Bir İlham Perisi, Doğa.
Muhteşem işleyişiyle doğa eskiden beri insanların kurduğu yapay sistemlere ilham olmaya, olası aksaklıklarda çözüm yolu sunmaya devam ediyor. İnovasyonla doğanın yolu bir noktada birbiriyle kesişiyor.
Bugün hayatımıza tamamen yerleşen İnovasyon, yaşamlarımızın konforunu arttırdığı için çok değer görmekte. Yeni gelişen teknolojik ürünler, en sıra dışı hizmetlerle gündeme gelen inovasyon, dünyada güçlü bir rekabet rüzgârı estiriyor. Ancak inovasyonun güçlü ve sürdürülebilir olması için farklı ve yaratıcı fikirlere devamlı olarak ihtiyaç varken bu fikirlere ulaşmak ise her zaman o kadar kolay olmayabiliyor. Bu arayışa yanıt bulma arayışıyla bilim insanları, mühendisler ve mimarlar gözünü doğaya çevirince çarpıcı keşifler ve bağlantılarla karşılaştılar.
Yüzyıllardır kusursuz şekilde işleyen düzeniyle doğanın bizim bugün yeni keşfettiğimiz birçok şeyi zaten kullandığını, Uzun zamandır çözümünü aradığımız sorunu da çoktan çözdüğünü görmek büyüleyici. İşte kimi zaman tesadüfen kimi zaman da uzun araştırmalarla doğanın bu mucizeleri ilham olarak yaşamımıza bir şekilde taşınıyor.
Bu gün artık doğanın sahip olduğu zenginlikleri ve sırları inceleyen bir bilim dalı var.
Adı da Biyomimikri. Biyo-yaşam ve mimikri –benzetim şeklinde iki kelimeden oluşan bu isme belki aşina olanlarınız vardır. Ancak henüz yaygın bir kullanımı olmayan Biyomimikri; insanların doğadan ilham alarak ya da taklit ederek yeni ürünler, tasarımlar, sistemler üretmesi. Sizin de farkına vardığınız gibi bu yeni bir durum değil aksine insanlık tarihi kadar eski. Zamanında birçok dahi beyin karşılaştıkları güçlükler için doğadan ilham almışlar. Doğadan aldıkları ilhamı tasarımlarda buluşlarda kullanılmış. Aslına sadece yeni olan Biyomimikri konusunda makale, kitap yazılması ve hatta eğitimlere başlanmasıdır.
Biyomimikri’ye çok eskilerden örnek vermek gerekirse Leonardo da Vinci ve Wright Kardeşlerden bahsedebiliriz. Leonardo da Vinci nin kuşların nasıl uçtuklarını inceleyerek geliştirdiği ürüne Wright Kardeşler motor takarak bugün kullandığımız uçakların atasını yapmışlar. Uçakların rahat bir kalkış yapmaları için kuşların aerodinamik hareketleri ve kanatları taklit edilmektedir. Günümüzde İleri teknolojide üretilen uçaklara bakıldığında bile ürettiğimiz uçaklar son derece karmaşık hareket kontrolü olan kuşların yanında basit birer taklit olarak kalmaktadır.
Daha farklı bir örnek, bir balıkçıl olan yalıçapkını kuşundan. Küçük ama gayet hızlı ve etkili bir avcı olan bu kuş hızlı trene ilham olmuş. Japon JR West firmasının geliştirdiği dünyanın en hızlı giden yolcu treninin tünellerden çıkarken çok fazla ses çıkarması sorununa yalıçapkını kuşunu inceleyerek farklı bir çözüm buldular. Yalıçapkını kuşu suya dalış yaparken tıpkı trenin tünele girdiği zaman hava direnci nedeniyle ani değişiklikler yaşamasına benzer değişiklikler yaşar. Trenin burnu, ön farlar da dâhil olmak üzere tıpatıp yalıçapkını kuşunun gagası taklit edilerek tasarlandı. Trenin bu tasarımdan sonra tünellerden çıkarken yaşanan ses patlamasının önüne geçilebildi ve %10 daha hızlı gitmeye başladı. Aynı zamanda %30 oranında hava basıncı azaldı ve elektrik kullanımı %15 azaldı. İşte bu doğayı örnek alarak yapılan mükemmel bir uyarlamadır. Mimari alanda da doğadan esinlenme oldukça yaygın. Binalar, binalarda kullanılan sistemlerden içinde yer alan eşyaların tasarımına kadar çok geniş bir yelpazede doğanın esintilerini görmek mümkün.