1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

Sessizleşen Sınıflar ve Katılım Krizi

Sessizleşen Sınıflar ve Katılım Krizi
0

Pandemiden bu yana eğitimde yaşanan en belirgin değişikliklerden biri, sınıf içi katılımın giderek azalması. Öğrenciler fiziksel olarak sınıfta olsa da, zihinsel olarak orada olmayabiliyor. Zil çalıyor, öğretmen dersine başlıyor, ama çoğu zaman gözlerde o bildik ışıltı yok. Bu, öğretmenler olarak her gün yüzleştiğimiz bir tablo: Artan kayıtsızlık, azalan merak, bitmeyen “ben bunu neden öğreniyorum ki?” sorusu… Eğitim sistemimizde derinleşen “katılım krizi”, görmezden gelinemeyecek kadar büyük bir soruna dönüşmüş durumda.

Katılım Eksikliği Yeni Normal mi Oldu?

Öğrencilerin derse aktif katılımı, öğrenmenin kalitesini doğrudan etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Ancak son yıllarda, birçok öğretmen öğrencilerin derste pasifleştiğinden, soru sormadığından, düşüncelerini paylaşmak istemediğinden ve grup çalışmalarına isteksiz yaklaştığından yakınıyor. Özellikle ilkokul ve ortaokul düzeyinde bile, çocukların “seyirci öğrenci” rolüne sıkıştığını gözlemliyoruz.

Peki, ne oldu da sınıflar sessizleşti? Bu sorunun tek bir cevabı yok. Pandemi sürecinde çevrim içi eğitim, öğrencilerde “dinleme” alışkanlığını pasif bir izleyiciliğe dönüştürdü. Tek yönlü akan bilgi, ekran karşısında hareketsiz geçirilen saatler, “sadece dinle yeter” anlayışı, katılım kültürünü zayıflattı. Şimdi sınıflara döndük, ama öğrencilerin bir kısmı hâlâ ekran başındaki gibi davranıyor: Cevap vermek yerine susmayı, düşünmek yerine bakmayı tercih ediyor.

Müfredat, Katılımı Boğuyor mu?

Bir diğer temel sorun ise müfredatın yoğunluğu ve biçimi. Türkiye’de eğitim sisteminde hâlâ ezbere ve sınav başarısına dayalı bir yaklaşım hakim. Öğretmenler, haftalık kazanımları yetiştirme telaşında; öğrenciler ise test çözüp geçmenin peşinde. Bu koşullar altında derinlemesine düşünmeye, tartışmaya, yaratıcılığa, sorgulamaya zaman kalmıyor. Oysa katılım tam da bu alanlarda gelişir: Öğrenci konuşarak, düşünerek, hata yaparak öğrenir. Ancak zaman baskısı içinde “sadece doğru cevap” beklenen bir sistem, öğrenciyi pasifleştirir.

Velilerin Rolü: Başarı mı, Merak mı?

Katılım krizinin bir boyutu da ailelerde gizli. Veliler çocuklarının başarısını genellikle sınav notlarıyla ölçüyor. Hâl böyle olunca, çocuklar da öğrenmeye bir keşif alanı olarak değil, bir “başarı yarışının” parçası olarak yaklaşıyor. Öğrenmenin duygusal boyutu, merakı ve anlam arayışı ikinci plana itiliyor. Bu da çocuklarda “nasıl sorarım, hata yaparsam ne olur” kaygısını doğuruyor. Öğrenme, bir güven ortamı ister. Ne yazık ki hem aile içi hem okul ortamında bu güvenin zedelendiği örnekler artıyor.

Çözüm Nerede? Katılımın Ekosistemini Kurmak

Peki çözüm nerede? Elbette bu sorunun kolay ve tek bir cevabı yok, ama bazı yönler çok açık:

  1. Katılımcı Sınıf Kültürü Oluşturmak: Öğrencilerin özgürce düşüncelerini ifade edebildiği, sorularına değer verildiği, hata yapmanın öğrenmenin doğal bir parçası olarak kabul edildiği bir sınıf ortamı oluşturmalıyız. Bu, öğretmenin sınıf yönetimi becerisiyle olduğu kadar, okulun genel iklimiyle de ilgilidir.
  2. Dersleri Hayatla Bağlantılı Hale Getirmek: Öğrencinin ilgisini çekmeyen, yaşamla bağ kurmayan konulara katılım göstermesi beklenemez. Eğitimde gerçek yaşam örnekleri, projeler, güncel olaylar ve öğrenci deneyimi üzerinden kurulan ders anlatımı, katılımı artırır.
  3. Merakı Teşvik Etmek: Sadece doğru cevabı değil, doğru soruyu sormayı da ödüllendirmeliyiz. Öğrencilere keşfetme özgürlüğü tanımak, öğrenmenin içsel motivasyonunu artırır.
  4. Dijital Araçları Etkileşimli Kullanmak: Teknoloji, öğrenciyi pasifleştirmek yerine aktif kılmak için de kullanılabilir. Dijital oylama sistemleri, işbirlikçi platformlar, interaktif uygulamalar sınıf içi etkileşimi destekleyebilir.
  5. Öğretmenlerin Güçlendirilmesi: Katılımı artırmak için önce öğretmenlerin motivasyonunu, donanımını ve yaratıcılığını desteklemeliyiz. Sürekli mesleki gelişim programları ve sınıf içi yenilikçi uygulamalar konusunda öğretmenlere alan açılmalıdır.
  6. Velilerle Katılım Odağında İletişim Kurmak: Velileri sadece sınav sonuçlarıyla değil, öğrencinin öğrenme sürecine katılımı konusunda da bilgilendirmeliyiz. “Bugün ne öğrendi?” yerine “Bugün neyi merak etti?” sorusunu birlikte yeniden gündeme almalıyız.

Katılım Sadece Bir Eğitim Meselesi Değildir

Katılım krizini yalnızca pedagojik bir sorun olarak görmemeliyiz. Bu kriz, aynı zamanda çocukların dünyayla kurduğu bağın niteliğini gösterir. Katılmayan çocuk, ilgisini yitirmiştir. Merak etmeyen genç, geleceğe güven duymuyordur. Sessizleşen sınıflar, aslında sesi duyulmayan bir neslin sinyallerini veriyor olabilir. Eğitimciler olarak bu sessizliği duymak, onun ardındaki nedenleri görmek ve bu sesi yeniden canlandırmak bizim sorumluluğumuzdur.

Sınıfları yeniden hayata açmak, katılımı yeniden inşa etmek için harekete geçmeliyiz. Çünkü öğrenme, sadece bilgi aktarmak değil; birlikte düşünmek, birlikte hayal kurmak ve birlikte yol almaktır. Bu yolculuk, ancak tüm ziller çaldığında ve herkes gerçekten orada olduğunda anlamlı hale gelir.

Facebook Yorumları

Zübeyde Arslan, 1982 yılında Muş, Türkiye'de doğmuş olup, ilkokul eğitimini Tekirdağ'da, ortaokul ve lise eğitimini ise Aydın'da tamamlamıştır. Atatürk Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü'nden mezun olduktan sonra, 20 yıldır Uzman Sınıf Öğretmeni olarak İstanbul'da görev yapmaktadır. Eğitimde mesleki gelişime büyük önem veren Zübeyde Arslan, kariyeri boyunca pek çok seminer ve eğitim programına katılarak bilgi ve becerilerini sürekli olarak geliştirmiştir. Yenilikçi öğretim yöntemlerini benimseyerek öğrencilerinin yalnızca akademik başarılarını artırmakla kalmayıp, aynı zamanda eleştirisel düşünme, problem çözme ve yaratıcılık gibi 21. yüzyıl becerilerini kazanmalarına da rehberlik etmektedir. Zübeyde Arslan'ın uzmanlık alanları arasında IB & PYP Uzman Sınıf Öğretmenliği, Üstün Zekalılar Eğitimi, Akıl ve Zeka Oyunları Eğitimi, Anlayarak Hızlı Okuma Eğitimi, Öğrenci Koçluğu ve Oyun Terapisi bulunmaktadır. Her öğrencinin bireysel ihtiyaçlarına uygun çözümler üretmeyi ve öğrenme süreçlerini daha verimli hale getirmeyi amaçlamaktadır. Eğitim alanındaki tecrübelerini ve birikimlerini paylaşmak amacıyla "21. Yüzyıl Sınıfı: Öğretmen, Veli İşbirliğinde Dönüşüm Rehberi" adlı kitabını kaleme almıştır. Ayrıca, "Eğitim Her Yerde" platformunda köşe yazıları yazarak eğitimciler ve velilere rehberlik etmektedir. Sosyal sorumluluk projelerine de aktif olarak katılan Arslan, Görme Engelli Öğrencilere Yönelik (GOP DKO) Gönüllü Öğretmenlik Projesi'nde yer alarak, özel gereksinimli öğrencilere eğitim süreçlerinde destek vermektedir. Yenilikçi eğitim anlayışı ve fark yaratan projeleriyle, öğrencilerinin akademik ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamaya devam etmektedir.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.