Bir tür anlam inşa etme sürecini oluşturan okuma, okuyan kişi ile yazar arasındaki etkili iletişimin bir ürününü ifade etmektedir (Akyol, 2006). Tutum ise insanların belirli bir konuya ilişkin inanışlarını oluşturmaktadır (Thurstone, 1928). O halde okumaya yönelik geliştirilen kişisel kabuller, okuma tutumlarını oluşturmaktadır. Okuma tutumunu, okuma eylemine karşı bireyde oluşan eğilim veya bakış açısı olarak da ifade etmek mümkündür.
Okuma tutumları, okuma becerilerinin gelişiminde önemli bir faktördür. Okumaya yönelik olumlu tutumlara sahip olan bireylerin okuduğunu anlama düzeylerinin ve okuma güdülerinin iyi olduğunu söylemek mümkündür (Balcı, 2013). Ayrıca okuma tutumları ile akademik başarı arasında ilişki bulunmaktadır. Okumaya ilişkin olumlu tutumlara sahip olan öğrencilerin ders başarıları nispeten daha iyi düzeydedir (Baştuğ, 2014; Sallabaş, 2008). Özellikle de Türkçe dersi başarılı olan öğrencilerin, okuma tutumlarının iyi olduğu söylenebilir (Aydoğdu, 2012). Fakat toplumda kimi kesimde okumaya yönelik olumlu tutuma sahip olmak ile matematik, fen bilimleri gibi sayısal ağırlıklı derslerdeki başarılar arasında bir ilişkinin olmadığı düşünülmektedir. Bu genel yargının doğru olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir. Nitekim hangi ders olursa olsun, öğrenciler öncelikle yazılı kaynaklara başvurmaktadır. Bir ders konusunun iyi bir şekilde kavranması, çoğu zaman öğrencinin konuya ilişkin çeşitli ve farklı kaynakları incelemesi sonucu sağlanmaktadır. Ayrıca gerek okulda gerekse merkezi sınavlardaki başarı seviyelerinde soruların doğru bir şekilde algılanması önem arz etmektedir. Yazılı metinlerin doğru bir şekilde algılanması için ise okuma becerilerinin gelişmiş olması gerekmektedir.
Peki, öğrencilerin okuma tutumlarına hangi faktörler etki etmektedir? Bu konuya “Ağaç yaşken eğilir” atasözü ile giriş yapmak yerinde olacaktır. İnsan dünyaya ilk geldiği günden itibaren çevresini gözlemlemeye, anlamaya çalışır ve en yakın olarak anne ve babasını izler. Yani insanın ilk ve en önemli rol modeli anne ve babasıdır. Anne veya babasının elinde kitap gören çocuk, ister istemez o kitabı eline alıp incelemek isteyecektir. Tabi bu inceleme işlemi sırasında onu bir “kitap” olarak düşünmeyecek ama fiziksel olarak o kitabın varlığından haberdar olacaktır. Çocuğun zihninde “kitap”, anne ve babasının ara sıra meşgul olduğu bir araç-gereç olarak yer edinecek ve ilgisini zamanla daha çok çekecektir.
Lise öğrencilerinin okuma tutumlarının incelendiği bir araştırmada (Aytaç ve Kaygısız, 2019) evlerinde kitaplık veya kütüphane bulunan öğrencilerin okumaya yönelik tutumlarının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bu araştırma sonucu, evlerde ufak da olsa bir kütüphane bulunmasının bireylerin okuma tutumlarında önemli bir yeri olduğunu göstermektedir. En azından evlerimizde çocuklarımızın görebileceği yerlere kitaplar koymamız isabetli olacaktır. Tabi gönül ister ki anne ve babalar da okuma alışkanlığına sahip olsunlar. Ama durum böyle değilse bile en azından okuyormuş gibi yapıp, çocuklarına rol model olmaları yararlı olacaktır. Yani ailelere çocukları için biraz “rol” yapmaları tavsiye edilebilir. Bunun yan sıra ailelerin evlerinde çocuklarıyla birlikte okuma saatleri düzenlemelerinin faydalı olacağını söylemek mümkündür. Nitekim saha gözlemleri ve bilimsel araştırmalar, ailelerinin kitap okuma konusunda rol model oldukları çocukların sadece okumaya ilişkin tutumlarının değil, aynı zamanda öğrenim hayatları boyunca akademik başarılarının da iyi düzeyde olduğunu göstermektedir.
Okuma tutumlarını etkileyen bir diğer faktörün de arkadaş çevresi olduğunu söylemek mümkündür (Özbay, 2006). Çocuklar belirli bir yaştan sonra arkadaş çevresini rol model almaya başlar. Bu davranış biçimi özellikle ergenlik çağında en üst aşamaya ulaşmaktadır. Kitap okuma alışkanlığına sahip arkadaş çevresi olan bir çocuğun okumaya yönelik tutumunun iyi düzeyde olduğu söylenebilir. Kitap okuma alışkanlığından uzak bir arkadaş çevresi ise çocuğun okumaya yönelik olumsuz bir tutuma sahip olmasına neden olabilmektedir. Bu bakımdan aileler, çocuklarının arkadaş çevrelerine de dikkat etmelidirler.
Aile ve sosyal çevrenin yanı sıra çocukların kitap okuma tutum ve alışkanlıklarına etki eden bir diğer önemli faktör ise okul ve öğretmendir (Gambrell, 1996). Okullarda kütüphanelerin bulunması ve öğretmenlerin de öğrencileri bu kütüphanelere yönlendirmeleri, öğrencilerin okumaya yönelik tutumlarında olumlu bir faktörü oluşturmaktadır. Tabi okul kütüphanelerinin de mutlaka işlevsel olması gerekmektedir. Okul idaresi bu konuda kararlı ve tutarlı olmalıdır. Öğretmenler ise öğrencilere rol model olmalıdırlar. Okul kütüphanelerinde düzenlenecek olan okuma saatlerinde öğretmen de mutlaka öğrencilerle birlikte kitap okumalıdır. Sonuç itibariyle aile, sosyal çevre, okul ve öğretmenden oluşan bir yapıda okumaya ilişkin oluşturulan tutarlı bakış açısı, öğrencilerin okuma tutumlarını olumlu şekilde etkilemektedir.
Kaynakça
Akyol, H. (2006). Türkçe öğretim yöntemleri. Ankara: Kök Yayıncılık.
Aydoğdu, Ö. (2012). Investigating the correlation between reading attitudes and academic success of elementary students with structural equation modelling. International Social Science Education of Journal, 2(1), 62-74.
Balcı, A. (2013). Okuma ve anlama eğitimi. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Baştuğ, M. (2014). The structural relationship of reading attitude, reading comprehension and academic achievement. International J. Soc. Sci. & Education, 4(4), 931-946.
Gambrell, L.B. (1996). Creating classroom cultures that foster reading motivation. The Reading Teacher, 50(1), 14-25.
Özbay, M. (2006). Okuma eğitiminde çevre faktörü. Eurasian Journal of Educational Research, 24, 161-170.
Sallabaş, M. E. (2008). İlköğretim 8 sınıf öğrencilerinin okumaya yönelik tutumları ve okuduğunu anlama becerileri arasındaki ilişki. İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 9(16), 141-155.
Thurstone, L. L. (1928). Attidutes can be measured. The American Journal of Sociology, 33(4), 539-554.