Eğitim ve öğretimde ikinci döneme girmekle birlikte LGS sürecini de yarılamış bulunmaktayız. Bu süreçte en büyük ve zorlu sorumluluk öğrenciler başta olmak üzere ailelere de düşmektedir. Bu yazımda LGS penceresinde bulunan öğrencilerin bakış açılarını, velilerin yaşadığı zorlukları ve etkili neler yapılabilir başlıklarını inceleyeceğiz.
LGS penceresinden öğrenciler
Yeni nesil soruların gelişiyle birlikte artık sınav sistemi sadece öğrencinin konuyu bilmesi veya kağıda dökmesini istemiyor. Bununla birlikte muhakeme yeteneği, analitik düşünme, okuduğunu iyi anlama ve bunu kağıda dökebilmeyi istiyor. Bu nedenle ki öğrencilerin düzenli olarak soru çözmeleri, soruları analiz etmeleri ve bolca denemeye girmeleri önem arz etmektedir. Soru çözme alışkanlığı tam olarak kazanamamış öğrenciler için 8.sınıf, adaptasyon açısından çok zorlayıcı olabilir. Buna nazaran az da olsa soru çözme alışkanlığı olan öğrenciler için ise bu durum biraz daha kolay olmaktadır.
Öğrencilerin bu süreçte mücadele etmekte en zorlandıkları konu sınav kaygısıdır. Kaymak’a (1987) göre sınav kaygısı, sınav öncesinde ve sınav sırasında ortaya çıkan sınava ilişkin olumsuz düşünce, duygu ve davranışlardan kaynaklanan bir durum olup öğrencinin değerlendirildiği birçok faaliyette ortaya çıkmaktadır. Sınava giren bireyler, sınav ortamında kayıtsızlıktan büyük bir dehşete kapılmaya kadar farklı düzeyde sınav kaygısı gösterebilmektedir (Gregory, 1992). Ball’a (1995) göre sınav kaygısının etkileri kaygının seviyesi, görevin zorluğu ve öğrencinin görevi yapabilirliğini içeren birçok değişkene bağlı olarak değişir.
Düşük seviyede sınav kaygısı öğrenciyi motive edebilir ve öğrencinin çabasını cesaretlendirme ile performansı artırabilir. Tam tersi olarak iyi bir performans ihtiyacı zihinsel ilerlemeyi engelleyebilir. Bu durum özellikle başarı değerlendirilmesinde öğrenme görevi istenildiğinde ortaya çıkmaktadır. Kişi başarılı ya da başarısız performans durumlarından birinden hareket ederek kendisine bir değer biçer. Başarısız bir performans gösteren birisi “başarısız” birisi olacaksa, o halde öyle olmalıdır ve başarılı performans göstermesi olanaksız olmalıdır. Kaygının özü işte bu mantıktır. Bu mantığa göre, sınavda gözlenecek başarı düzeyi “kişilik değerinin düzeyi” olarak yansıyacaktır (Öner, 1990).
Kaygı, hayatımızın her alanında aktif bir şekilde var olsa da, fazla olduğu durumlarda başarının önüne ciddi bir şekilde ket vurmaktadır. Kişi sınav, test ve denemedeki başarısızlığını kendi kişiliğine yansıtırsa yani “Ben başarısızım” şeklinde yorumlarsa Öz saygısını da zedelemiş olacaktır. Öğrenilmiş çaresizlik döngüsüne girilen bu durumda başarısız olunan her soru kişiyi o dersten hatta sınavdan uzaklaştırarak bilişsel olarak kendini başarısız hissetmesine neden olacaktır. Bu durumda kimi öğrenciler davranışsal olarak soru çözmeye devam etse de bilişsel olarak kendini hep başarısız hissedebilir veya test çözme ders çalışma davranışından uzaklaşabilir.
Kuruntu Boyutu sınav kaygısının bilişsel yönüne işaret etmektedir. Bireyin genelde kendisi hakkındaki olumsuz değerlendirmeleri, beceriksizliğine ilişkin olumsuz düşünceleri ve kendi kendine tekrarladığı içsel konuşmalarıdır (Öner,1990). Sınav kaygısının bilişsel boyutu daha çok performansta azalma ile ilişkili bulunmuştur (Hembree, 1988). Salame (1984) sınav kaygısının kuruntu boyutunu açıklarken, bu boyutları oluşturan etmenler üzerinde durmuştur. Ona göre kuruntu boyutu şu öğelerden oluşmaktadır:
Dikkatini kendi üzerinde yoğunlaştırma
Performans ve yeteneğine güvenmeme
Yetersiz ve güvensiz hissetme
Başkaları ile karşılaştırmada kendini “zayıf” olarak değerlendirme
Sınava yeterince hazırlanmamış olma duygusu
Başarısızlığın sonucunu düşünme(ceza, güven kaybı vb.)
Sınav süresini iyi değerlendirememe korkusu
VELİLERİN TUTUMU VE YAŞADIĞI ZORLUKLAR
Öğrencinin sınav kaygısını anne-baba ve öğretmen tutumları da arttırabilmektedir. Anne-baba için sınavdaki başarı her şeyden önemli ise bu mesajı alan çocuk için de aynı anlamı taşıyacaktır. Oysa ki sınavda başarılı olmak hayatta başarılı olmak anlamına gelmemektedir. Sınav başarısı, insanın hedeflerine ulaşması için gerekli olan araçlardan sadece biridir. Her bir birey için alternatifi olmayan seçimler veya süreçler oldukça zorlayıcıdır. Sınav döneminde olan öğrenciler için de başarılı olmak tek bir çıkış yolu olarak hissettirilirse veya öğrenci bunu böyle hissederse bu durum kişiyi psikolojik açıdan ciddi anlamda zedeleyerek kendini yetersiz hissetmesine neden olur.
Bir diğer önemli bir durum koşullu sevgi tutumu sergileyen ebeveyn tutumlarıdır. Bu tutumdaki ebeveynler için başarı, sevgi için bir ölçüttür. Öğrenci bu mesajı alırsa eğer, başarısız olduğu her alanda ailesinin sevgisini kaybettiğini düşünerek potansiyelinin oldukça üstünde çabalar sarf etmeye çalışır. Bu durum da kişide ciddi değersizlik, yetersizlik ve sevilmeme şemalarının aktifleşmesini sağlar. Bu tutumun yanı sıra kıyaslanma durumu da benzer şemaların oluşmasına zemin hazırlamaktadır.
İletişim kazaları: Sınava hazırlık sürecinde anne ve babaların en sık yakınmalarından biri “ne söylesek kabahat, çocuğumuzu gergin ve yorgun gördüğümüz zaman kendini bu kadar hırpalama, dünyanın sonu değil, eğer olmazsa başka bir yol sana sunacağız dediğimizde çocuğumuz kendisinden umudu kestiğimiz konusunda bizi suçluyor. Sana güveniyoruz, başaracaksın biliyoruz dediğimizde ise benden ne kadar çok şey bekliyorsunuz, herkes benden bir şeyler bekliyor, bu kadar beklentiyi nasıl karşılayabilirim, of çok gerildim şeklinde sürekli yakınıyor. Nasıl davranacağımızı bilemiyoruz” yakınmasıdır. Yani öğrenci ile anne babanın bir birlerini yanlış anlama eğilimi bu dönemde artar. (1)
Aşırı duyarlılık(tepkisellik veya alınganlık): Bu dönemde kız öğrencilerde alınganlık, kolay ağlama, odasına kapanma, içedönüklük; erkek öğrencilerde ise kolay öfkelenme, agresif davranışlara sık rastlanmaktadır. (1)
Velinin kaygısının yansımaları: Öğrencinin sürekli aynı tempoda çalışması oldukça zordur. Öğrencinin zaman zaman ders çalışma motivasyonunun düşmesi velilerin ders çalışma sistemine müdahale etmelerine neden olmaktadır. Bu müdahaleler öğrenci tarafından sert tepkilere veya hiç çalışmamak gibi pasif tepkilere neden olmaktadır. Ayrıca sınava kısa bir süre kala velilerin de kaygısı artmakta bazen bu kaygıyı yüz ifadelerine bile yansıtmaktadırlar. Bazı öğrenciler “annemle konuştuk artık kaygılanmama neden olacak ifadeleri hiç kullanmıyor. Ama fark eden bir şey yok, onun yüzüne baktığında kaygıyı rahatlıkla görebiliyorum” demektedirler.(1)
Deneme sınavlarının sonunda velinin yorumu: Deneme sınavlarının sonuçlarının analiz edilip ayrıntılı yorumlanması önemli bir konudur. Ancak bu, Rehberlik Biriminin alanına giren bir konudur. Her deneme sınavının ortalaması, her deneme sınavında her bir dersin net ortalaması farklıdır. Öğrencinin sonuçlarını doğrudan puan ve net olarak bir öncekiyle karşılaştırmak yanlış yorumlara gitmektir. Ailenin bu konuda Rehberlik Servis iletişim kurması daha doğru olacaktır. (1)
ETKİLİ NELER YAPILABİLİR?
Sınav kaygısını azaltmak için kullanılan birçok teknik bulunmaktadır. Bu teknikler sınav kaygısının kuruntu ve duyuşsallık boyutlarına yöneliktir. Snav kaygısıyla başa çıkmada bu tekniklerin beraber kullanıldığı durumlarda daha etkili olduğu yapılan araştırmalarda görülmektedir. Sınav kaygısını azaltmada kullanılan bazı teknikler aşağıda açıklamıştır:
Gevşeme Eğitimi: Bu teknik, sınav kaygısıın duyuşsallık boyutuna yönelik olan bir tekniktir. Burada amaç; vücutta bulunan kas ve kas gruplarını kişinin kontrol altına almasıdır (Cormier ve Cormier, 1985).
Sistematik Duyarsızlaştırma: Wolpe tarafından 1958’te geliştirilmiştir. Genel olarak duyarsızlaştırma, kişi bir durumu idare etme kapasitesine sahip olduğu zaman fakat kaygıdan dolayı kapasitesini kullanamadığı durumlarda, olması gerekenden daha az performans gösterdiği zamanlarda ya da durumdan kaçındığı zamanlarda daha uygundur. Kişiye, sınav ortamı en az kaygı verici durumdan en çok kaygı verici duruma kadar koşullanmış uyaran aşamalı olarak verilerek kaygı azaltılır (Cormier ve Cormier, 1985).
Bilişsel-Duyuşsal Terapi: Ellis’in A-B-C modeli diye de anılan bu teknikten sınav kaygısını azaltmada oldukça fazla yararlanılmıştır. Sınav kaygısının kuruntu boyutunu etkilemeye yönelik bu teknikte amaç; kişilerin sınav kaygısını yaşamasına yol açan gerçek dışı düşüncelerin fark ettirilip bunların yerine daha gerçekçi düşünce ve inanç biçimlerinin konulmasıdır. Bilişsel Davranışçı Terapi: Bu terapi genel olarak, düşüncelerin farkına varma, düşüncelerdeki bilişsel hataların ortaya konması, bu düşüncelerin yerine daha mantıklı düşüncelerin konması ve yeni düşünce örüntülerinin planın yapılması ilkelerine dayanmaktadır (Cormier ve Cormier, 1985).
Veliler Neler Yapmalı?
Olağanüstü davranmayın: Sınava hazırlık süresince veya sınava kısa bir süre kaldığında evdeki düzen ve genel hava “her zamanki gibi” olmalı. Örneğin sınava bir hafta kala annenin çocuğuna en sevdiği yemekleri yapması bile olağanüstü davranma tanımına uymaktadır.
Sorumluluk ve özgüvenin önemi: Öğrenciye sınava hazırlanıyor diye hiç sorumluluk vermemek de doğru değildir. Üstesinden gelemeyeceği sorumluluklar vermek de özgüvenini olumsuz etkileyebilir. Örneğin kendi odasını toplaması, eve ait alış veriş yapmak, sofra hazırlama veya toplamak doğal sorumluluklardır.
Ya olmazsa?” sorusunu birlikte yanıtlayın: Çoğu öğrenciyi bu durum korkutmaktadır ve yukarıda da belirtildiği gibi alternatif olmaması kaygının çok daha yoğun yaşanmasına neden olur.
Ders çalışma davranışını önemseyin: Az sayıda da olsa bazı öğrencilerimiz ders çalışırken evdekilerin yeterli özeni göstermediğini belirtmektedirler. Öğrenci ders çalışırken televizyonun sesini kısmak, daha alçak sesle konuşmaya özen göstermek, onun ders çalışma davranışını önemsemek anlamına gelmektedir.
Anlaşma yapın: Son yıllarda sınava hazırlık sürecinde cep telefonu ve özellikle bilgisayarın bilinçli kullanılmamasının sorun haline geldiğini görmekteyiz. Bu konuda aile bireylerinin yazılı bir anlaşma yapıp uyulacak kuralları beklide esprili bir dille maddeler halinde sıralaması ve imzalaması iyi bir yöntem olabilir.
Güvenin ifadesi: Anne ve babaların “sana güveniyorum” ifadesini öğrenciler genelde “senden bekliyorum” şeklinde algıladıklarından. Bu ifadeyi sıkça kullanmak olumlu bir etki yaratmamaktadır. Hatta kaygıyı artırabilmektedir. Eğer çocuğunuzun gerçekten çalıştığını gözleyebiliyorsanız “ne kadar emek harcadığını görüyorum, hiçbir emek karşılıksız kalmaz” demek daha etkili olabilir.
Üstün beklentiler oluşturmayın: Her çocuk anne ve babası için dünyanın en güzel ve en zeki çocuğudur. Ancak her insanın yeteneklerinin sınırı ve ölçüsü vardır. Öğrenciyi sınırlarının üstünde zorlamak, ulaşamayacağı hedefler konusunda ısrarcı olmak gerginlik, kaygı, başarısızlık, güvensizlik ve mutsuzluk sonuçlarını doğurur.
Hazıra alıştırmayın: Bazı anne ve babalar bu dönemde çocuklarının yeni kaygılar yaşamaması için her istenileni yerine getirme çabasına girebilirler. Bu dönemde anne babanın iyi niyetini kötü kullanan öğrencilere de rastlamaktayız. Bu durumdaki öğrenciler ile ebeveynler arasında sınırın olması oldukça zor bir hal alabilir.
Karşılaştırmalardan uzak durun: Anne babalarda çok sık gördüğümüz bir davranış türü de belki motivasyon amaçlı başvurulan, ama asla motivasyon yaratmayan, çocuğunun başarısını yakın çevredeki diğer çocukların başarısıyla karşılaştırma eğilimidir.
Fedakarlıkları yüzüne vurmayın: Biz senin için çok emek veriyoruz gibi cümleler empatik yaklaşım taşımamakla birlikte çocuğa vicdani sorumluluklar da yüklemektedir. Bunun yerine “En çok emeği sen veriyorsun, görebiliyoruz bunu ve bunun için bizde çabalıyoruz.” Şeklinde yansıtma yapılabilir. (1)
Ve son olarak en önemli konulardan biri aile dinamiklerinin bu süreçte zedelenmemesi. Çocuğa empatik yaklaşmakla, ebeveyn rollerinin değişmesi arasında önemli bir çizgi vardır. Bu süreç her ne kadar zorlayıcı olsa da öğrencinin yaptığı saygısız davranışların sineye çekilmesi veya istenilen şeylerin yapılması tamamen bu davranışları pekiştirecektir. Bu noktada ebeveynlerin otoritesini koruması önemlidir.
Nisa KARAMAN
KAYNAKÇA:
Ünal A., 2006, LGS’ye hazırlanan öğrencilerin sınav kaygıları ile benlik saygı düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi, Yüksek lisans Tezi
(1) Aksoy H, Sınava hazırlanan veliler, rehberlikservisi