Bir meslektaşım yapmakta olduğu bir çalışmada kullanmak istediği bir ölçekten bahsetti ve bunun kullanımı için ölçeği geliştiren araştırmacıların yüksek miktarda bir ücret istediğini söyledikten sonra bana alternatif bir ölçekten haberim olup olmadığını sordu. Bu konuda onunla konuştuklarımdan sonra eğitimin ve eğitim araştırmalarının metalaşması üzerine bir yazı yazmaya karar verdim.
Bana göre bir bilim insanının, daha da önemlisi eğitim konusunda çalışmalar yürüten bir bilim insanının amacı, ürettiği bilgiyi toplumla paylaşmak olmalıdır. Eser hakkı kişiye aittir elbet, ama bilim insanının bundan maddi bir beklentisinin olması bana hiç doğru görünmüyor. Bir araştırmacı bir ölçek geliştirdiğinde ismiyle yayınlanmasını ve kendi çalışmasının referans gösterilmesini ister. Bu onun en doğal hakkıdır. Etik açıdan doğru olan budur.
Fakat bu araştırmacı geliştirdiği ölçekten maddi kazanç sağlamaya başladığı an bana göre bu artık eğitim araştırması değil, ticarettir. Bu kişi artık toplumun yararına çalışmıyor, ticaret yapıyordur. Telif hakları ve patent yasaları kişilere bu hakkı veriyor. Bu nedenle de literatürde bilim ve araştırma etiği açısından da yanlış durumlar arasında yer almıyor olabilir. Ama bana göre eğitim araştırmaları sonucunda çıkan ürünlerden maddi kazanç elde etmek etik bir uygulama değildir.
Eğitim araştırmalarının metalaşmasına bir başka örnek ise üniversitelerde yürütülen projelerdir. Günümüzde üniversiteler, özellikle de vakıf üniversiteleri öğretim üyelerini çok fazla sayıda proje yapmaya yönlendiriyor. Bunlar arasında toplumun ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olanlar olduğu gibi, aslında topluma çok yararlı olmayan projeler de bulunuyor. Bu projelerin büyük çoğunluğu da üniversitelerin maddi kazanç elde etme amacı ile gerçekleştiriliyor. Proje fetişi olarak adlandırdığım bu durum vakit, kaynak ve enerji kaybına neden olmaktadır ve araştırmacıların da bilimsel gelişimine hiçbir katkı sağlamamaktadır.
Eğitim araştırmaları ve projeleri gibi, eğitim kurumlarının da günümüz dünyasında ticari kurumlara dönüştüğünü görüyoruz. Devlet okullarının bile velilerden bağış adı altında para topladığını duyuyor, okuyoruz. Bunun kapitalist bir dünyanın gerçeği olduğu ve sistemi değiştirmediğimiz sürece bu durumu da değiştiremeyeceğimiz düşünülebilir. Fakat bütün bunların ötesinde Türkiye’deki eğitim kurumlarının da bu noktada şuna karar vermeleri gerekiyor: Yüksek kalitede eğitim veren ve mezunlarını iyi bir geleceğe hazırlayan kurumlar mı olmak istiyorlar, yoksa eğitim faaliyetlerini sadece günü kurtarmanın hesabını yaparak, deyim yerindeyse bakkal zihniyetiyle mi gerçekleştirmek istiyorlar? Bu soruya verecekleri cevap, hem bu kurumların, hem de ülkenin gelişmişliğini belirleyecektir.
Eğitim araştırmaları ve bunun sonunda çıkan ürünleri metalaştırmak ile araştırmacıların çalışmalarının karşılığında teşvik alması gibi iki durumu birbirine karıştırmamak da çok önemlidir. Eğitim araştırmacıları ve eğitimcilerin topluma hizmet etme önceliğini yerine getirebilmesi, onların temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik kaygılarının olmaması ile mümkündür. Bu insanların maddi kaygılar içinde olmaması da onların çalıştıkları kurum ve devlet tarafından desteklenmesi ile olanaklıdır. Temel ihtiyaçlarını karşılama konusunda kaygılar yaşayan eğitimcilerin öncelikli hedefi ürettikleri ürün ve hizmetleri metalaştırmak olduğu sürece topluma hizmet edebilmeleri mümkün değildir.
Bu noktada eğitim alanında çalışan kişilere ve kurumlara önemli sorumluluklar düşmektedir. Bu konuda tüm eğitimcilerin “topluma hizmet” ilkesini benimsemesi önemlidir. Bunu benimsetmek amacıyla, öncelikle eğitim ve araştırma etiği ile ilgili dersler üniversite yıllarında verilmelidir. Bunun yanı sıra, eğitim araştırmaları ve hizmetlerinin metalaşmasının önüne geçmek için devletin yasal düzenlemeler getirip denetleme mekanizmalarını devreye sokması gerekir. Örneğin, bağış adı altında velilerden para toplanmasına karşı yasal sınırlamalar koyması elzemdir. Fakat bu bağışları toplayan okulların gerçekten ihtiyaçtan dolayı bu yola girmiş olup olmadığını da tespit etmesi gerekir. Eğer gerçekten böyle bir ihtiyaç varsa devlet bu okullara ayrıca destek sağlamalıdır.
Özetle, eğitim araştırmalarının ve eğitimin amacının topluma hizmet olması gerekir ve bu amacı gerçekleştirmek için tüm devlet ve özel kurumlar ile kişilerin eğitim politikalarını ve faaliyetlerini bu ilkeye dayandırmaları önemlidir.
Deniz Sarıbaş