İnsan yaradılışı gereği düşünme yetisine sahiptir. Doğruluğu ya da yanlışlığı önemsenmeden beynimizdeki zihinsel olarak akıp giden ve bize uygulama yaptırsın veya yaptırmasın bizi sürekli bir döngüde gezdiren objeler dizisine düşünce denir.
Doğumdan bu yana birikimler, kazanılan öğretiler, edinilen bilgiler vs. insan zihninde bir film gibi kurgulanır durur. Düşüncelerimizi durdurmak mümkün olmadığı gibi düşüncelerimizin de bir sonu yoktur. Saliselere kadar insan düşünür. Descartes’in dediği gibi; “Düşünüyorum, o halde varım.” dan yola çıkarak insanı insan yapan bir kişilik yüklenmesine neden olan düşünmektir.
İyi ya da kötü, güzel veya çirkin, etik yahut etik olmayan tüm düşünceler zihinden geçerken bunlara mani olunması mümkün olmadığı gibi ne düşündüğünü de tahmin etmesi çoğu zaman kolay olmayabiliyor.
Bazı hal ve hareketler ya da Freud amcamızın dediği gibi ağız sürçmeleri bize kısmi olarak bilgi vermektedir. Araştırmalarda insanların genelde yalnız kaldıklarında, bir iş ile uğraşmadıklarında ve yeni bir ortam ya da arkadaşlarla tanıştığında beyin semptomlarının daha çok çalıştığı saptanmıştır.
Çoğu zaman yalnız yürüyen insanların dudaklarının oynadığını fark edebiliriz ve sıkıntılı olabileceğini düşünürüz. İnsan beyni kendi düşüncelerine yoğun bir şekilde odak aldığında dış dünyadan uzaklaşıp kişinin kendi ile muhabbetine dönüşebilmektedir. Bu şizofrenlik bir vaka durumu değildir.
Aslında düşünce üzerine bir takım yanlış yorumlarımız var. Düşüncelerimizi önemsemiyoruz! Bilinçaltına gönderip üstünü kapatıyoruz çoğu zaman. Düşüncelerin çoğu kişide anksiyete oluşturur ve bunu dışarı çıkarmak iyi bir sonuç doğurmayabilir. Bunun için bastırır bilinçaltına göndeririz.
Şöyle bir gün içinde neler düşündüğümüzü bir hayal edebilir misiniz?
Sabah kahvaltısında aslında çok istediğiniz bir şeyin hazırlanmadığını görüp bununla ilgili düşünceler geçti ve açıklayamadın. Örneğin işe gittin Ali Bey’in davranışını beğenmediniz ama iş ilişkileri dolayısıyla bunu da sadece düşünmekle geçirdiniz. İstediğiniz sonuca varmak için günlerdir hayaller kurup sonuçlar çıkardınız ve istediğimiz gibi olmayınca o da atık deposunun (bilinçaltı) yolunu tuttu.
Bunun gibi binlercesi aslında. Gün yirmi dört saat.. Hadi bunun sekiz saati uykuda geçsin. On altı saat aktifsin. Rüyaları da işin içine katarsak sekiz saatte pasif.. İnsan sürekli düşünür.
Yüz düşüncemizden sadece %1 veya %2’sini ancak gerçekleştirebiliyoruz ya da ifade edebiliyoruz. %90 civarında düşüncelerimiz bilinçaltına gidiyor. Yıllar sonra bu atık deposu içten içe yanmaya başlıyor ve insan elbet bir gün önemsemediği düşünceleri yüzünden bir patlama yaşıyor ve bunun en büyük zararını yine kendisi çekiyor.
Peki, yapılması gerekenler nelerdir;
– Önemli olduğunu düşündüğünüz düşünceleri not edin.
– Karşınızdakine söylemeseniz bile yalnız kaldığınızda düşüncelerinizi sesli söyleyin.
– Düşüncelerinizi hayata geçirmenin yoluna bakın.
Psk. Dan. HALİL MART