2016 yılının mart ayının sonlarında medyada “Microsoft’un yapay zekası Tay, ırkçı ve küfürbaz çıktı” diye bir haber yayınlanmıştı.
Microsoft tarafından üretilen bu “Tay”, iPhone’daki Siri’ye veya Android’deki Ceyda’ya benzeyen bu yapay “Tay”, konuşabiliyor ve sizinle sohbet edebiliyordu.
Yalnız Siri ve Ceyda’dan biraz farklı. Bu yapay zekâ ve robot Tay, Microsoft’un iddiasına göre bir çocuk gibi “konuştukça akıllanıyor” du. Yani çevreden duyduklarıyla ve aldıklarıyla öğrenip gelişen bir zekâ… tıpkı bir çocuk gibi.
Tay’ ın yapımcıları onu sosyal medya üzerinden “doğal ortamı” na bıraktılar.
Tay, twitter üzerinden dünyaya “hello world” (merhaba dünya) diyerek gözlerini açtı. İnsanlığa ilk mesajı buydu. Yapımcıları tarafından Tay’a ilk olarak evrensel değerler taşıyan, nazik ifadeler ve güzel düşünceler yüklendi. Dağarcığında hiç argo ve küfür olmadığı gibi sizinle konuşurken bir hanımefendi veya beyefendi gibi cevaplar veriyordu.
Otomatik olarak “kendiliğinden” gelişen yapay zekâsıyla cevap veren ‘Tay’ teknik olarak “edepli bir çocuk gibi” kendisine atılan mesajlara cevap verecek ve sohbet edecekti. Böylece çevreyle kurduğu iletişim doğrultusunda dağarcığına yeni kelimeler, fikirler, yeni düşünceler ekleyebilecek ve zekâsı gelişecekti. Tay’ın ilk başta güzelliklerle yüklenen o mekanik zekâsını yine güzelliklerle geliştirme işlevi bize yani “insanlığa” verilmişti.
Ancak birkaç gün içerisinde Tay’ın ağzı bozulmaya başladı. “Tay” la iletişim kuranların sayısı arttıkça Tay, daha da sosyalleşiyor, beklenenin (ve yüklenenin) dışında konuşuyordu. Tay, güzel konuşmak yerine güzel küfrediyordu.
Tay’ın aldığı mesajlardaki içerikler onu birkaç gün içerisinde ırkçı, ayrımcı, şiddet yanlısı ve küfürbaz yapmaya yetmişti. Aldığı mesajlarla paralel olarak gittikçe düşmanca bir anlayışa bürünen Tay, programcıları tarafından susturuldu.
Peki Tay’ın zekası nasıl bu kadar hızlı değişti ve gelişmişti? Şöyle ki: Etraftan ne duyuyorsa, yapay zihin onu kaydediyordu. Kendisine gelen mesajlarla birlikte oluşturduğu yargıları dağarcığına katarak yeni tutumlar geliştiriyordu. Sonra da bu yargılarla ve düşüncelerle başkalarına cevaplar veriyordu. Verdiği cevaplar karşısındaki sanal ortam kullanıcılarından aldığı dönüşlerle bu durum daha da pekişiyordu. Aynı “oğlum para vereyim de amcaya bir ……..” olduğu gibi. Para verdikçe…. arkası da gelecek.
Tıpkı bir çocuk gibi…
Çocuklar, çevresinden ve bizden aldıklarını hayatlarına aktarırken yetişkinlerin ve çevresinin bununla pratikte ne yaptığına bakar ve davranışlarına da ona göre yön vermeye çalışır. Çocuklar, hayat pratiğimizi, alışkanlıklarımızı, davranışlarımızı kısacası her tepkimizi gözlemleyerek kendine göre bir “bilinç” oluşturur. Tıpkı Tay gibi…
BBG gibi günlük hayatımızın çocuklar tarafından sürekli kaydedildiğini unutmamalıyız. Her yaptığımızı, her söylediğimizi, olaylar ve durumlar karşısındaki her tutumumuzu ve her tepkimizi gözlemleyen ve kaydeden çocuk, tüm bunların bileşkesinden kendine bir anlayış ve bilinç oluşturmaya çalışacaktır.
Evet, belki şöyle söyleyenler de çıkacaktır: “Hocam, kötü bir babanın iyi bir çocuğu olamaz mı?” Elbette ki olabilir. Şu önemli noktayı da hep hatırlayalım: Model alma, karakter gelişimini ve ahlak gelişimini şekillendirmede en önemli unsurlardan biri olup sadece bir kişiyle sınırlı kalmaz. Yani çocuğun “doğal ortamı” ndaki herkesin çocukta “imza” sı vardır.
Tıpkı Tay gibi… Çocuk, yetişkinlerin kendi aralarında olan iletişimlerini, olaylara yaklaşımlarını, meseleleri nasıl ele aldıklarını dikkatle inceler ve sonucunda kendisi için uygun olduğunu düşündüğü bir tarz oluşturur.
Ev içerisindeki sohbetlerimiz, konuştuğumuz konular, izlediğimiz programlar, bir sorunla mücadele ve onu çözme tarzımız ve tüm bunları nasıl yorumladığımız her zaman çocuğumuzun dikkatinde olacaktır.
Çocuk bu süreçte, model alma yoluyla, koşullanma (şartlanma) yoluyla, gizli öğrenme yoluyla, kavrayarak öğrenme yoluyla, kısaca bilinçli ya da bilinçsiz çok boyutlu bir şekilde kişiliğinin “satır başları” nı oluşturur.
Yukarıda yazdıklarım lütfen doğru anlaşılsın, “çocuğumuzun dışında her şey suçlu olabilir, onu her şeyden koruyalım” demek istemedim. Eğitimcilik hayatım boyunca şu anlayışa sahip birçok anne – baba ile karşılaştım: “Benim çocuğum çok edepli, arkadaşlarının istenmeyen tutum ve davranışları çocuğumu olumsuz etkilemektedir.” Bunun tersi de mümkündür: Çocuğumuz da tutum ve davranışlarıyla arkadaşlarına olumlu veya olumsuz örnek oluşturabilir.
Birden olmuyor, çocuk büyütmek, yetiştirmek, eğitmek zahmetlidir, bu zahmet ise değerlidir. Zahmete katlanmadan değere sahip olmaya çalışmak ailemize ve toplumumuza daha pahalıya patlar.
Çocuklara verdiğimiz her olumsuz mesaj, davranış, tepki aslında bilinçaltına yerleştirilen tahrip gücü yüksek bir bomba gibidir. Bazıları etkisini hemen gösterirken bazıları da yıllar içerinde etkisini gösterecektir.
Uğur ATASEVEN
Eğitimci – Yazar