, güçlü olan kişinin güçsüz ya da zayıf gördüğü kişiye, onun hayatı üzerinde egemenlik kurmaya yönelik uyguladığı, koruma ve kollama davranışı altında yapılan bir istismar biçimi…
Duygusal ve psikolojik şiddet, zorlayarak ikna, çevresel izolasyon, yıldırma vb bu kapsamın içinde…
Zorlayıcı kontrol, birinin korku yoluyla başka bir kişi üzerinde güç kullanmasını sağlayan bir davranış kalıbıdır.
Aile içindeki duruma bakıldığında özellikle bizim gibi erkek egemen toplumlarda kadını daha çok baskılamak için çok sık kullanılan bir yöntem. Hele ki ekonomik gücü de yoksa erkeğin özellikle kadına ekonomik kısıtlamalar getirerek veya sosyal çevre ile iletişim kanallarını keserek; ailesinden, arkadaşlarından ve akrabalarından izole ederek, sürekli kontrol altına tutmaya çalışması durumu. Nereye gideceğine, ne giyeceğine, ne göreceğine, gündelik etkinliklerde neler yapacağına varıncaya kadar müdahale etmesi zorlayıcı davranış olarak görülüyor.
Yine ailelerin çocuklar üzerinde de aşırı müdahalesi, hareket alanını sınırlayarak gün içindeki eylemlerine varıncaya kadar getirilen kısıtlamalarda hep birer zorlayıcı davranış örnekleridir.
Cinsiyet olarak kadınlar ve kız çocukları bu durumdan maalesef çok daha fazla etkileniyor.
Yine kadına yönelik zorlayıcı davranışlara bakıldığında; sosyal çevreyle hatta ailesiyle sadece kendisi izin verdiği ölçüde iletişim kurmasını ve görüşmesini istemek, yakın çevreyle temasa izin vermemek böylece ihtiyaç halinde gelebilecek destekleri engellemek, aile ile görüşmelerde asla yalnız bırakmamak ve sürekli müdahale etmek gibi birçok kısıtlayıcı örnek söylenebilir. Telefon görüşmelerine kadar her şeyden haberdar olmak, kontrol altına tutmak için sürekli denetmek ve özgürlük alanlarını kısıtlamak, kameradan izler gibi her davranışın izlendiği paronayası oluşturmak zorlayıcı davranış sonucudur.
Zorlayıcı davranış gösteren kişi aslında karşısındaki kişinin özgürlüğünü ve özerkliğini reddederek, onun fikirleri küçümseyerek, değersiz olduğuna inandırarak, ezerek ve ayrıca onu ezik bir kişilik olduğuna ikna etmeye çalışarak kendisine bağımlı insan tipi yaratmaya çalışır. Bir yandan duygusal ve sözel şiddetle baskı altında tutarken diğer yandan bunu asla kabul etmeyerek ve karşı tarafın iyiliği için bunu yaptıklarını savunmaları elzemdir. Kendilerine bağımlı hale getirme sürecinde “ben erkeğim sen kadınsın kadınlar şunları şunları yapamaz” gibi kısıtlamalarla çeşitli rollere zorlaması, annesin, ev hanımısın, ev işi-temizlik-yemek-çocuk bakımı vs tüm işleri cinsiyetçi roller altında zorunlu tutması ve hatta bu işlerde sürekli başarısız ve yetersiz olduğunu vurgulayarak aşağılaması değersizlik hissinin daha da fazla pekiştirmektedir. Daha da ileri boyutta bedenine ve sağlığına yönelik müdahaleler, fiziksel görüntüsüyle alay etme -şişmansız çirkinsin- ne kadar yediğinden, uyuduğuna veya banyoda geçirdiği zamana kadar kontrol ederek her davranışında suçlu hissettirmeye kadar varabilmektedir. Bunun sonucunda fiziksel ve zihinsel sağlığını kaybetmesiyle sorunlarla başa çıkma becerisini yitirmesine neden olurken yine beceriksizle suçlamaktadır. Sonuçta değersizlik hissiyle ayrılamayan, bağımlı hale gelen, şiddete ve tehditlere de ses çıkaramayan güçsüz ve zayıf, kendi hafızasında bile çelişkiler yaşayan insanlar ortaya çıkmaktadır.
Zorlayıcı kontrol, rehineye benzer bir şekilde, hapseden çok sinsi bir istismar şeklidir. Bunu yapan, kişinin özerkliğini, eşitliğini, özgürlüğünü, sosyal desteklerini ve haysiyetini, karar verme kapasitesini ve istismara karşı direnişi engelleyecek şekilde yavaş yavaş ilerler.
Bu tür psikolojik manipülasyonları yaparken sürekli kafa karışıklığı yaratarak yani bir taraftan da iyi görünür ki suçlandığında açık kapı bırakabilsin hatta mağdurlar bile “ama bana zarar vermek itemiyor ki” düşüncesine bile kapılabilirler.
Bazen zorlayıcı kontrol fiziksel istismara dahi dönüşebilir. Tüm bunların sonucunda uzun vadede psikolojik travmaya neden olan, travma sonrası stres bozukluğu ve depresyon gibi olumsuz ruh sağlığı sonuçlarıyla baş etmeye çalışan mutsuz aile ilişkileri tabloları ortaya çıkar.
Her ne kadar kadınlar bu konuda daha çok mağdur görünse de, kadınlarda da erkekler kadar kontrol edici ve zorlayıcı davranış yoğundur. Yani kadınların da erkekler üzerinde aynı zorlayıcı davranışları gösterdiğini görmek ve gözlemek mümkündür.
Zorlayıcı kontrol çoğunlukla yavaş başlar. Suda ısınan kurbağa misali bir süre sonra ne kadar artsa da farketmek bile güçleşebilir ve normalleşebilir.
Aile içi ilişkilerle birlikte yakın ilişkilerde ve bazen de iş ilişkilerinde bile zorlayıcı davranışları görmek mümkündür. İş verenlerin çalışanlar üzerinde uyguladığı veya yöneticilerin alt çalışma pozisyonundaki kişilere uyguladığı birçok zorlayıcı davranıştan söz edilebilir. Ekonomik olarak o işe bağımlı hale getirmek, bir takım tehditlerle itaat etmesini sağlamak, potansiyelinden faydalanırken yetersizlik algısıyla değersizlik hissine neden olmak, ağır eleştiriler, suçlayıcı davranışlar..vs bir çok örnek sıralanabilir…
Peki ne yapmak lazım:
Öncelikle farkındalık gerekiyor ne kadar süistimal ediliyorum diye…
Bunun bir tür istismar olduğunu bilmek gerekiyor ayrıca.
Korku, bağımlılık ve tuzağa düşmüşlük hissinin arada bir yoklanması lazım..
Ve en başında hayır diyebilme becerisi çok önemli…
Özerk alana saygıyı korumak ve asla bozmamak…
Kişisel sınır dediğimiz noktada kişisel eşyadan, benlik saygısına , arkadaşlıktan, aile hayatına ve iş yapma kapasitesine kadar koşulsuz saygı duymak ve istemek lazım..
Ayrıca duygusal olarak başa çıkma becerisi, güçlü sosyal çevre ve ilişkiler…
İnsan insana zorlayıcı olurken insan insana onarıcı oluyor bir taraftan da…
Onarıcı tarafların çok olması dileğiyle…
Nermin Elmas