Milli Eğitim Şurasının yapıldığı ve bazı tavsiye kararlarının alındığı şu günlerde “eğitimde Montessori felsefesi” olarak adlandırılan yaklaşıma dikkat çekmeye çalışacağım. Montessori, İtalya’nın ilk kadın doktoru Pedagog Maria Montessori tarafından oluşturulmuş bir eğitim sistemidir. Bu sistem bireyin ihtiyaçlarını anlama ve ona uygun bir programlamaya ve sistematiğe dayanmaktadır. Kabiliyet ve ilgi alanlarını merkeze alarak, her bireyin farklı öğrenme hızında olduğunu kabul eder ve buna uygun bir eğitim süreci kurgular. Sonucunda bireylerin kendi kendilerine yetebilmelerini ve içlerinde var olan potansiyel karakterlerinin oluşmasını, ayrıca yeteneklerini fark etmesini sağlar ve geliştirmesine odaklanır.
Maria Montessori ilk olarak 1900’lerin başında zekâ engelli çocuklar ile çalışmaları sonucunda bu felsefenin çalışmalarına başlamıştır. Daha sonra ise bu metodu tüm çocukların eğitiminde uygulamaya karar vermiştir. İlk Çocuk Evi’ni açarak tüm çocuklar için bu eğitim metodunu uygulamaya başlamıştır. Sadece teori geliştirmemiş, geliştirdiği bu teoriyi uygulamıştır. Günümüzde de farklı ülkelerdeki birçok eğitim kurumunda uygulanmaktadır.
Dr. Maria Montessori “ Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan 6 yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu bir insanın zekâsının oluştuğu dönemdir. Sadece zekâsı değil, çocuğun bütün mümkün becerileri bu dönemde oluşur. Hiçbir yaşta çocuk, zekice bir yardıma, bu dönemde olduğu kadar ihtiyaç duymaz.” Cümlesiyle 0-6 yaş aralığı hassasiyeti ile bireyin kendine yetebilmesi, taşıdığı potansiyel kişi olabilmesi konusuna dikkat çekmektedir. Montessori yaklaşımı; bireylerin soru soran ve bu sorulara cevap arayan bireyler olarak yetişmesini amaçlar. Montessori yaklaşışımın özü, ”üreten, çevreye ve insanlara saygılı, mutlu insan yetiştirmektir.
Bu eğitim sürecinde öğrencinin sorgulaması, merak etmesi desteklenir ve bu duyguları geliştirilmeye güçlendirilmeye çalışılır. Kendi sorumluluğunu alan, kararlarını verebilen ve kendine güvenen bireyler yetiştirmek önemsenir. Türk kültürüne de bir açıdan aykırı olmayan bu metot çocuğun kendini yönetebilmesini destekler. Çocuklara her konuda özgürlük değil, sınırlar dâhilinde özgürlük alanı ile bireysel hareket alanı açılır. Mesela bir uygulamada “istediği oyuncakla oynama kararını verebilen çocuklar, sonrasında materyallerini de toplama ve aldığı yere yerleştirme konusunda sorumluluk almalıdır Amaçlanarak yapılan uygulama ile ne hedefleniyorsa bellidir ve o hedefe ulaşılması esastır.
Son Söz;
Montessori felsefesi incelendiğinde günümüz eğitim ihtiyaçları ile birebir örtüştüğünü görebiliriz.1900’lerin başında düşünülen, kurgulanan ve geliştirilen bu sistem ya da yaklaşım rahatlıkla günümüzde de yaygın olarak uygulanabilir.21.YY eğitim anlayışı ve 21.YY insan özellikleri bakımından da Montessori eğitim yaklaşımı oldukça güçlü vurguları olan ve 21.YY eğitim politikalarında geniş yer kaplaması gereken bir eğitim sistematiği. Eğer bu anlayış geniş yer kaplayacaksa sistem içerisinde; eğitim binaları, öğretmen özelliği ve anlayışı, öğretmen yetiştirme politikası, müfredat gibi neredeyse her başlık gözden geçirilmelidir. Zor gibi görünse de gençlerimizi yeni yüzyılın istek ve beklentilerine uygun olan bir sistem ve anlayışla yetiştirmek gibi insani sorumluluğumuz var. Özellikle 0-6 yaş vurgusuna yeniden dikkat çekmek isterim. Ve zannımca 0-6 yaş çocuk eğitimi konusuna da ayrıca dikkatlice bakmakta fayda var. Ve sözlerimi Maria Montessori’nin bir sözüyle bitiriyorum;
“Çocuğa olan ilgimiz ‘ona bir şeyler öğretme’ hevesiyle değil, ama onun içinde yanan ve zekâ denilen ışığın sürekli yanmasını hedefleyerek olmalıdır”.
Yararlanılan Kaynak:
https://www.montessorifelsefesi.com
0-6 yaş eğitimi gelecek sağlıklı ve başarılı nesiller için çok çok önemlidir.