Çocuk belli bir yaşa gelince eğitimle ve okulla tanışır. Bu tanışma, çevre imkânlarına ve ailenin şartlarına göre bebeklikte kreş, üç yaşından sonra okulöncesi dönemi anaokulu veya yedi yaşında ilkokul olabilir. Anne-babanın ve her ailenin en kıymetli varlığı iken bir başkasının elinde ve farklı ortamda olmak çocuklar için önemli değişik bir durumdur. Ebeveynlerin çalışma durumuna göre belki tüm gün onlardan uzak kalacaktır. Gidilecek okul ailenin ekonomik durumuna göre özel okul da olabilir. Değilse Devlet okullarından birini, sınıfı veya öğretmeni seçme imkanı yoktur. Ailenin ikamet ettiği adresle devletin ilişkilendirdiği en yakın okula gidilecektir. Çocuğun ailede her türlü talebi ikiletilmeden karşılanırken eğitim ortamında artık bazı şeyleri ifade edip istemesi, beklemesi belki de gerçekleşmeyeceğini öğrenmesi gerekecektir. Her isteği yerine getirilmeyecek bazı kısıtlamalar kurallarla tanışacaktır. Hatta bazı taleplerini çekinecek ve dile getiremeyecektir.
Eğitim ortamları, devletin yetkili birimleri tarafından çocukların bulunduğu çağın gelişim durumları da dikkate alınarak belirlenen standartlara göre biz yetişkinler tarafından düzenlenmektedir. Aslında her şey hazırdır çocuklara çok fazla danışılmaz. Acaba çocuklara danışılsaydı ve çocuklar kendi eğitim ortamı olan okulları düzenleyebilseydiler nasıl bir okul isterlerdi. Mesela okul öncesi çağındaki her çocuk kreş ve anaokulunda öncelikle ailede gördüğü güleryüzü, tatlı dili ve sıcak bir yuva ortamını bekler. Yaşının gereği olarak türlü oyuncaklarla dolu ortamlarda oyun oynamak ve eğlenceli faaliyetlerle vakit geçirmek ister. Bu zaten her çocuğun hakkı ve ihtiyacıdır.
Çocukların dünyaya bakışı biz yetişkinlerden çok farklıdır. Onlar hayal kurarken ya da bir şeyin olmasını isterken kendilerini çok da sınırlamaz gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini hesap etmezler. İster evde anne-baba, ister okulda öğretmen veya yönetici olalım onların yaşına göre ihtiyaçlarını bilmemiz gerekir.
Ben çocuk olsam! Sabahın karanlığında uyanıp sıcak yuvamı terk etmek, kapı önünde servisi beklemek ve dakikalarca sokak aralarında dolaştıktan içim dışıma çıktıktan sonra uzakta bir okula gitmek istemezdim. Sabah annemle evde kahvaltımı yapıp, onun elini tutarak ve kaldırımda güle oynaya yürüyerek gidebileceğim okulumun, evimin olduğu mahallede, rengârenk boyanmış, çokta büyük olmayan, komşularımızın çocuklarıyla okuduğum, bahçesi, oyun parkı, ağaçlar ama bazıları meyve verenlerinden, çimleri, çiçekleri olan şirin bir yer olmasını isterdim. Okulda görev yapan herkesin güleryüzle hizmet verdiği, temiz, hijyenik ve güvenli bir okulum olsun. Koridorları geniş, havadar ve rengarenk resimlerle tablolarla süslense, bodrum katta olmayan sınıfımda engelli olan arkadaşlarımın rahat gelebilmesi için uygun rampa, asansör ona özel yapılmış tuvaleti olsun. Merdivenler birbirimize çarpmadan inip çıkacağımız kadar genişlikte ve birden çok olmalı. Okulumuzun duvarları boyumu aşmasın, üstü cezaevi gibi dikenli tellerle çevrilmesin. Sınıflarımız çok kalabalık olmasın ben parmak kaldırınca zil çalmasın bende bildiklerimi düşündüklerimi anlatabileyim.
Teneffüs zilinde hafiften güzel müzikler çocuk şarkıları çalsın. Teneffüs araları tuvalet ihtiyacımı karşılayacak, bir şeyler atıştıracak ve birkaç arkadaşımla oynayacak kadar olsun. Kantinde sağlığıma zararlı yiyecek ve içecekler satılmasın. Tüm arkadaşlarımın beslenme çantası dolu olsun. Öğlen yemeğimizi devlet babamız bize ücretsiz ikram etsin. Hiçbir arkadaşım ailesi harçlık veremiyor diye kendini kötü hissetmesin. Sağlıklı ve düzenli beslenelim ki milletimiz ve ülkemiz için sağlıklı bir toplum ve millet olarak geleceğe hazırlanalım.
Dayak, şiddet ne kelime! öğretmenim bize hakaret etmesin, sabırla bizi dinlesin. Evde ailemizle vakit geçireceğimiz oynayacağımız zamanız kalsın çok da ev ödevi vermesin. Benim sınıfta olduğumun fark edilmesini, güzel bir şey söylediğimde başımın okşanmasını ve güzel birkaç cümle söylenmesini beklerim. Hatalarım olduğunda bize sabırlı davranılsın cezalandırılmayalım. Sınıfta kimse benimle alay etmesin rahatlıkla düşüncelerimi söyleyebilmeliyim.
Okulumuzda müzik aletleri olsun içimizden geldiği gibi şarkılar söyleyelim. Hayallerimizi çizip boyayacağımız resim atölyemiz olsun. Deneyleri sadece kitaptaki resimlerde ve bilgisayar ekranlarında seyretmekle değil laboratuvarlarda uygulamalı yapabilelim. Yaşıma uygun beceri atölyelerimiz olsun işe yarar şeyler öğrenelim mutfakta yiyecek bir şeyler bile üretelim. Okulumuzda yeni kitapların bulunduğu şirin bir kütüphanemiz olsun. Çok amaçlı sahnesi olan salonumuz olsa haftada bir eğlenceli etkinlikler yapabilsek ne iyi olurdu. İzcilik ve fotoğrafçılık gibi ilginç kulüplerde biz de çeşitli çalışmalar yapalım. Bilgisayarı herkes kullanabilse ve İngilizce konuşabilmeyi öğrenebilsek. Sınıfımızda bir dolabımız olsa ağır sırt çantalarını annemize taşıtmasak olmaz mı?
Koşup top oynayacağımız bir sahamız veya küçükte olsa bir spor salonumuz olsun. Ama ben iyi koşamıyorum ve topa iyi vuramıyorum diye beden eğitimi dersinden düşük not almayayım ve elimde olmayan sebeplerle karnemden utanmayayım. Karne notlarım ve sınav başarılarım düşük olduğu için evimden uzaktaki liselere gitmek zorunda kalmayayım. Karnemi her eline alan önce soldaki derslerden kaç aldığıma değil aynı zamanda beni ben yapan huy ve davranışlarımın değerlendirildiği sağ tarafına da bakılsın.
Hep okulda olmayalım. Öğretmenlerimiz bizi sinemaya, tiyatroya, müzelere, hayvanat bahçesine, akvaryuma, tarihi mekanlara ve camilere, vapurla boğaz turuna, yüzme havuzuna, spor karşılaşmalarına getirsinler. Bazı günler ünlü insanlar, meslek sahipleri ve önemli kişiler de okulumuza uğrayıp bize hayat hikayelerini başarı öykülerini anlatsınlar.
Barış, sevgi, kardeşlik, birlik, beraberlik içinde güzel arkadaşlıkların kurulduğu bir ortamımız olsun isterim. Hatta öyle bir ortam olsun ki okuldan ayrılmak istemeyeyim ve hafta sonu hızla geçip okula gelmek için can atayım. Önlük yerine giydiğimiz okul forması güzel ama herkes istediği rahat edeceği kıyafeti giyebilse ve arkadaşlarım dahil hiç kimse kıyafetim için beni eleştirmese.
Çocuklara önem verdiğimizi onların fikirlerini dinlemek, ciddiye almak ve uygulamaya koymakla gösterebiliriz. Çocuklarımız için okullar yapıyorsak onlar okulların gerçek sahibi olmalıdır. En iyi okulları ve ortamları belki de uygulamaları onların fikir ve çözümleriyle geliştirebiliriz.
Çok mu uçtum, hayallerim çok mu fazlaydı, çok şey mi istedim. Gerçekten bunları istiyorum. Çok mu zor böyle bir okul yapmak. Okullarımız tasarlayan mimar ve mühendis büyüklerimiz projeleri çizip uygulamadan bizimle sohbet edebilir ve bilgisayarda okullarımızın nasıl olacağını bize gösterebilirler.
Bu çocukça ama haklı isteklere bir bütün olarak bakıldığında hepsinin de gerçekleşebilecek düzeyde olduğunu, hatta birçoğunun devlet okullarında karşılandığını, yakın geçmişle kıyaslandığında hayli mesafeler kat edildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Çocukların ruh, beden, zihin ve duygu dünyasına hitap eden etkili bir okulun onları mutlu ederek performanslarını artıracağını söyleyebiliriz. Bunun sadece çocuklar için değil okulda görev yapan öğretmen yönetici ve tüm çalışanlar için de geçerli olduğunu rahatlıkla iddia edebiliriz.