Bugünkü yazımda çocuklar için oyunun ne kadar değerli ve önemli olduğunu konuşmak istiyorum.
Oyun, çocuk daha dünyaya adımını atar atmaz başlar. Onun ilk oyunu kendini keşfetmesidir. Önce ellerini keşfederler. Sonra emekleyip sağı solu karıştırmaya başlar. Buldukları her şey onlar için bir oyuncaktır tabi ki. Bir bardak, bir kaşık, bir tencere… Sonra yürümeye başlarlar ve boyunun yetiştiği yerlerdeki şeyleri merak edip keşfetmeye koyulurlar. İşte tam da bu dönemde çocuklara sağlanacak farklı deneyimler , görüntüler, dokular, aletler ve hareketler zeka gelişiminde birebir aktif rol oynar. Tabi çocuk oyunla oyuncakla öğreniyor diye bu, onun önüne bütün oyuncakları koyup “Hadi oyna bakalım. ” demekle de olmamalı. Ailenin rehberliğinde, birebir etkileşimli, karşılıklı diyalog, çocuğunda varlığını, bireyselliğini hissettiği oyunlar ve oyuncaklar olmalı. Böylece çocuğun zekasına ve özgüvenine de yatırım yapmış oluruz.
Oyun zamanında çocuklar çoğu zaman aslında bir oyuncağa ihtiyaç bile duymuyorlar. Onların ihtiyacı, zekasını, bireyselliğini, özgüvenini geliştirecek oyunlar ve oyun arkadaşları oluyor. Anneyle, babayla, kardeşle geçirilebilecek, kaliteli zaman aslında istedikleri. Öğrenmek, keşfetmek, deneyimlemek istiyorlar. Kızdıklarında, güldüklerinde, kardeşleriyle oyunda, yaşadığı şeylerde, başına neler gelecek merak ediyorlar. Öğrenmenin kaynağı da merak değil midir zaten. Bu hepimiz için geçerlidir tabi ki. Sadece çocuklarımız için değil tüm bireyler bir şeyler öğrenmek için meraka ihtiyaç duyarlar. Merak ise onlara dünyanın kapılarını aralar ve başlarlar keşfetmeye. Bu bize öğrenmenin kapısının açıldığını gösterir ki bu zamanı iyi değerlendirip kalıcı davranış değişikliklerini oyunla verebilelim. Çocuklara bir şey öğretmenin en kolay yoludur çünkü oyun. Yani o fark etmese bile bir şeyler öğretiriz. Öğrenmenin temellerini sağlıklı bir şekilde de atmış oluruz.
Çocuklar oyunda hayatın bir provasını da yapar. Arkadaşlığı, kardeşliği, meslekleri neyi nasıl oynayacaklarını, kime nasıl davranmaları gerektiği vb şeyleri oyun içinde öğrenir. Örneğin o gün annesi ona kızmışsa oyunda o da anne olur ve bebeğine kızar. Ya da annesi onu o gün çok sevmişse, o da oyununda oyuncaklarına hep sevgi gösterir. Çünkü oyun çocuklar için hayatın vazgeçilmezidir ve çocuklar hayatı oyunla öğrenirler.
Çocuklar oyunlarını en çok da doğada oynamalılardır. Açık havada, taşla, toprakla, otla, hayvanlarla… Dokunmalılardır, hissetmelilerdir, keşfetmelilerdir. Taşın düştüğünü, çiçeğin dikenin battığını, çamurun üzerini batırdığını hep yaşayarak öğrenmelilerdir. Çocuğa en fazla katkı sağlayan da budur zaten. Yaparak yaşayarak öğrenmek.
Eğer çocuğun bir problemi varsa onu bile oyun içinde (çocuğunuzu tanıyorsanız) anlayabilirsiniz. Hatta bu şimdilerde oyun terapisi ile de bulunuyor, sonra ise çözümüne geçiliyor. O arabayı niye aldı, o bebeği niye tercih etti birlikte terapistle konuşup sorunun nedenini bulmaya çalışırlar. Yani çocuklar için oyun bu kadar önemli. Hem mutluluklarında hem de sorunlarının çözümünde kullanılır durumdadır oyun çocuklar için.
İşte bu yüzden gelişim dönemlerinde, hele ki tabletlerin çoğunlukla doğaya tercih edildiği bu dönemlerde çıkarın çocuklarınızı doğaya. Gönüllerince koşsunlar eğlensinler oynasınlar. Çünkü bu zamanlar bir daha geri gelmiyor ve verimli geçirildiği taktirde okul başarısı, hayat başarısı hep olumlu yönde etkileniyor.
Haydi sonbahar daha henüz yüzünü göstermemişken, havalar yeterince soğumamışken çıkın dışarı. Günde en az yarım saat temiz hava alsınlar, oyun oynasınlar, özgürlüklerini keşfetsinler. Çocuklarımız tablet çocuğu değil de, doğa çocuğu olsun. Ne dersin? Sen de katıl bana, al çocuğunu bul bir doğa oyunu çık dışarıya .