Hepimiz Yüzüklerin Efendisini ya duymuş yada seyretmiştir.Ben her üç ayda bir mutlaka izlerim bu dizideki Hobbit ve Elf diyarları aklıma geldikçe vayyy be diyorum böyle yerler var mı ! Ama onlardan da öte bir Ağaç Sakal vardı dehşet hayranlık duyarım ona hani o yok olan ormanları gördü bir iç çekti de şok etti ya Orgları ! Sonra Saruman falan hepsi yok oldu ! İşte çevre sevgimi katlayan bir sahnedir benim gözümde.
Çevre derken aklımıza birçok şeyin gelmesi normaldir. Çünkü çevre belki de ucu bucağı olmayan önemli bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Çevre okuryazarlığı kavramını ilk kez kullanan Roth bu kavramı bireyin çevre sorunları karşısınındaki temel bir bilinç, farkındalık anlayışı olarak tanımlamıştır (Roth, 1968:6). Roth daha sonra bu kavramın farklı yönlerini ele alarak tekrar tanımlamıştır. Bu tanıma göre çevre okuryazarlığı; çevresel sistemleri anlama, yorumlayabilme kapasitesi ve çevresel sistemlerin devamlılığı, yeniden kurulması ya da iyileştirilmesi için yapılması gereken uygun davranışları gerektirmektedir (Roth, 1992:1). Çevre okuryazarı öğrenciler bilgi, entelektüel beceriler, tutumlar, deneyimler ve sorumlu çevresel kararlar üzerinde hareket eden bir motivasyona sahiptirler. Çevre okuryazarı öğrenciler sosyal sistemler dâhil çevresel süreçleri ve sistemleri anlar. Onlar, bireysel olarak, kendi topluluklarının bir üyesi ve bir dünya vatandaşı olarak küresel, sosyal, kültürel,politik, ekonomik ve çevresel ilişkiler ve çeşitli çevresel konu ve sorunları etraflıca tartarak sorumlu kararlar alabilirler Bu konuda ‘SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMEN ADAYLARININ ÇEVRE OKURYAZARLIK DÜZEYLERİNİN ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ’ adlı makale ilgimi çekti. Zira makale de çevre okuryazarlığı konusunda veya çevre sevgisi konusunda belki de en büyük sorumluluğu olan biz Sosyal Bilgiler Öğretmenlerinin çevre okuryazarlığı düzeyinin orta olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu sonuç her ne kadar üzücü olsa da yine de bir öğretmen refleksiyle hareket ettiğimizde ders almamız gereken bir konu olduğu açıktır. Çünkü çevreye ilgi önce aileden başlamakta ve sosyal ve ekonomik şartlarda çevreye olan ilgiyi etkilemektedir.
Peki yukarıda ifade ettiğim sosyal ve ekonomik faktörler derken aslında günümüz ailelerin çocuklara sadece ‘yaşamak’ üzerine veya şöyle ifade etmek gerekirse zenginlik üzerine bir eğitim almasını, şan ve şöhreti ön plana koyması çocuğun çevreye sadece benim amaçlarımı gerçekleştirsin yeter mantığına bürümekte ve buda maalesef bireylerin çevreye karşı duyarsız hale gelmesine sebep olmaktadır. Peki aileye rağmen çocuk eğitilebilir mi ? Evet ! Ama şunu unutmamak lazım eğitecek olanda çocuk oldu ve oda aileden bir şey görmekte ! Bu yüzden adına istendik davranışı kazandırma diyelim,ister öğretmen diyelim, ister okul diyelim en önemli mekanizma olan aile eğitimden uzak kalırsa temel yok olur ! Şimdi burada aileler şunu diyecektir her şey bizim yüzümüzden mi ? Kesinlikle hayır ! Popüler kültür ve belirsiz amaçlar doğrultusunda hareket etmek isteyen veya popüler olmak için her şeyi deneyen gençler çevrelerini korumayı bırakın kendilerini bile koruyamıyor ve etrafında ki canlı veya cansız fark etmeksizin her şeye zarar veriyorlar ! Bu gençlerin etkilendiği nokta ise ailelerinden kopup sosyal medyaya bağlanma ve özgür düşünme veya sorumluluk alamadıkları için yaptıkları şeylerin sonucunu kestirememektir ! Düşünün keyif alarak bir canlıyı öldürmek nedir ! Nasıl izah edilir !
Yani durum bu kadar vahimken biz nasıl kurtuluruz ! İdealist öğretmen gibi idealist bir aile ve sürekli okul+ailenin işbirliği içinde olduğu yeni bir eğitim düzeni ortaya çıkarılmalı ve öğretmen herkesin rehberi olmalı tabi önce kendisin rehberi olmalı !
Araştırma için Kadir KARATEKİN ve Bülent AKSOY beyefendilere teşekkür ederim.