Duvarsız okul: Öğrencilerin evlerine gitmek istemedikleri, sabahları da okula koşa koşa büyük bir istekle geldikleri eğlenerek öğrenilen aynı zamanda öğrenci becerilerinin gözlemlendiği bir nevi yeteneklerinin keşfedildiği okuldur.
Ben kıdemli bir eğitimci olarak mevcut okul binaları ile mevcut dersler ile ve mevcut müfredatlar ile eğitim döneminin sona erdiği kanaatindeyim.21.YY eğitim anlayışının bireyselleştirilmiş eğitim olması gerektiği kanaatindeyim. Yani mümkün ise bire bir eğitim olmalıdır. Bireyselleştirilmiş eğitim ayrıca ele alınabilir. Bu yazıda bireyselleştirilmiş eğitimin tamamlayıcısı olan eğitim binaları başka bir deyişle eğitim tesisleri mevut hali ile bireyselleştirilmiş eğitime uygun değildir.
21.YY eğitim binaları ve buna bağlı olarak eğitim anlayışı nasıl olmalıdır:
-Her öğretim ile ilgili mekân yani derslik öğretilecek derse uygun olarak tasarlanmalıdır.(tarih dersliği, felsefe dersliği vb.)
-Sınıf mevcutları en fazla on öğrenci olmalı.
-Her ders uygulamaya yönelik olmalıdır.
-Tüm derslerin müfredatı eğlenerek ve yaparak öğrenmeye yönelik olarak günün şartlarına göre yeniden yazılmalıdır.
-Eğitim tesisinde öğrencilerin uygulama yapabilmelerine imkân sağlayacak (hem dersler, hem de boş vakitler için) şekilde spor, müzik, resim, hat vb. alanlar yapılmalıdır.
-Bu eğitim tesislerinde mutlaka öğrencilerin doğa ve hayvan sevgisine yönelik aktivitelerin yapabilecekleri zaman ve fiziki düzenlemeler olmalıdır.
-Tabii ki bu anlayışın öznesi öğretmenler yeni anlayışa, yeni müfredata göre eğitilmelidir.
Yukarıdaki maddelere sizlerin de ekleyeceği fikirler öneriler mutlaka olabilir. Bu yazıları yazmaktaki muradımız fikir katkısıdır. Mevcut düzende bir öğrenci bir derslikte günde 6-8 saat arasında ders görmektedir. Yani biz öğrenciye gel bu sıraya otur gelen öğretmenleri dinle dersleri öğren diyoruz. Mümkün değildir bu anlayışla yeni yüzyıla hazırlanmak. Okullardaki devamsızlık ve disiplin problemlerinin yüzde 80’i öğrenciye hitap etmeyen eğitim tesisleri ve yine öğrencinin ilgisini çekmeyen ders içerikleridir.
Eğer doğa ile barışık, eğlenerek ve yaparak öğrenme anlayışı ile eğitim tesisleri kurgularsak okulda duvara da, kapıya da, nöbetçiye de ihtiyaç kalmayacaktır.
Türkiye şartlarında bu mümkün mü diyenler olacaktır. Neden mümkün olmasın? Bu şekilde bir dönüşüm hemen tüm okullarda olamayabilir. Ancak bir yerden başlanır, pilot uygulamalarla artısı eksisi görülür ve zamana yayılarak da ülke geneline uygulanır.
Böylece kendini ifade edebilen, doğa ile barışık, hayvan sevgisi olan, üretime yatkın ruhen ve bedenen sağlıklı bireyler ve sağlıklı nesiller yetiştirilebilir. Bu anlayışa hayır denilebilir mi? Bence hayır denilecek bir durum da yok. Özellikle büyük şehirlerde doğadan uzak, hayvan sevgisinden uzak okula gidene kadar apartman dairesinde odaya hapsolmuş, okula geldikten sonrada hiçbir özelliği olmayan odalara(dersliklere) sıkıştırılmış çocuklardan, gençlerden ne bekleyebiliriz. Ekran müptelası bireyler ortaya çıkar ki, maazallah bu tür bireyler içine kapanık, kendine güveni az olan bireyler olacaklardır.
Konfüçyüs “Bir neslin kaderini ,bir evvel ki nesil tayin eder” diyerek konuyu özetlemiş aslında. Sağlıklı düşünen, sağlıklı davranan, üreten, teknolojiyi kullanan bireyler ve nesiller için eğitimimizi yeniden kurgulamak zorundayız.