DUYGULAR NEYE YARAR?
İnsan için anlamlı olan üzüntü, kaygı, öfke, yalnızlık gibi hisler duygu olarak ifade edilmektedir. Çoğunlukla duygular ve düşünceler birbiriyle karıştırılmaktadır.
Düşünceler, bir olaya veya durumla ilgili açıklama ve inancı ifade eder. Duygular ise düşünceler hakkındaki hisleri içerir. Düşünceler duyguya yol açabildiği gibi duygular da düşüncelere yol açabilmektedir (Leahy, 2021). Zihin-kalp, duygu-düşünce arasındaki savaş veya işbirliğinin buluştuğu yapı amigdala ile neokorteks arasındaki bağlantıda bulunmaktadır. İnsanın duygusal repertuarı hayatı devam ettirebilmeye yaramaktadır.
Kalbin doğuştan ve kendiliğinden olan eğilimleri sinir sistemine işlenmiş durumdadır. İnsan doğasını duyguları yok sayarak anlama çabası dar görüşü yansıtır. Karar süreçlerinde hisler çoğu zaman düşüncelere baskın çıkan bir eğilim taşımaktadır. Sadece IQ ile ölçülen zeka kapasitesine değer verilmesi durumu gerçeklikten belli ölçüde kopuk ve aşırılık özelliği göstermektedir. Duygusal zeka açısından bakıldığında ise duyguların insana hakim olduğu değil, insanın duyguları üzerinde irade gücünün etkin olması değer taşımaktadır.
Duygusal zeka, duyguların insanı yönetmesiyle karıştırılmamalıdır; bu durum söz konusu olduğunda duygusal zeka işlevsel bir nitelik taşımadığı gibi potansiyelini açığa çıkarma konusunda sınırlılık gösterir. Duygular, insanın dünyaya gelişinde kendisiyle birlikte getirdiği donanımı ifade eder. Evrim sürecinde duyguların da etkisi söz konusudur ancak dünyanın gelişimi evrimin ilerlemesinden daha hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir. Bu durum, evrimin ilerleyişinin dünyadaki gelişmelerin gerisinde kalmasıyla açıklanmaktadır. Buna rağmen, evrimsel süreç dikkate alındığında, hayatın içinde karşılaşılan bazı durumlara yönelik tepkiler sadece kişisel geçmişin değil, kolektif geçmişin izlerini taşımaktadır.
Duygular, insanın harekete geçmesini kolaylaştırmak adına tehlike durumunda dürtüsel bir boyut taşımaktadır. İnsanın doğal yazılımında hayatın tehlikeli ve baş edilmesi gerekli yönleri açısından acil durum planı yapabilecek kapasitesi vardır. Çocuklar ve hayvanlar gözlemlendiğinde duyguların nasıl harekete geçtiğine dair bir fikir edinilebilir. İnsanın duygusal repertuarında her duygunun kendine özgü belli bir rolü bulunmaktadır. Her duygunun bedendeki yansıması özgün bir nitelik taşımaktadır. Aşağıda belli başlı duyguların bedene olan yansımalarıyla ilgili açıklamalar yer almaktadır (Goleman, 2017):
Öfke: Kan akışı ellere yönelir. Kalbin atış hızı artar, adrenalin gibi hormonlar salgılanır. Adrenalinin yüksek düzeyde salgılanması insan için hızlı hareket etmesine yetecek enerjinin sağlanmasına yarar.
Korku: Kan akışı bacaklar gibi büyük iskelet kaslarına yönelir. Yüzdeki kan çekilir. Bedende bir anlık donma belirtisi görülür. Bedenden beyinde bulunan duygusal merkez devrelerine doğru sinyal gider. Bu sinyal aracılığıyla beyin bedeni harekete geçirmeye yarayacak olan hormonu salgılar. İnsandaki dikkat tehlikeye odaklanır ve insan bu tehlikeye yönelik nasıl tepki vereceğine dair değerlendirmede bulunur.
Mutluluk: Beyin merkezinde olumsuz duygular engellenir ve bu durum bireyde enerji artışına sebep olur. İnsandaki enerji ve mutluluk duygularının artışıyla kaygı hissinde azalma meydana gelir. Beyin kendisini rahatsız edici uyaranların etkisinden kurtulmuş durumdadır. Bedende dinlenmişlik hissi oluşur ve bu his bireyin motivasyonunu olumlu yönde etkiler. Birey, gerçekleştirmeyi istediği uğraşlara yönelik istekli hale gelir.
Sevgi: Parasempatik uyarılmalar ve sevecen duygularla ilişkilendirilebilir bir duygudur. Korku ve öfke duyguları sonucunda açığa çıkan “savaş veya kaç” fizyolojik durumunun karşıtı bir duygu halidir. Parasempatik sistemin çalışma özelliği gereği, sevginin varlığında gevşeme tepkisi görülmektedir. Bu sayede bireyde iş birliğine yatkınlık kolaylaşır, birey bedensel olarak da huzurlu ve tatmin olmuş hisseder.
Şaşkınlık: Kaşlar kalkar ve görüş alanı büyür. Bu durum retinaya ışığın daha fazla düzeyde girmesine etki eder. Böylece birey, karşılaştığı beklenmedik durumu anlamak için en uygun hareketi seçme eğilimi gösterir.
Tiksinme: Evrensel bir duygudur. Tüm dünyadaki ifadesi aynıdır. Kötü bir koku karşısında burun deliklerini kapatmak veya zehirli bir yiyecek ağza alındığında tükürmek tüm dünya insanları için geçerli bir durumdur.
Üzüntü: Bir yakını kaybetmek gibi kritik durumlar yaşandığında oluşan yeni dengeye uyum sağlamaya yarayan bir duygudur. Enerji azalır, depresif bir hal aldığında metabolizmanın yavaşlamasına neden olur, bireyin yaşama sevincinde azalma görülebilir. Üzüntü duygusu kendi içinde ivme taşır ve içsel bir dönüşümde bireye aracılık eden rolü vardır. Kayıp veya hayal kırıklığı sonucunda yaşanan yas, bir süre sonra kayıptan gelen sonuçları değerlendirmeye yol açar. Azalan enerji farkındalıkla artmaya başlar. Birey, yeni başlangıçlar planlama evresine girer. Enerjinin azalmasına evrimsel açıdan bakıldığında şu şekilde açıklanabilir: Enerji kaybı yaşayan ilk insanların yaşadığı üzüntü duygusunun onları güvende hissettikleri yuvalarına yakın tutmuş olma ihtimali söz konusudur.
Mavi Tuğba Ateş
Erken çocukluk eğitimcisi/Psikolojik danışman
KAYNAKÇA
Goleman, D. (2017). Duygusal zekâ (çev. B. Seçkin-Yüksel). İstanbul: Varlık Yayınları.
Leahy, R. L. (2021). Hissettiğin her şeye inanma (çev. D. Küçüker ve B. Orman). Ankara: Anı Yayınları.