1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

Rezilyans Perspektifinden Pandemi ve Post Pandemi Sürecinde Eğitim

Rezilyans Perspektifinden Pandemi ve Post Pandemi Sürecinde Eğitim
0

Rezilyans; esneyebilme, olumsuz durumların yıkıcı etkisine rağmen dirençli olabilme ve devam edebilme gücüdür.

İnsanların yaşadıkları olaylara, karşı karşıya kaldıkları durumlara, strese, travmaya verdikleri cevaplar da çeşitli ve farklı düzeylerde olabilir. Kimi “yıkılmadım, ayaktayım” şarkısını gururla söylerken, kimi kadere şarkılar yazar, kimi suçu başkalarında arar, kimi kendi dehlizlerinde yürüyüşe çıkar ya da Nietzsche’nin ‘Öldürmeyen şey, güçlendirir.’ sözü ile olumsuzluklara göğüs gerer, gerdiğini zanneder belki de. Çünkü psikiyatrik epidemiyolog Fernandez (2020) öncülüğünde yapılan araştırmaya göre yaşanılan olumsuz olayların, yaşanılabilecek travmatik durumlar için dayanak ve güç olmaktan ziyade bireyi daha da hassaslaştırabileceği, rahatsızlıklara sebebiyet verebileceği tespit edilmiştir.

Ancak insanı, kırılma noktasına getiren olumsuzlukların kişinin gelişimini sağladığını ifade ederek “rezilyans” kavramına ilk dikkatleri çeken 2. Dünya Savaşında yaşadığı travmatik durumlara rağmen hayatta kalmayı başaran psikiyatrist Victor Frankl (2010: 118-119) Nazi toplama kamplarında, yapılması gereken vazifeleri olduğunu düşünenlerin yaşama olasılıklarını daha yüksek gözlemlediğini, insanın gerçek gereksiniminin stressiz bir yaşamdan ziyade uğruna emek harcayabileceği değerde bir hedef ve özgürce tercih edeceği bir amaç olduğunu; gerilim anlarının potansiyel bir anlam çağrısı niteliğini ifade etmiştir.

“Yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her nasıl’a dayanabilir.”  Nietzche

Rezilyans; esneyebilme, olumsuz durumların yıkıcı etkisine rağmen dirençli olabilme ve devam edebilme gücüdür. Rezilyans kavramında hem stresli durumlarda başa çıkma hem de stres sonrasında eski hale dönme becerisi yer almaktadır. Amerikan Psikoloji Derneği’ne (APA) göre psikolojik dayanıklılık olarak da ifade edilen rezilyans; özellikle bilişsel, duyuşsal ve eylemsel esneklik; bireysel ve çevresel isteklere uyumlanma ile stresli ve zorlu durumlara başarılı adapte olma süreci ve neticesi olarak açıklanmaktadır.

21. yüzyıl becerilerinden olan rezilyans, çağın karmaşasının yanında özellikle pandemi döneminde toplumun her kesiminde yaşanılan karmaşa, belirsizlik, kayıplar, hastalık, ayrılık, normalden uzaklaşma, olağan/olağan dışı kaygıya ya da farklı olumsuzluklara da zemin hazırlamış; toplum gibi eğitim-öğretim paydaşlarında özellikle öğrencilerde de eksikliği gözlemlenmiştir. Öğrencilerin devamlı aileleri ile birlikte oldukları bu dönemde bireyselliklerinin, zorluklarla mücadele edebilme yetilerinin ve genel olarak yaşam becerilerinin azaldığı gözlemlenmiş; ebeveynlerinin her zaman yanlarında olamayabilecekleri, pandemi süreci sonrasında yaşanılabilecek ilişki ve uyum problemleri dikkati çekmiştir. Bu nedenle pandemi sürecinde öğrencilerin rutinlerinin olması, sorumluluk almaları, ebeveynlerin de çocukların yapabileceklerini yapmamaları rezilyans kavramı açısından önemli bulunmaktadır. Sorumluluk alabilen, yaptığının sonucunu üstlenebilen, problem becerisi gelişmiş çocuklarda psikolojik esneklik kavramı da gelişmektedir.

Veliler açısından pandemi sürecinde online da olsa bir araya gelmeler yalnız olmadıklarını hissetmeleri açısından yararlı bulunmaktadır. Uzaktan eğitim sürecinde ebeveyn rolü ile birlikte hissedilen öğretmen rolü ile karışan sorumluluklar neticesinde durum daha karmaşık hissedilmiş, yetersizlik hissinin ağırlık kazanmasıyla hata yapma kaygıları da olağan olarak artmış olabilir. Çocukları için en iyisi oldukları başlangıç noktasını hatırlatma, uçakta gösterildiği gibi oksijen maskenizi önce kendinize sonra çocuğunuza takma metaforu ile kendileri iyi oldukları takdirde çocuklarının ve ailelerinin de bu süreci daha rahat atlatabilecekleri bakış açısı önemlidir. Sürecin olumsuzluklarına rağmen çocuklarıyla ve aile bireyleri ile birlikte olmanın avantajları, çocuklarının öğretim eksiklerini tamamlayabilecekleri, daha çok birlikte vakit geçirebildikleri, pandemi kalktığında “keşke”leri yaşamamak için sürecin olumsuzluğundan ziyade imkanlar perspektifinden olaylar değerlendirilebilirdi. Böylelikle yetişkinlerdeki rezilyans yetkinliği ile süreç daha farklı ilerleyebilirdi.

Kapatmaların kısmen kalkıp, öğretimin başladığı yeni normal olarak sunulan süreçte, eğitimin nasıl olması gerektiği karmaşası; okulların fiziksel yapısı; öğrencilerin psikolojik süreci ve ihtiyaçları; velilerin süreci yönetmedeki psikolojik, sosyal, ailevi ve ekonomik durumu; teknolojiye erişim problemleri; eğitim ve öğretimin yüzü olan öğretmenlerin süreçteki olağanüstü çalışmaları; özel öğretim kurumlarındaki öğretmenlerin özlük haklarının ihlali; risk altındaki öğrencilerin ve çalışanların sağlık süreçlerinin emniyete alınması gibi problemler eğitim paydaşlarını farklı düzeylerde de olsa derinden etkilemiştir.

Okulun, öğrencinin akademik gelişiminden ziyade sosyal ve psikolojik gelişimine katkısı, toplumun her kesiminde dile getirilerek okulsuz toplum fikrinden evrilme çeşitliliği de kendini göstermiştir. Özellikle akran ilişkisinin sosyalleşmeye, öğrencilerin ailelerinden bağımsız bir toplulukta bulunmasının problem çözmeye, iletişime, organize olmaya  etkisi dikkatleri çekmiştir. Öğretmenlerin ise derslerde öğrencileri ile yüz yüze bulunmaları; dokunsal ve mimik tepkileri ile doğrudan iletişime geçmeleri, ders dışında da öğrencileri ile irtibatta olmaları öğrencileri akademik ve psikolojik açıdan olumlu etkilerken öğretmenlerin de mesleki doyumlarına sebep olduğu ortaya çıkmıştır. Bozkurt (2020: 126), eğitimin sadece didaktik ve pedagojik evreden oluşmadığını, empati ve ilgi pedagojisini de kapsadığını bu nedenle öğrencilerin duyuşsal dünyalarını da etkilediğini bildirmiştir. Nitekim pandemi döneminde ilkokul öğrencileri ile yapılan araştırmada, öğrencilerin mutlu hissettikleri durumlar %75 ekranda öğretmenlerini gördükleri; %66 arkadaşlarını gördükleri ve dinledikleri; %50 çevrim içi ders yaptıkları şeklinde tespit edilmiştir. İlkokul öğrencilerinin %60 söz almadıklarında; %53 soruları bilemediklerinde mutsuz oldukları belirtilmiştir (Orhan, Yılmaz, Bayrak, Zeren, 2021: 81-83). Yusuf Apaydın 2020 yılında gerçekleşen çevrim içi eğitim zirvesinde üniversite öğrencileri ile yapılan araştırmada; öğretim görevlilerinin toplu sunum yapma ve sınavlar ile ilgili bilgilendirme performanslarının dünya ortalamasının üstünde iken bire bir ve bireysel sorulara dönüş performanslarının dünya ortalamasının altında olduğunu bildirmiştir.

Post pandemide bu sürecin bireysel ve toplumsal etkisi kendini gösterip ekonomik, sosyal, psikolojik yaralar sarılırken toplumun embriyosu olan okullarda ise sorumlulukları ailesi tarafından taşındığından bireysellikten uzaklaşmış, problem çözme ve iletişim becerisi gerilemiş, algılama sıkıntıları yaşayan öğrenciler; çocuğundan ayrılamayan kaygı dolu ebeveynler, sürece adapte olmaya çalışıp süreci yönetmeye çalışan idari kurumlar, idareciler ve öğretmenler ile karşılaşılmıştır.

Pandemi sürecinde olduğu gibi post pandemide her ne kadar gücünü kaybetse de üzerinde durulması gereken konular olduğu düşünülmektedir. Geleceği inşa ederken yaşanılan travmatik durumun titizlikle üzerinde durulmalı, öğrenciler özellikle dezavantajlı durumda olanlar için yeterince akademik destek çalışmaları yapılıp yapılmadığı, bu çalışmalarda müfredatın tamamen verilmesine ihtiyaç olup olmadığı, akademik destek çalışmalarının yanında psikososyal çalışmaların verimli bir şekilde gerçekleşip gerçekleşmediği konuları ele alınmalıdır. Toplumu yönlendiren eğitim camiasının bu tür olağan dışı durumlarda yeni normali kayıtsız şartsız kabullenerek süreci sorgulamadan adapte olması rezilyans kavramı ile açıklanamayacağı düşünülmektedir. Bayındır (2021: 354) rezilyansı eskiye dönüş becerisi olarak tanımlamaktadır. Bu tanımla birlikte rezilyans; normalden irtibatı koparmayarak süreçteki esneklik ile eskiye dönüş becerisi olarak ifade edilebilebilir. Post pandemide öğretmenler bireysel gelişimlerini de ihmal etmeden, toplumsal gelişimdeki öncü rolleri ile öğrencilerinin yetiştirilmesinde; psikolojik esneklik, iş birliği, duygusal sağlamlık, iletişim ve içsel kaynaklarının farkındalığı ile dersleri harmanlamaları oldukça önemlidir. Apa’ya göre; dünyayı algılama, iletişim tarzı, sosyal kaynakların varlığı ve yetkinliği rezilyans kavramını etkileyen faktörlerdendir. Böylelikle hem Victor Frankl’ın gerilim anlarının, potansiyeli çağıran anlam arayışına hem de Cristina Fernandez’in yaşanabilecek stresli durumların sebep olabileceği hassasiyete önlem alınmış olunabilir.

APA. https://dictionary.apa.org/resilience.

Bayındır, N. (2021). Öğretmenlerin Pandemi Sonrası Okulların Açılmasına İlişkin Rezilyans Beklentisinin Belirlenmesi. Academia Eğitim Araştırmaları Dergisi, 6(2), 353-362.

Bozkurt, A. (2020). Koronavirüs (Covid-19) Pandemi Süreci ve Pandemi Sonrası Dünyada Eğitime Yönelik Değerlendirmeler: Yeni Normal ve Yeni Eğitim Paradigması. AUAd, 6(3), 112-142.

Fernandez, C. A. (2020). Assessing The Relationship Between Psychosocial Stressors And Psychiatric Resilience Among Chilean Disaster Survivors. https://www.cambridge.org/core/journals/the-british-journal-of-psychiatry/article/assessing-the-relationship-between-psychosocial-stressors-and-psychiatric-resilience-among-chilean-disaster-survivors/EEB8E974F303B7E27FAA0F09B580E42D

Frankl, V. E. (2010). İnsanın Anlam Arayışı. (S. Budak Çev.). (2. bs.). İstanbul: Okyanus

Orhan, F., Yılmaz, M. B., Bayrak, İ. and Zeren, Ş. G. (2021). Covid-19 Sürecinde Uzaktan Öğretme Süreci İle İlgili İlk Ve Ortaöğretim Öğrencilerinin Algıları Ve Duygularına Yönelik Bir Analiz. Ankara: T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı-TÜBİTAK.

Facebook Yorumları

İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.