Alanında dünyaca tanınmış yirmi yedi bilim insanına, “çocukluğunuzda sizi bir bilim adamı olmaya yönlendirecek neler oldu? Sizi şu andaki araştırma alanınızla ilgilenmeye iten ve sizi siz yapan şeyler neydi? Ana-babanız, yaşıtlarınız, hocalarınız kimlerdi? Sizin için dönüm noktaları, örnekler, etkiler, geçişler, rastlantılar, baskılar, çelişkiler, hatalar olarak gördüğünüz şeyler nelerdi? ” soruları sorulmuş ve cevapları bir deneme makalesi şeklinde yazılarak “Meraklı Zihinler” adıyla kitaplaştırılmıştır.(*)
Bilim insanlarının cevaplarıyla bugün; çocuk, genç ve yetişkinlerin bilime merak duyacaklarda farkındalık oluşturmak, ilham vermek ve yol göstermek amaçlanmıştır. Her bir bilim adamı açık yüreklilikle çocukluğuna gidip hatırladığı kadarıyla bilime adım atma sebeplerini anlatmışlardır.
Günümüzde ülkemizde de yetişkinlerin anaokulundan itibaren her kademede çocuk ve öğrencilere; “büyüyünce ne olacaksın, hangi mesleği seçmeyi düşünüyorsun, gelecek hayallerin nelerdir?” sordukları ilk sorulardandır. Çocuklar çevrelerinde gördükleri, tanıdıkları ve karşılaştıkları özellikle de üniformalı mesleklerden başlayarak öğretmen, doktor, polis, pilot, itfaiyeci gibi aklına ilgi gelenleri yaşına göre farklı cevaplar verirler.
Bilim insanı olmak için, sabır, çalışkanlık, gayret, azim, öğrenme tutkusu, merak, soru sorma, araştırma ruhu gibi yetenekler yanında kararda etkili olan çok sayıda faktör yer alabilir. Ailesinde üç dört kuşak bilim insanı olanlar ve yetiştiği çevresinde çok sayıda bilim insanı bulunanlar beslenme kaynakları varsayımına göre ayrıcalıklı bir çevrede büyümüş olmanın kuşkusuz olumlu etkisi olmuştur. Sadece araştırma merakının yeterli olmadığı, saplantılı tutku, neredeyse hastalık derecesinde araştırma ruhu olması gerektiği söylenmiştir. Bilimin doğayla insan arasında yaşanan bir aşk olduğu, bir yere kadar kişilik özellikleri ve ilişkilerden aşkın doğacağına inanılmıştır. Buna rağmen dehanın yüzde doksan dokuzunun alın teri olduğu söylenmiştir. Bazen de rastgele olayların ve kişilerin hayatlarının seyrini değiştirdiğini anlatmışlardır.
Anne-babası bilinçli olanların ve bilime, bilim insanlarına hayran olanların da, çocuklarında bilim insanı olma potansiyelini fark ederek evlerinde gerekli ortamı oluşturmuş olmaları, ilgi ve meraka göre konunun uzmanı ünlülerle tanıştırmaları, akademik hayata geçiş sağlayabilecek okullara göndermeleri, meraklarını gidermek için hayati tehlike dışında her türlü izni vererek hayallerini gerçekleştirmelerinde destek olmaları da bilim insanı olma yolunda çok önemli bir destek olmuştur.
Olabilecek tüm uygun şartların sağlandığı ortamlarda yetişerek bilim insanı olanların başarılarına hayret etmemek gerekir. Zira bilimin en iyi gelişeceği ortam tam bir özgürlük ve parasal bağımsızlık ortamlarıdır. Tabi ki tam tersi de mümkündür. Seyrettiği bir filmden, okuduğu bir kitaptan, hayvanat bahçesi gezisinden veya bir izcilik kampında veya yaz tatilinde gördüklerinden, tanıştığı insanların anlattıklarından etkilenerek bilim insanı olmaya karar verenler de çoktur. Anne veya babasının hiçbir zaman bir mesleğe itmedikleri, olumsuz tutum ve davranışlarından etkilenerek bir meslek seçenler, onların hatırı için doktorluk gibi bir mesleği seçip sonrasında vazgeçip değiştirenler de olmuştur. Bunların yanında yetişkin oluncaya kadar bilim insanı olmayı düşünmemiş üniversite mezunlarının da sonradan bilim insanı olmaya karar verdikleri de vardır.
Bazı bilim insanları, çocukken üstün zekalı oldukları fark edildiği için özel okula erken başlatılmış olduğu bu dönemde astronot, doğa tarihçisi ve arkeoloji bilimine ilgi duyduğunu belirtmiştir. Kimisinin anne-babası profesör, entelektüel-teatral bir ailede ise erken gelişmiş, garip-harika çocuklar olarak öğretmenlerini çeşitli konularda çaresiz bıraktıkları olmuş. Zengin öğrenme olanaklarına sahip olarak çevrelerindeki insanlar tarafından ciddiye alınarak desteklenmişlerdir. Evlerinde eline geçen her eşyayla heyecanlı deneyler yaparak başarı duygusunu erkenden tatmışlar.
Tamamında seçtiği ve ilgi duyduğu alandaki tüm kitapları okumaya çalıştığı, zamanın bilim insanlarıyla görüştüğü, her birinin meslek kökeni bilgi yüklü hayatının bir yerlerinde saklı olduğu görülmüştür. Çocukken bilim insanı olmak isteyenler normal çocuklar gibi bebekler ve araba gibi oyuncaklarla oynamayıp farklı merakların peşinden koşmuşlardır. Bugün geçmişine baktıklarında; daha disiplinli çalışkan olmayı öğrenerek daha iyi bilim insanı olabileceğini düşünenler vardır.
Ülkesinin eğitim sisteminin, aklına bilim insanı olmayı koymuş olanı hedefine ulaştıran dar kapsamlı müfredatının kendisine yardımcı olduğunu belirtiyor. Hesap yapmaktan hoşlanan, sayılara aşık olup onlarla oyunlar oynayan çocuklar okulda kulüp ve dernekler kurarak hayal ve hedeflerine ulaşmak isteyenlerle sürekli bir araya gelip saatlerce bilimsel tartışmalarını anlatmıştır. Hatta öğretmenlerinin bunu fark edip akıllılık ederek onları rahat bıraktığını kendilerini eğitmelerine fırsat tanımışlar. Bu özgürlüğü sorumlu şekilde kullanacaklarına güvenmişler hatta ileri düzey eğitimlerini özel hoca getirterek desteklemişlerdir. Bu alanlarda ünlü olan okullara yönlendirerek ünlü hocalarla çalışmalarına imkân sağlamışlardır.
Yetenekli öğretmenlerle karşılaştıkları, evde deneylere devam edebilmeleri için okuldan malzeme vererek bilim aşkını desteklediklerini belirtmişlerdir. Anne-babaların evlerin bodrumlarında-merdiven altlarında bir nevi laboratuvar kurmalarına yardım etmiş olmaları aşkın devam etmesini sağlamıştır.
Biri matematikçi diğeri ünlü bir mimar olan iki aile dostunun kendisine ufuk açıcı konuşmalarla yol gösterdiğini, her zaman çok çalıştığını ve istediği işleri yaptığını, üniversiteye başlamadan önce bir süre çıraklık yaptığı hatırlıyor.
Bir başka bilim insanı, kimi insanların bilim adamı olmak için gerekli yeteneklerle yaratılmış olarak doğduğunu diğer tüm çevre koşullarının da önemli rol oynadığını düşünüyor. Okulun eğitimin küçük bir parçası olduğunu, liseye kadar okulların ev gibi sonrasında kafe ve diğer yaşam alanları gibi tasarlanmasının faydalı olacağına inanmış.
Ailenin tek çocuğu olunca etrafının da bilim insanlarının yeni-farklı ilgi çekici yoğun bilim konuşmalarıyla büyüdüğünü anne-baba bilim insanıysa meslek-özel hayat birbirinden ayrılamadığını hatta yapılan deney-gözlemlere katılmak zorunda kaldığı için kendisinin de bilim insanı olmayı seçtiğini düşünmüş.
Kusursuz bir eğitim aldığını, okulda her dönemde normal eğitim-öğretime bir haftalığına ara verilerek bir işlikte çalıştıklarını, okulun gurur ve sevinç kaynağı olarak görülen bu işliklerin tam donanımlı olduğunu hatta torna tezgahını kullanmayı öğrendiğini, yaşlı harika bir demirci ustasına çıraklık yaptığını, demircilikte asetilen lambasıyla kaynak yapmayı öğrendiğini anlatmıştır.
Üniversiteye biyokimya için başvurmasına rağmen mülakat ve portfolyosuna göre zooloji okumak üzere kabul edildiğini, her öğrenciye tahsis edilen haftalık özel hoca sisteminde haftada bir hocasıyla buluştuklarında; dar başlıktaki konularda okumalar ve sohbetler yaparak ilerleyen zamanda her hafta bir doktora tezi üzerine raporlar yazdığını söylemiştir.
Meslek seçmek isteyen gençlere; önce mesleğinizi seçmeyin, ilkin gelecekte neler yapmak istediklerini belirleyip karar verin, sonra bakın ileri ki on yıllarda hangi meslek size çok da fırsat ve esneklik tanıyacaksa onu seçebilirsiniz önerisinde bulunulmuştur. Bir işi iyi yapabilmek için o işte kullanılan nesneleri de sevmelisiniz. Çekiç, tahta, çivi seviyorsanız iyi bir marangoz olabilirsiniz.
Küçük kardeşleri olup onlarla ilgilenmek zorunda olanların kendi gelişimine olumlu etkide bulunduğu, tek çocuk olduğu kadar çok kardeşi olanların bulunduğu, ortaokulda danışman öğretmenlerle meslek üzerine konuştuklarında ilgilerine yönelik önerilerde bulunduklarını
Yaz tatillerinde çeşitli farklı ortamlara giren, tarlada-bağda-bahçede çalışanların ve hayvanlarla ilgilenenlerin, ailece yapılan gezilerde doğada gördüklerinden çok şey öğrendikleri, bu sebeple doğada büyüyen şanslı çocuk olduklarına inandıkları, bir nevi doğa ile arkadaş oldukları görülmektedir. Gökyüzünü çok seyrettikleri, bahçeli evlerde oturdukları, bahçelerinde hayvan besledikleri, garajda alet edevatlarla oynadıkları, ağaçtan evler yapıtları, seyrettiği filmlerde sırt çantasıyla uçan insan sonrasında kütüphanede ne kadar jet-motor-roket üzerine kitap varsa okuduğunu söyleyen bilim insanı vardır.
Ailenin ekonomik durumu çok iyi olanlar yanında normal olanların hatta geçim zorluğu çekenleri olduğu, yol yapım işçisi-kovboy baba, anne-babaların çocuklarının her şeyi en iyi şekilde yapabileceği ve başarılı olacağına dair güveni olduğu, ne tür zorluklarla karşılaşılırsa karşılaşılsın (iş-sağlık-ilişki) bunları alt etmeyi sağlayacak bir fikrin mutlaka bulunduğunu unutmamak gerektiği, ailede başarıya, öğrenmeye ve bilime saygı duyulmasının yanında farklı bir fikir, bir bilgi belirtisi gösterildiğinde ilgi ve değer gösterilmesi etkili olduğu,
Hemen hepsinin de kitap kurdu olup çok farklı okumalar yaptıkları, bilim-kurgu ve macera serisi kitapları okudukları, üniversitede çift ana dal okuyanların bulunduğu, üniversite de kötü hocaları olanlar kadar çok iyi hocalarla karşılaşanlar olduğu, bir hocanın ödevi iki kez iade edip daha iyisini yapabilirsin diyerek çalışmaya motive etmiştir. Sınavda defter kitap açık serbest bırakarak akşam yemeğine mesleğinizle ilgili bilim adamlarından kimleri niçin çağırırdınız, onlarla neler konuşurdunuz sorusunu sorarak zihinsel dağarcıklarını genişletmeye çalışmıştır.
Erken yaşta bilime merak salanlar olduğu gibi üniversite sırasında karar verenler de olduğu için “kendini bulmanız için hiçbir zaman geç değildir” diyenler olmuştur. On yaşındayken eyalet yönetimine mektuplar yazarak hayallerini anlatarak onlardan malzeme, yeni kitaplar ve bilgiler istediğinde olumlu yanıt verilmiştir. Bilim insanı olmak için bir araştırmanın nasıl yapılacağı, keşif, gözlem ve deney tasarlama, raporlaştırma, değerlendirme ve sunum nasıl yapılacağını öğrenmek gerekmektedir.
En yüce değerin insan yaratıcılığı ve düşüncelerinin gücü olduğunu anladığını, aslıda çocukken mucit olmak istediğini, Lego parçalarından ve başka malzemelerden füze inşa etmeye çalıştığı, icatların dünyayı değiştireceğine inandığını, on iki yaşlarında elektronik dükkanları gezmeye başlayıp bilgisayar kullanarak programlamaya giriş yaptığı, bilgisayarda müzik yapmaya çalıştığı, bilgisayar kodlama temelli ve yapay zeka okumalarına başladığı, insanların düşünerek yaptığı işlemleri makinelere ve bilgisayarlarla yaptırmayı tasarladıkları, makinelerin insan zekasını taklit edebileceği, metafizik düşünceleri anlamaya çalıştıkları, fikirlerin dünyayı değiştirme gücü olduğuna, gelecekte yaşlanma sorununun çözüleceğine, insanların bedensel-zihinsel yetilerinin alanı genişleyeceğine inanmışlardır.
Karınca gibi hayvanları taklit ederek robot yapılması, yapa zekasının düzenlenmesi, çevresine tepki vermesi sağlayacak derecede esneklik-dayanıklılık-uyarlanabilir özellikte bilgisayarlara hafıza, işlemci, donanım ve yazılım yapmayı, sekiz yaşındayken insan zihniyle oynanabilen oyunlarda başarılı makineler yapmayı düşünürken otuzlu yaşlara gelince böceğin yaptıklarını yapabilecek robotlara geçtiği, şimdi ise solucanların sırrının peşinde olmuşlardır.
Başarının en iyi formülünün yaptığı işi tutkuyla bağlı olan ve o işten heyecan duyan insanların çevresinde buluşmak olduğunu, hayallerin ve bilim heyecanının bulaşıcı olduğu, her şeyin sorgulanması gerektiğine yüreklendirildikleri, birçok bilim insanının oto didaktik olarak kendilerini okuyarak, araştırarak, tartışarak, sorgulayarak eğitimle yetiştirdiklerini beyan etmişlerdir.
Doğa yasasına göre; insanların evrende her şeyin bir düzen olduğu, matematik bilmeden bunu anlayamayacağını ve göremeyeceğini anladıkları, çoğunluğunun matematiği sevdiğini, doğaya uygulanarak gerçek dünyanın matematiğinin uygulamalı matematikle; hücre bölünmesi, kalp atışı, beyin ve uyku ritminden ateş böceklerinin aynı anda ışıldamasını hepsinde ince bir hesap olduğunu anlamışlar. Bilim daha bebeklik çağındayken çok eğlenceli olduğunu sonraki yıllarda bilim yaparak aynı zamanda eğlendiklerini söylemişlerdir.
Bir bilim insanının kuramına göre; insanlar kendilerine benzeyen başka insanlardan oluşan bir gruba-çocuklar için buna akran grubu denilir- katılmaya ve kendi davranışlarını o gruptakilere göre biçimlemeye doğuştan güdülenmişlerdir. Grubun üyelerine verilen farklı statü ve rollerle kişilik farklılıklarının artmasına yol açar. Buna rağmen bilim insanlarının insan ilişkileri konusunda çaba harcamadığı, kendilerini bilime kaptırdıkları için daha çok içe dönük oldukları söylenebilir.
Konuyu, Nobel Kimya Ödülü’nü 2015 yılında kazanan Türk Bilim İnsanı Aziz Sancar’ın “Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum; bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum.” Sözüyle bitirmek anlamlı olacaktır.
(*) Bu yazı, ”J. BROCKMAN, Meraklı Zihinler, Çev.Ülker İNCE, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları –237, Nisan 2007, Ankara” kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır.