1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

Üniversite – Sanayi İşbirliğinin Önemi

Üniversite – Sanayi İşbirliğinin Önemi
0

Ülkemizin hedeflediği, 2023 yılında dünyanın ilk on büyük ekonomisi arasında yerini alması ve ihracatını beşyüz milyar dolara çıkarması için yapması gerekenlerin başında ar-ge ve inovasyona önem vermek gelmektedir. İnovasyon, yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün veya sürecin; yeni bir pazarlama yönteminin; ya da iş uygulamalarında, işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir örgütsel yöntemin uygulanmasıdır. İnovasyon, sadece yeni fikirler üretmek değil bunları hayata geçirmek ve ticarileştirmek demektir. Ar-ge ise bilgi dağarcığını artırmak amacıyla sistematik olarak sürdürülen yaratıcı çalışma ve bu bilginin yeni uygulamalar yaratmak için kullanılmasıdır (1).

Rekabetçiliğin en temel bileşeni, refah ve zenginliğe ulaşmanın yegâne yolu, üniversite ile sanayinin işbirliği yaparak ar-ge ve inovasyon çalışmalarında başarılı olmasıdır. Bu konuyla ilgili uluslar arası çeşitli endekslerde ülkemizin değişik başlıklar altında sıralaması iyi olmasa da; son yıllarda yapılan çalışmalar sonucu ihracat, büyüme hızı ve ekonomik politikalardaki rakamlarla aslında hızla iyiye gidişin olduğu görülmektedir. Türkiye 2003-2008 yılları arasında beş yıllık dönemde OECD ülkeleri içinde Ar-ge personelini en hızlı artıran 5. Ülke ve araştırmacı sayısını en hızlı artıran 4. ülke olmuştur. (a.g.k-s.125)

İhraç ettiğimiz malların daha çok düşük ve orta dereceli teknolojiye dayalı olması gelirlerin de az olması sonucunu doğurmaktadır. Ülkemizdeki genç nüfusu bir fırsat bilerek, geleceğe uzun vadeli bakışla eğitim ve istihdam ilişkisi yanında inovatif düşünebilen gençler yetiştirmeliyiz. Geleceğin en önemli konuları olacağı çokça konuşulan temiz ve güvenli gıda üretimi ve su kaynakları, yenilenebilir enerji sistemleri, sosyal yaşam ve destek sistemlerinde farklılaşarak küresel pazarda müşteri taleplerini karşılamaya hazır olmalıyız.
Deprem kuşağındaki ülkemizin güvenli konutlara kavuşması için başlatılan en ciddi proje; kentsel dönüşümün, çok sayıda sektörün ve ticaretin yanında aynı zamanda her kademede mesleki eğitime yeni bir ivme kazandırması beklenmektedir.

Düne kadar düşük kaliteli ürünleri kopya ve taklitçilikle üreten Uzakdoğu ve Asya ülkeleri bugün dünyada rekabet edebilir markalar üretmiş ve her geçen gün pazar paylarını arttırmaktadır.

Teknopark kavramıyla son on yılda tanışan ülkemizin çıkan yasayla; teknoloji geliştirme bölgeleri kurulması, ihracata yönelik teknolojik bilgi üretimi, üretim modellerinde yenilik, ürün kalite, standart ve verimliliğini artırma, maliyetleri azaltma, bilgi ticarileştirme, girişimciliği destekleme, KOBİ’ lerin yeni ve yüksek teknolojiyle tanıştırılması, yatırım fırsatları sağlama gibi çalışmalar amaçlanmaktadır. Yine üniversiteler yapılan icatlara patent alma konusunda akademisyenlere destek olmasına, araştırmaya dayalı şirket kurmasına, patent ve lisanslar alabilmesine öncülük yapabilmektedir.

İnovasyon alanındaki çalışmaların sonuçları ancak yirmi yıla varan uzun süreleri bulmaktadır. Ancak bu durum bir yılgınlığa sebep olmamalı sanayi, üniversite, milli eğitim, özel ve kamu sektörü el ele vermeli ve seferberlik tarzı çalışma sergilenmelidir.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından düzenlenen Türkiye İnovasyon Haftası etkinliklerinde; yüzlerce proje, ARGE merkezleri, üniversiteler, milli eğitim alanında yenilikçilik projelerine yer verilmektedir. Proje sahipleri, üniversite öğrencileri, teknokent çalışanları, bilim ve teknoloji merkezi faaliyetleri, yurt içi ve dışından çok değişik alanlarda katılımcılar, KOSGEB, İstanbul Kalkınma Ajansı, TÜBİTAK gibi kurum ve kuruluşların stantlarını gezerek ve yerli-yabancı konuşmacının sunumları, eş zamanlı eğitim ve workshoplar, kariyer saati faaliyetleriyle bugüne kadar onbinlerce insana farkındalık kazandırılmıştır.

TİM Başkanını, koordinasyon toplantısında bu yıl için yapacaklarını dinleyince ülkem adına ümitlerim bir kez daha arttı. Özel sektörün elini taşın altına soktuğunu ve uzun dönemli bir bakışla ortaokuldan başlayarak yetenekli öğrencileri belirleyerek gelişimlerine yatırım yapmayı planladıklarını şimdiden müjdelemek isterim.

(1) Küresel Rekabet İçin Ar-ge ve İnovasyon – Stratejik Dönüşüm Önerisi, Araştırma Raporları, Müsiad, Mart-2012, İstanbul, s.55

Facebook Yorumları

Erol DEMİR 1967 yılında Gölcük’te doğdu. Piyale Paşa İlkokulu, Gölcük İmam Hatip Ortaokulu, Gölcük Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Üniversitesi Bilecik Meslek Yüksekokulu Elektronik programını ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İşletme Yöneticiliği alanında yüksek lisansı “Eğitim Yöneticilerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri” konusunda tezini tamamlamıştır. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesinde işletme alanında doktora öğrencisidir. 1990 yılında Türkkablo fabrikasında kalite kontrol teknisyeni olarak çalıştı. Öğretmenlik hayatına 1991 yılında Hakkari’de başladı. 1994 yılında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi’ne elektronik öğretmeni olarak atandı. 1995 yılında müdür yardımcısı oldu. 2000 şubat ayında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü oldu. 2003 yılında Gölcük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak çalışmaya başladı. Aralık–2007 ile Haziran-2016 arası İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube müdürü olarak çalıştı. Temmuz – 2016 Bakırköy İlçe MEM, Temmuz-2022 İstanbul İl MEM, Ekim-2023 Küçükçekmece İlçe MEM Şube Müdürü olarak görevine devam etmektedir. Evli ve 3 çocuk sahibidir.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.